beginning of the end - 1

2K 235 241
                                    

09.06.2020
İnsanların hayatında her zaman büyük dönüm noktaları olurdu. Ödenmesi gereken büyük bedellerin ardından Tanrı'nın verdiği bir lütuftu bu nokta.

Ben o dönüm noktasını henüz bulamamış olsam da, Tanrı halime acımış olmalıydı ki hayatım yavaş yavaş düzene giriyordu.

Sonun başlangıcını yaşıyordum ve temiz, beyaz bir sayfa açmıştım. Hiçbir erkeğin kirletemeyeceği beyaz bir sayfa.

Uzun merdivenin son basamağını da çıktığımda derin bir nefes aldım ve boşta ki elimle zile bastım. Saniyeler içerisinde demir kapı aralandığında ayakkabılarımı çıkarıp içeri girmiş ve elimde ki kese kağıdıyla mutfağa ilerlemiştim.

"Kahvaltı yaptın mı?" gülümseyerek peşimden gelen Jaehyun'a döndüğümde kafasını olumsuz anlamda sallamış ve bar taburesine oturmuştu.

"İşe gitmeyecek miydin?" yorgun bakışlarıyla konuşup arkasına yaslandı ve kaslı kollarını birbirine doladı.

"Öğlen gideceğim, okulu dezenfekte edeceklermiş."

Onun kendisi için hazırladığı kahveden bir yudum aldığımda acı tat boğazımı yakarak yüzümü buruşturmama sebebiyet vermişti. Birinin ona süt tozunu en kısa zamanda öğretmesi gerekiyordu.

Poğaçaları düzenli bir şekilde tabağa yerleştirdiğimde masaya bıraktım ve büyük bir bardak su alarak yerime oturdum. Gelirken köşede ki yeni açılan fırından ikimiz için sıcak ve taze poğaça almıştım.

"Kendime yeni bir ev bakacağım." ısırmak üzere olduğu poğaçayı masaya bıraktığında şaşırdığı yüzünde ki mimiklerinden anlaşılıyordu.

"Bu nereden çıktı?" Jaehyun, gergin bir şekilde dikleştiğinde yutkunmuştum. Ona yük olmak istemiyordum ve birlikte yaşamamız da ilişkimiz bakımından doğru değildi. Biz, sadece arkadaştık.

"Sana yük olmak istemiyorum," dedim gülümseyip elini avuçlarımın arasına alırken. "Ayrıca annemler öğrenirse benim için hiç iyi olmaz."

Duraksadı, derin bir nefes aldı. Uzun zamandır aklımda kurduğum bu düşünceyi cümlelere dökmek elbette benim için de kolay olmamıştı.

"30 yaşında bir kadınsın bunu sorun edeceklerini sanmıyorum." poğaçasını parçalara ayırdığında en büyük parçayı ağzıma sıkıştırdı. "Hem çok konuşma da yemek ye, sağlıklı olmazn lazım."

Poğaçayı parmaklarının arasından alıp geri çekildiğimde bakışlarını gözlerim hariç mutfağın her yerinde gezdirmişti. Üç yıl önce onun yanına taşınmıştım, bu evin her köşesi iyi kötü anılarımızla doluydu. Benden ayrılmak istememesini anlıyordum.

"Şöyle yapalım," dedim aklıma gelen dahiyane fikirle gülümserken. "Ben yeni bir eve taşınayım ama haftasonları sende kalırım."

"Her gün kal." doyumsuzca omuzlarını silktiğinde dudaklarımı büzmüştüm. Bu konu da anlaşmak zor olacaktı anlaşılan.

"Bak bu poğaça çok güzel, patatesli." üzerinde bol susamı olan poğaçayı aldığımda aynı zamanda oturduğum yerden de kalkmıştım. Sanırım bugün okula erken gitmem ikimiz için iyi olacaktı.

Elimde ki poğaçayı iki üç ısırıkta bitirdiğimde ellerimi yıkamış ve mutfaktan çıkmıştım. "Ben gidiyorum, akşam gelirim."

Arkamı dönüp bağırdığımda Jaehyun'u tam dibimde görmeyi beklemiyordum. İrkilerek geriye adımladığımda sırtını duvara yaslamıştı.

"Geleceğine emin misin?"

Gülümseyip kafamı aşağı-yukarı salladım ve ayakkabılarımı ayağıma geçirdim. "Geleceğim." kısa bir cevap verip kapıyı araladığımda bir şey demesini beklemeden merdivenleri inmiştim.

𝙬𝙞𝙣𝙩𝙚𝙧 ʳᵒˢᵉᵏᵒᵒᵏHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin