06.02.2016
Yaşlı gözlerimi silip izlediğim dizinin bölümünü kapattım ve yanımda ki peçeteyle burnumu sildim.Hüzün yüklü dizileri izleyip kendime işkence çektirmeye bayılıyordum. Alice, sürekli ağladığım için bilgisayarımı saklamayı bile düşünmüştü fakat buna izin vermemiştim. Ağlamak bir nevi rahatlama seansıydı benim için.
İçimde ki tüm stresi gözyaşlarımla boşaltıyordum.
Bilgisayarı kapatıp komodine bıraktım ve yatağımdan kalkıp dışarı adımladım. Parmaklarımla ağrıyan gözlerimi ovuşturduğumda eskisi gibi birkaç yıldız belirmişti.
Koridoru boylu boyunca kaplayan müstehcen sesler beni anında dumura uğratırken adım atamaz hale gelmiştim.
Alice, ablam, eve bir erkek mi getirmişti?
Avuç içlerimi kulağıma bastırıp koridoru geçtiğimde kendimi bir hışımla mutfağa attım ve kapıyı kapattım.
İstemsizce aklıma revirde yaşadıklarım gelirken beraberinde Jeon Jungkook'u da getirmişti. Ondan kesinlikle hiç haz etmiyordum. Neyse ki okula fazla gelen bir tip değildi de çenesini çekmek zorunda kalmayacaktım.
Buzdolabından soğumuş pilavı ve dünden kalma soslu tavukları çıkarıp tezgaha bıraktığımda ısınması için ikisini de büyük göze koydum ve altını yaktım.
İçeride ki sesler o kadar güçlüydü ki kapıyı kapatmama rağmen mutfağa kadar geliyordu.
Aniden çalan telefonumla alt dudağımı dişlerimin arasına aldım ve kemirmeye başladım.
Annem.
Siktir. Tam zamanında arıyordu beni. Eğer açmazsam merak eder ve ilk uçakla Busan'dan buraya gelirdi. Daha önce yapmadığı şey değildi.
Tedirgince telefonu açıp kulağıma götürdüm. "Anneciğim?"
"Ne yapıyorsunuz?" meraklı sesi kulaklarıma olduğunda yutkunmuştum. "Ablanı aradım ama telefonu açmadı."
İşte şimdi boku yemiştim. "Uyuyordu. Yorucu bir sınavı varmış bugün dün gece çok uykusuz kaldı." yalanları bir bir sıraladığımda anlamaması için içimden dualar ediyordum.
Yemeklerin altını kısıp sırtımı tezgaha yasladığımda anladığını belirten mırıltılar çıkarmıştı.
"Yemeğinizi yiyor musunuz?" üzgünce konuştuğunda gülümsemiştim. "Aklım hep sizde kalıyor, Jimin nasıl? O hergele beni hiç aramıyor. Ayrıldınız mı?"
"Hayır anne, ayrılmadık." sırada ki sorunun ne olacağını az çok tahmin edebiliyordum. İçeriden yüksek bir çığlık geldiğinde avuç içimi alnıma bastırdım. Tek temennim annemin bunu duymamış-
"Roseanne, o ses neydi?" bir şeyler olduğunu anlamış gibi konuştuğunda hızla mutfaktan çıkıp dış kapıya ilerledim. İlk giydiğim ayakkabı ile dışarı çıktığımda elimin hızını ayarlayamayıp kapıyı ardımdan kapatmıştım.
Bu ikinci gerçek sıçışımdı. Alice asla o zevke ara verip kapımı açmaya gelmezdi.
"Korku filmi izliyordum," dedim bıkkın bir nefes verip merdivenlere yönelirken. "Kız öldü sanırım mutfaktayım ben."
"Ne var Mason?" annemin sesi uzaktan geldiğinde ahizeyi uzaklaştırdığını anlamıştım. "Roseanne, arayacağım yarın baban çağırıyor."
"Tamam, görüşürüz." telefonu kapatıp cebime attım ve ağlamaktan akan burnumu içime çektim.
Dizi izlemeye kesinlikle ara vermeliydim. Apartmanın dışına çıkıp çardak bahçede ki çardağa ilerlediğimde soğuk hava bedenimi ele geçirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝙬𝙞𝙣𝙩𝙚𝙧 ʳᵒˢᵉᵏᵒᵒᵏ
FanfictionRoseanne, eli yandığı için gittiği revirde hiç beklemediği bir takım şeyler duymuştu. Orada tanıştığı kişinin, Dünya'da ki şeytan olduğunu bilse bir saniye bile durmazdı. Fakat o şeytana ölümüne aşık olmuştu. kategoride; 15.09.2020 - 1 #chaeyoung ...