Yine o göle gelmiş ve içiyordum. Sorun şu ki içtiğim biralar kafamın bulanıklaşmasına yetmiyordu.
1 haftadır ne okula ne de dershaneye uğruyordum. Hatta eve dahi çok nadir gidiyordum. O da ailemin iyi olduğunu görmek için. Defne beni defalarca aramıştı ama ona halimi anlatacak kadar bile gücüm yoktu. İçtiğim o kadar biranın yetmeyeceğini anladığımda tekrar bakkala doğru yola çıkmıştım. Bir defasında gittiğimde annemle babam sigara içiyordu. Sanırım iyi geliyor diyerek ben de almaya karar vermiştim. Cebimdeki para harcamama göre fazlaydı. Yaptığım iş gereği parasız kalmıyordum.
Bakkala vardığımda içki şişelerine bakmıştım. Alkol oranı en yüksek olan viskiydi ben de onu almaya karar verdim. Kasada hesabı ödemeden önce "Bir de sigara" dedim. Çünkü markalarını falan bilmiyordum. Bakkal sahibinin suratıma anlamsız bir şekilde baktığını gördüğümde en pahalısı neyse onu vermesini istedim.
İçinde viski, cips ve sigara olan poşeti alıp bakkaldan çıktım ve göle doğru yola çıktım. Göle vardığımda orda bir kızın olduğunu fark ettim. Ama bu kız bizim buralardan değildi. Dahası orası o saatlerde tehlikeli sayılırdı. Çünkü içki içmek isteyenler genelde orayı mesken tutmuştu.
Kim olduğunu anladığım için yanına gidip "Benim burada olduğumu nereden öğrendin" dedim. Arkasını dönen kişi Defne idi. Gözleri ağlamaktan şişmişti. Saçı başı dağılmış, kısacası iyi görünmüyordu. Beni nasıl bulduğunu da gerçekten merak etmiştim.
- :Köydekiler içki içenlerin burada olduğunu söyledi ben de düşünmeden geldim
+:İçtiğimi nereden biliyordun ki?
- :Senin sorunlarla baş etme şeklin bu. İçince unutacağını, unutunca da yok olacaklarını düşünüyorsun.
+:Doğrusu ne peki? Söyle gerçekten onu yapacağım.
- :Doğrusu yok. Sorunlardan kaçamazsın. Ben sadece ortak olmak istedim. İzin verir misin?
Bunun üzerine her zaman oturduğum kayaya kurtuldum be elimle oturması için yan tarafıma hafifçe vurdum. Yanıma oturduğunda viskimi açtım ve bir yudum aldım. Boğazımdan geçerken yaktığını ve içimi ısıttığını hissettim. Sonra da sigara paketini açıp içinden bir tanesini yaktım. İçime çekerken ciğerlerime dolan dumanı hissettim ve nefesimle beraber o dumanı üfledim.
Bunları yaparken Defne'nin yüzüme üzülğrcesine ve ağlamaklı bir şekilde baktığını gördüm. "Dertlerime ortak olacağını sanıyordum, yenilerini çıkaracağını değil" dedim buruk bir gülümsemeyle. İşe yaramış olacak ki o da hafifçe gülümsedi. "Anlat" dedi. Neyi anlatmam gerektiğini bile bilmiyordum. Gözlerimin içine bakıp "Canını yakan herşeyi en baştan anlat" dedi.
Neden bilmiyorum ama o an anlatasım geldi. Bu kadar derdi tek başına omuzlamam gerçekten de zordu. Uzun uzadıya herşeyi anlattım. Anlattıktan sonra bir şey söyleyeceğini ama öncesinde viski şişesini uzatmamı istedi. Ben de öğüt verecek diye şişeyi uzattım. Yanıldığımı şişeyi kafasına dikince anladım. Şişeyi indirdiğinde yüzünü çatmasını görmüştüm ağzını sildi ve
- :Sen bu kadar yükle tek başına nasıl baş ettin? Neden bana söylemedin? Ben sana hep yardımcı olmak istedim. Diğer insanlar gibi yanında durmamın amacı hava atmak değil, gerçek seni görmemdi. Neden anlatmadın bunları bana Gece?
+:Güzel soru. Canını sıkmak istemedim. Gördüğüm kadarıyla hayat dolu birisin. Bense daha ölmeden mezara koyulmuş birisi. Kendi hayatımla senin neşeni öldürmek istemedim. (Elinden şişeyi aldım ve kafama diktim)
- :Hayat dolu mu? Ne saçmalıyorsun sen? Benim kimsem yok Gece! Hiç kimsem! Okuldaki herkes senin gibi beni de tanıyor ama bak, benim yanımda sen senin yanında ben varım. Hayat doluymuş. Her sabah babamın beni okula bıraktığını görüyorsun değil mi? Hiç annemi gördün mü?
+:Hayır, aslında nasıl biri bilmiyorum bile.
- :Tesadüfe bak, ben de bilmiyorum. (Annesinin nasıl biri olduğunu bilmemesi tuhaftır acaba ne gelmişti başına)
+:Bilmiyor musun?
- :Bildiğim tek şey bana hiç annelik yapmadığı. Ben doğduktan 6 ay sonra babamla beni bırakıp gitmiş. Biz o zamanlar yoksulmuşuz. Parası olan birini bulup babamı da beni de bırakıp gitmiş. Babam çok zorluklar içinde hem beni büyütüp hem de çalışmış. Zamanla işleri açılmış ve bu sayede ün ve para kazanmış.
Bunları dedikten sonra gözlerinden birkaç damla yaş aktı. Parmağımla sikdikçe yenileri gözlerinden yanaklarına düşüyordu. Kafasını göğsüme dayadığımda hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Anlamıyordum bir insan para için evladını bırakıp nasıl gider? Sanırım hatayı ben yapıyordum çünkü insan olduğunu düşünüyordum.
Gece saat ilerlemeye başlayınca babasının merak edeceğini düşünerek ve sessizliği bozmak için Defne'ye "Baban merak etmesin?" dediğimde kız arkadaşında kalacağını söylediğini öğrenmiştim. Anlaşılan geceyi beraber geçirmek istemişti ben de kırmayıp kafamı sallayarak onayladım.
Sabah saatleri yaklaşınca Defne'ye bakmıştım. Dudakları soğuktan mosmor olmuş ve titreyerek nefes alıyordu. Donmasındansa uyanmasını tercih etmiştim. Uyandırarak üstünü ceketimle örtmüş evime doğru götürüyordum. Yolda bana "Kime nasıl davranırsan davran, sen iyi birisin. Mutlu olmayı hak ediyorsun." dedi. Mutlu olmak mı? Bu olmayı hak ettiğimi söyleyen en son kişi Sinemdi ve 6 ay sonra bunu duymak tuhaf olmuştu.
Ne kadar takılsam da belli etmeyerek evime doğru yürümeye devam etmiş, ve en sonunda varmıştır. Ailemi son kez göreceğimi nereden bilebilirdim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuzluğun Sonunda...
AcciónNe kadar güçlü olursan ol, elde edemeyeceğin şeyler her zaman vardır...