6. Bölüm

3 0 0
                                    

   Gözlerim acıyordu ama bedenim onları açmam konusunda ısrarcıydı. Saat sabah 6 yı geçmişti ve sabah kırası üzerime yağmıştı. Büyük ihtimalle hasta olacaktım. Ne önemi var ki? Hasta olduğumu görünce mahvolacak birisi yoktu. Hayatın bana öğrettiği şeylerden birisi de bir şeyden asla bu kadar emin olmamamdı.

   Zar zor ayağa kalkıp okula gitmiştim bile. Sanki bir önemi kalmış gibi... Üstüm başım toprak içinde, leş gibi içki kokusuyla ve tabiki de uykusuzluktan beyaz yeri kalmamış, kıpkırmızı olmuş gözlerimle. Sınıfa girdiğimde tökezleyerek yere düşeceğim sırada biri tuttu beni. Merak etmiştim doğrusu. Çevremde çok insan vardı ama hepsi okuldaki otoritem için yanımdaydı. Yani yere düşsem kaldırmaktansa yerdeyken bir de onlar vururdu.

   Kısa sayılmayacak birisiydi. Koluma değen saçlarından anladığım kadarıyla kızdı. Ama gözlerim öyle acıyordu ki baktığım her yeri bulanık görüyordum. Beni sırama kadar getirdikten sonra "Biraz dinlen, çok bitkin düşmüşsün. Bir ihtiyacın olursa seslen ben gelirim" demesiyle kız olduğundan emin olmuştum. Sesi yabancı gelmişti. Çok merak etsemde yorgunluğuma dayanamayıp uyuyakalmıştım.

    Aradan 2 saat geçmiş ve uyanmıştım. Oturduğum sırada benden başkası olmaması gerekirken yanımda bir kız vardı. Sanırım bu beni sıraya kadar getiren kızdı. Doğrulmaya çalışmamla birlikte uyandığımı anlamış, bana dönmüştü. Ben gördüğüm şeyle kendimi kaybederken onun sorduğu "İyi misin?" sorusunu duymamıştım.

    O gözleri ne zaman görsem tanırdım. O uzay gibi gözler benim gözlerime kilitlenmişti. O da soru sormayı bırakıp sadece gözlerimin içine bakıyordu. Kimdi bu kız? Neden bu kadar çok yardım etmiş ve hâlâ da etmeye çalışıyordu?

   Biz birbirimize bakarken zil çalmış ve hoca sınıftan çıkmıştı. Yan taraftan "Bunlar birbirine aşık değil de ne?" lafını duymasa gözlerini kaçırmaya ak gibiydi. Bir saniye, birbirine aşık mı? Ellerimi istemsizce yumruk yaparak sıktım. "Ne dedin sen lan?" diye hatırı sayılır bir şekilde bağırdım. Öyle ki yan sınıftakiler bile duymuş ve onlar da gelmişti. Karşımdaki çocuk ne kadar lafı kıvırmaya çalışsa da öfkeme yenik düşmüş ve çocuğa sayısız kere vurmuştum. Hatta o kadar öfkeliydim ki görenler çocuk bayıldıktan sonra bile vurmaya devam ettiğimi söylemişlerdi.

   Güç bela çocuğun üstünden beni aldıklarında sakinleşmem için çocuklardan birisi beni lavaboya götürdü. Ellerime baktığımda paramparça olduklarını gördüm. Eğer ellerim bu hale geldiyse çocuğun halimi düşünmek dahi istemiyordum. Neden yapmıştım ki? Sadece basit bir cümleydi aslında. Öyle bir şey yok deseydim de kabulleneceklerdi.

   Galiba Sinem'i kaybetmenin acısını başkalarından çıkarmak istiyordum.

Sonsuzluğun Sonunda... Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin