Ses çıkarırsan ÖLÜRSÜN!
Kaçmaya çalışırsan ÖLÜRSÜN!
Söylediğim her şeyi yapmak zorundasın yapmazsan ÖLÜRSÜN!
Soru soramazsın sorarsan ÖLÜRSÜN!
Ben kim miyim???!
AZRAİLİN!!!Havalandırma penceresinden düşen kâğıtta bunlar yazıyordu.
Çok korkuyordum. Içimde bastırmaya çalıştığım panik duygusu beni tekrardan ele geciriyordu.
Ne yapacağımı bilemiyordum. Bu notu yazan yani beni kaçıran kişinin çok yakımda olduğu gerçeği de zangır zangır titrememe sebeb oluyordu.Haykırmak istiyordum. İcimden sessiz çığlıklar yükseliyordu ama notta yazanlar yüzünden sesimi çıkaramıyordum.
Yatağıma çökerek sessiz sessiz ağlıyorum yine. İlk defa düşünüyorum neden ben?
Kime ne zararım dokunmuş olabilirdi ki benim? Bu güne kadar kimseyi kırmamış, incitmemiştim. Zararsızdım, bu başıma gelenleri yaşayacak hiçbir şey yapmamıştım. Hani derler ya karıncayı bile incitmez diye işte öyle bir insandım ben.Çaresizliğin labirentinde dolanıyorum yine. Nereye dönsem çıkmaza varıyorum. Ailemi düşünüyorum yine. Acaba polis arıyor mudur beni?
Biraz düşününce Bezirli Cafe gibi küçük bi yerin arka tarafında kamera olma ihtimalinin neredeyse hiç olmadığını fark ediyorum. Daha ne kadar umutsuzluğa gömülebilirdim bilmiyorum ama düşündükçe umutsuzluğun diplerine doğru gömülüyordum.Ağlamaktan şişmiş gözlerim kapanmak için direniyor ve artık daha fazla direnemeden uykunun kollarına bırakıyorum kendimi...
Ne kadar uyudum kestiremiyorum ama uykumda da kabuslar peşimi bırakmıyor. Uyandığımda karşımda birkaç tabak yemek ve birkaç parça kıyafet görüyorum. Korkuyla irkilerek çevreme bakınıyorum. Nereden gelmiş olduklarını anlamaya çalışıyorum ama ne bir kapı nede başka bir şey görünmüyor.
Etrafı biraz daha yokluyorum ama hiçbir şey yok.
Sonra yemekler ilişiyor gözüme. Kaç gündür burda olduğunu tam olarak bilmiyorum ama tahminen en az 2 gündür ağzımdan tek lokma geçmedi. Karnım gurulduyor ama yemeğin içinde zehirli bir madde olması düşüncesi beni yemekten alıkoyuyor. Yemeyeceğime söz vererek yatağa oturuyorum ama daha 10 dakika bile geçmeden kendimi yemekleri yerken buluyorum. Zaten şu an yemesem bile açlıktan ölme ihtimalim var. O yüzden aldırmadan yemeklerin hepsini bitiryorum.Üzerimde hala karaoke gecesinden kalan elbisem var ve o da keçeye dönmüş bi halde. İstemeyerek de olsa mecburiyetten "Azrailim'in"(!) bıraktığı siyah kot pantolonu ve ve salaş mavi tişörtü giyiniyorum. Tabi kamera olma ihtimaline karşı da arkamı dönerek ve en karanlık köşeye giderek giyiniyorum kıyafetleri.
O sırada pantolonumun cebindeki kabarıklığı fark ediyorum. Yine "Azrail'im" den gelen bir not
"Yemeğini yiyip, uslu duran cici kızları cok severim bilgin olsun"
Notta bunlar yazılı. Bir de utanmadan kağıdın altına kocaman bi gülen yüz çizmiş. Nasıl bir psikopatın eline düştüysem artık!
Korksam da cesur olduğum izlenimi ni vermek için:
-Senden korkmuyorum ve asla korkmayacağım. Biraz cesaretin varsa karşıma çıkar, yüzünü gösterirsin. Gerçi zaten biraz insanlığın olsaydı içinde, hiçbir günahım yokken beni kaçırmazdın. Ha bu arada birşey daha ekleyeyim ben de korkak şerefsizlerden nefret ederim bilgin olsun.
Aniden metalik bir ses yükselmeye başladı:
Korkunç bir sesle kahkaha atıyordu biri, inanılmaz tizlikte çıkıyordu ses ve kulaklarımı tırmalıyordu. Konuşmaya başlayınca irkilerek yerimden sıçradım- Masum olduğunu mu sanıyorsun yoksa CİCİ kız. Ha ha ha ha ha. Suçsuz günah olmaz sen benim günahımım suçlususun. Bana muhtaçsın! Bensiz yaşayamazsın! Seni şu an öldürürüm kimsenin ruhu duymaz! Kimse seni bulamaz burada, Cehennemin dibindesin ben de Azrailinim anladın mı?! O yüzden sesini cıkarmayayıp uslu duran iyi edersin. Sessizlik ömrü uzatıyormuş. Tam da senin için geçerli bir durum. Sustuğun kadar yaşarsın! Bu arada tırnaklarını kemirmeyi bırak!
O anda korkudan tırnaklarımı yediğimi fark ettim. O beni GÖRÜYORDU. Kamera koymuş olmalıydı. Korkudan yerimden sıçrayınca tiz kahkahasiyla gülmeye başladı yine.
Ses aniden geldiği gibi kesildi ve beni korkudan bembeyaz olmuş bir halde bıraktı. Etrafımı inceliyorum korkudan yuvalarından fırlamış gözlerimle. Üzerimdekilerden bile şüphe ediyorum kamera ya da dinleme cihazı vardır diye.
Azrail'imin(!) haklı olduğunu fark edince göğsüm sıkışıyor. Ona muhtacım. Beni kaçıran adama muhtacım! Çeneme doğru bir gözyaşı damlası yuvarlanıyor yine. Beni burada aç bırakıp öldürebilir. En fazla 3 gün dayanırdım açlığa.
Kafamdaki ses Ona muhtaçsın! Ona muhtaçsın! Ona muhtaçsın! diye feryat ediyor. Kalbim sıkışıyor yine .Beni gerçekten şu an öldürebilir isterse. Kimsenin ruhu bile duymazdı.
Hapishanemde en güzel yaptığım şeyi yaparak hıçkıra hıçkıra ağlıyorum.
O kadar çaresizim ki keşke beni öldürse de bu belirsizlikle yaşamasam diye düşünüyorum bir an.Bir ses duyuyorum. Kafamı kaldırdığımda nereden geldiğini göremediğin yuvarlak bir nesneden sis gibi bir gazın yükseldiğini görüyorum. Korkuyla gazdan kaçmaya çalışarak duvara yapışıyorum. Gaz daha bana ulaşmadan gözlerim limon sıkılmışcasına yanıyor. Gaz bana ulaştığında ise çoktan bilincimi kaybetmeye başlamıştım...
Son olarak, iç sesimi duyup beni öldürmeye mi karar verdi diye düşündüğümü hatırlıyorum ve yine karanlığın esiri oluyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞE HASRET AYÇİÇEĞİ
Mystery / ThrillerKöklerinden sökülüp rüzgarda savrulan bir Ayçiçeğiyim ben -🌻🌻🌻🌻🌻🌻🌻🌻🌻🌻🌻🌻🌻- Küçük zindanımda hep yaptığım gibi havalandırma penceresini zorluyorum bu sefer açılır umuduyla.Ama nafile... Duruyorum ve hepi topu 12 m² olan zindanına bak...