'Taşı beni.'

30.2K 1.3K 99
                                    


MİRHABAA.

'Ahhh.'

'Sakin ol Ömür.'

'Ne sakini be! Ayağıma cam girmiş burda.'

'Görende öldü sancak.'

'Neeee?'

'Hiç canım benim.'

'Doktor bey yaşıcak mıyım?'

'Ayağınıza 11 dikiş attım.'

'Neden 11?'

11 biraz fazlaydı. Yani sonuçta 11 lan. On bir. O n b i r O N B İ R

'Çünkü 11 doktorun uğurlu sayısıymış. Ahiret sorusu sorma be Ömür!'

'Tamam kabul, hastayken biraz huysuz olabiliyorum.'

'Biraz mı?'

'Ama canım acıyor.'

'Kıyamam ben sana.'

Kapıdan gelen hayvanımsı seslerle kapıya yöneldim. Bizimkiler telaşlı bir biçimde bana bakıyorlardı ve ıslaklardı.

'Ömür, ben sana demedim mi koşma diye. Al işte bak.'

'Hazal iyi misin? Benden çok telaşlandın lan.'

'Ama ben dedim şaka yapmayın diye. Al işte ne oldu? Şaka oldu 💩.'

'Kanka abarttınız.'

'Kızım cam bu cam!' diye söyledi Rüzgar.

'Arkadaşlarım, 11 dikiş atıldı. Geçer hemen. Onu bırakında benim karnım aç. Yemek yemeye gidelim.'

'Farkında mısın ama biz ıslağız?' dedi Güneş. Ay bu kızın kendi bilmiş tavırları beni benden alıyor. Kıllı şopar.

'İyi be. Biz Poyrazla yeriz. Baş başa 😈.'

*****

'Poyraz çok romantiksin. Gerçekten hayatımda gördüğüm en güzel yer.'

Evet evet. Manzarası ahır olan, çimen yerine betona oturduğumuz, yırtık bir örtü üstünde romantik bi akşam yemeği. Yemekte ne mi var? BROKOLİ.

'Mızmızlanma. Bu saatte bunu bulduğumuza şükret.

'Bu saatte nasıl brokoli buldun Allah için?'

'Ay beğenmiyorsan yeme. Hem gayette romantik. En azından birlikteyiz buna şükret.'

'Haklısın galiba.'

'Tabi haklıyım. Sen de şanslısın bunu bil.'

'Nedenmiş?'

'Her kıza Poyraz ile birlikte ahır manzaralı bi yerde brokoli yemek nasip olmaz.'

Poyrazın kendini beğenmiş tavırları + yemeğimiz bitince kalktık.

'Taşı beni.'

'Buyrun?'

'Taşı beni. Ayağım kötü.'

'Otele kadar?'

'Evet. Zatem tüy gibi bir şeyim be. Ne naz yapıyosun.'

'Sen ve tüy? Kızım sen bir ordunun yiyebileceği yemekten daha fazlasını yiyosun?'

'Ne o sen beni lokmalarımı mı sayıyorsun?'

'Say say bitmez ki!'

'İyi. Taşıma.'

Sinirle yerden kalktım. Bana burada resmen ayı dendi. Nasıl gideceğimi bilmiyordum ama ben Ömür Erdem başarmalıydım!

(BAŞARAMADI)

'Gel şuraya Ömür.'

'Hayır.'

Kolumdan tuttu.

'Bırak kolumu ya.'

'Ya mızmızlanma işte!'

'Ya bırak.'

'YETER ÖMÜR.'

Bana bağırmıştı.
Bana bana Ömrüne.

Gözlerimin dolduğunu hissettim ve göz temasından kaçınıp yere baktım.

Değer verdiğim biri bana bağırınca kötü oluyordum. Nedensizce.

Ben kucağına aldı. Ses çıkarmadan gitik yarım saat. Hiç konuşmadan, bir şey demeden. Odaya girdiğimizde ben odama yöneldim.

'İyi geceler Ömür.'

'Sana da.'

Kapıyı kapattım ve kendimi yatağa attım.

Bana bağırdı. Bi insan neden bağırır ki?

-Kızarsa?

Olabilir ama kızgın değildi.

-Üzgünse?

Bence biraz saçma.

-Mutluysa?

Bu ultra saçma.

Durduk yere niye bağırdı ki bana?

Ev ArkadaşımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin