Dizimden tüm vücuduma yayılan acı; yürümemi zorlaştırırken parmaklarımla kavradığım toz bezini sinirle parlak zemine attım.
"Hep böyle oturacak mısın?" basketbol potasının hemen altında oturan ve dikkatli bir şekilde telefonu ile ilgilenen Jungkook'a bağırdığımda beni umursamışa benzemiyordu.
"Sana diyorum!" sesimi yükseltip daha güçlü bağırdığımda gözlerini devirdiğini farketmiştim.
Ayağımla toz bezini itip tribünden atladığımda acı daha da artmıştı. Sakin kalmalı ve bu işleri bir an önce bitirmeliydim ama tek başıma yapamazdım.
Onun aptal kavga sevdası yüzünden bu duruma gelmiştik ve Jimin'in bedava sıyrılmış olması beni en çok sinir eden olaydı. Sicili tamamiyle temiz olan benken ne olmuştu da bu cezayı bana uygun görmüşlerdi?
Adımlarımı sıklaştırıp Jungkook'un önünde dikildiğimde bir an olsun kafasını telefonundan ayırmamıştı.
"Burada böyle oturacak mısın?" dedim tırnaklarımı sinirle avuç içime batırırken. "Burayı temizleyip bitirmemiz lazım ama tek başıma yapamam."
"Yapma." Jungkook telefonunu cebine sokup ayağa kalktığında aramızda ki boy farkı bir anda artmıştı.
Alayla gülümsedim. "Bunların hepsi senin yüzünden oldu ve yardım etmek zorundasın."
"Hayır, değilim." umursamazca omuzlarını silktiğinde sinirim artmaya başlamıştı. "Sende değilsin Roseanne, bırak ve evine git."
"Hah, senin kadar sorumsuz olamayacağım kusura bakma." yüzünde ki gülümseme daha da büyürken onu arkamda bırakıp toz bezini bıraktığım yere geri döndüm.
Onunla olan iletişimimi en aza indirmem gerekiyordu zira sinirden ölebilirdim.
Söylenerek de olsa ikinci sıranın koltuklarını sildiğimde dinlenmek için doğrulurken sırtım yumuşak bir bedenle buluşmuştu.
Bir çift kol belime dolanıp beni kendine bastırdığında saniyelik olarak nefesim kesilmişti.
Tüm duygularım birbirine karışıp bedenimi ele geçirirken omzumla buluşan çenesi beni farklı bir boyuta sürüklemişti. Ona bu kadar sinirliyken tek bir dokunuşu ile ruh halimi değiştirmesi akıl alır gibi değildi. En azından benim açımdan değildi.
"Kendine neden eziyet ediyorsun Roseanne?" fısıldarcasına konuşup nefesini boynuma üflediğinde kaskatı kesilmiştim.
"Bitiremezsek daha kötü bir ceza verir." zar zor konuştuğumda kıkırdamıştı.
"Korkma." dedi bedenimi kendine çevirirken. "O yarına kadar ceza verdiğini unutur."
Gözlerini etrafta gezdirip koltuklardan birine oturduğunda aniden beni belimden çekmiş ve kucağına oturtmuştu. Gözlerim şaşkınlıkla büyürken kalkmak için yeltensemde belimde ki ellerini sıkılaştırıp beni kendine bastırmıştı.
"Bıraksana." çattığım kaşlarımı eliyle düzeltip gülümsediğinde bir tepki verememiştim.
"Kucağımın koltuktan daha rahat olduğunu bilmeni isterim." dedi yüzüme yaklaşırken. "Tadını çıkarmalısın."
Dilini dudaklarının üzerinde gezdirdi. "Bırak beni."
"Roseanne, nereye kadar kaçacaksın benden?" belimdeki elleri sıkılaşırken onu olabildiğince fazla hissetmiştim. "İkimizde birbirimizi böylesine arzuluyorken, uzatmanın anlamı yok."
"Seni arzuladığım falan yok." ona söylediğim çoğu şey yalan olsada bu doğruydu. Onu arzulamıyordum. Tamam, yumuşak dudakları dikkatimi çekiyordu fakat ona ilkimi yaşatacak kadar büyük hisler beslemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝙬𝙞𝙣𝙩𝙚𝙧 ʳᵒˢᵉᵏᵒᵒᵏ
ФанфикRoseanne, eli yandığı için gittiği revirde hiç beklemediği bir takım şeyler duymuştu. Orada tanıştığı kişinin, Dünya'da ki şeytan olduğunu bilse bir saniye bile durmazdı. Fakat o şeytana ölümüne aşık olmuştu. kategoride; 15.09.2020 - 1 #chaeyoung ...