13. Bölüm

157 16 41
                                    

Barış'ın yaptığı küçük şaka, benim travmamı tetiklemişti. Olanlar aklıma tekrardan gelmiş; sanki o anları tekrardan yaşayacakmışım gibi hissediyordum. Onun da ilk defa korktuğunu görüyordum. İlginç gelmişti bu durum. Gerçekten anlatmalı mıydım? Ona güvenebilir miydim böyle bir konu da ya da gerçekten merak ediyor muydu?

Yüzüne baktım. O an o kadar saf ve korkarak bakıyordu ki; o an beynim ve kalbim aynı şeyi söylüyordu: "anlat ona"

"Ben... Ben 9 yaşındayken babamı bir trafik kazasında kaybettim. 2-3 ay sonra annem daha fazla yalnız kalmaya dayanamadı ve bir adamla evlendi. Hem yalnızlıktan hem de babam ölünce maddi gelirimiz olmadığı için evlenmek istedi. Ben ne kadar istemesem de annemdi, bir şey diyemedim."

Derin bir nefes aldım. Bundan sonrasını anlatmak zor olacaktı. Tekrardan gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Birden sol omzumda bir el hissettim. Barış, kolunu omzuma attı ve kendine doğru çekti. Biraz olsun güvende hissetmiştim. Sonra devam ettim,

"Yeni gelen üvey babamı hiç sevmemiştim. Bakışları bile rahatsız ediciydi ama anneme bir şey diyemezdim. Çünkü onu daha fazla üzmek istemiyordum. Neyse bir gün, annem ve kardeşim Deniz markete gitmişlerdi. Bende odamda oyuncaklarımla oynarken kapım açıldı. Baktığımda üvey babam gelmişti. Bir şey söyleyip gideceğini zannettim işte çocuk aklım."

"Yaprak anlatmak zorunda değilsin."

Devam ettim elimle göz yaşlarımı silerken,"Yanıma oturdu. Benimle beraber oyun oynayacağını düşündüm. Mutlu olmuştum. Sonra... Sonra bana yaklaşmaya başladı. Koluma dokunmaya başlayınca ittim onu ve odadan çıktım hemen. Kapıya doğru koştum ve açmaya çalıştım. Açamadım..."

"Yaprak, dur lütfen anlatma"

"Hayır dinleyeceksin." burnumu çektim ve devam ettim.

"Beni kolumdan yakaladı ve bağırmaya başladı. Beni ağlata ağlata annemin odasına götürdü ve kapıyı kilitledi. Dakikalarca bağırdım. Bağırdım ve beni kimse duymadı Barış... Kimse duymadı..."

Barış sus der gibi eliyle ağzımı kapattı. Ona döndüğümde ağlıyordu. Belli etmemeye çalışsa da fark etmiştim. Benim ise artık gözlerim acıyordu. Birkaç dakika geçti, Barış bana döndü gözleri kızarık bir şekilde.

"O alçak herif nerede Yaprak?"

"B-Bilmiyorum Barış."

Ayağa kalktı bir an. Ne yapmaya çalıştığını anlamıyordum. Sinirle bir o tarafa, bir bu tarafa gidip geliyordu. Bende yavaşça yerden kalktım. Her yerim ağrıyordu sanki bütün gün çalışmışım gibi.

"O yaratığı geberteceğim."

"Ne? Ne yapacaksın?"

"Geberteceğim onu dedim."

Kolumu zar zor hareket ettirdim ve elinden tutup bana çevirdim. Gözlerinde daha önce hiç görmediğim bir ifade vardı. Hala dolu doluydu. Her an benim gibi hıçkıra hıçkıra ağlayacakmış gibi.

"Kim bilir nerede, bilmiyorum. Sende daha fazla saçmalamadan evine dön en iyisi."

Elini bırakmış, arkamı dönüp giderken konuşmaya başladı.

"Seni bu halde bırakıp gideceğimi mi zannediyorsun gerçekten Yaprak?"

Gülümsedim elimden geldiğince ama gözlerim tekrardan dolmuştu. Ona döndüm, "Yanımda mı duracaksın bütün gün?"

"Evet, gerekirse sen daha iyi olana kadar başında beklerim." tebessüm ettim gözümden yaş akarken. Yanıma geldi ve beni kollarıyla sardı. İçinde kaybolmuştum cılız bedenimle. Ben de kollarımı beline sardım tüm gücümle. Kafasının geldiği yerdeki saçlarımın uçlarında hafif bir ıslaklık hissettim. Göz yaşlarıydı bunlar. İlk defa onu böyle görüyordum. Ne kadar duygusuz görünse de o da insandı ve içerler de bir yerler de kalbi kırık bir adam vardı. Bunu hissedebiliyordum...

...

Bir süre olanları unutmaya çalışarak komedi filmi açtık ve kafamızı dağıtmaya çalıştık. Kendimi Barış'a o kadar yakın hissediyordum ki, sanki çocukluk arkadaşımmış gibiydi. Bu yakınlığım iyi miydi kötü müydüm işte bunu bilmiyordum ve bilmek de istemiyordum şu an. Çünkü onun kolları arasında kendimi çok güvende hissediyordum.

Beline sarılmış, mayışık bir şekilde izliyordum filmi. O da halinden memnun olacak ki hiç kıpırdamıyordu. Bir süre sonra artık istemsizce gözlerim kapanıyordu. Uyumamak için ne kadar dirensem de uykuya yenik düşmüştüm.

Film bitmişti ve Yaprak'a döndüm. Uyumuştu, tebessüm ettim. Anlattıkları aklıma geldikçe sinirleniyor ve o şerefsizi öldürmek geliyordu. 9 yaşındaki bir kıza nasıl böyle bir şey yapabilirdi aklım almıyordu...

Daha fazla düşünmek istemiyordum bunu yoksa aklımdan geçen şeyi yapabilirdim ve bunu Yaprak için gözümü kırpmadan yapardım. Ama adalet sistemi o adamı suçlu değil beni suçlu görecekti ve bu çok acınası bir durumdu.

Yaprak'ı yavaşça kucağıma aldım ve odasına götürdüm. Uyanmaması için yavaşça yatağına yatırdım ve üstünü örttüm. Yanağını öpmek için hamle yaptığımda bir anda irkildi ve gözleri açıldı. Aklına ne geldiğini tahmin ediyordum ve bunu hatırladıkça içimdeki şey büyüyordu.

Sakinleşmesi için yanına oturdum ve sessizce mırıldandım, "Sakin ol bak benim Barış. Uyu hadi."

Tekrardan yavaşça gözlerini kapattı. Uyuduğundan emin olunca odasından çıktım ve telefonumu çıkartıp eski bir dostum olan Levent'i aradım.

"Alo Barış?"

"Levent sana işim düştü kardeşim, yardım edebilir misin?"

"Tabi ki, sen ne istiyorsun onu söyle yeter."

"Bu sefer ben yapacağım. Sadece bana birkaç yardımın gerekecek..."





Herkese tekrardan selamm! Uzun ve bazı kısımlarında ağlayarak yazdığım bir bölümle geldim :') Umarım size de aynı duyguları hissettirebilmişimdir. Öyle olmuş ise ne mutlu bana.

Bölümle ilgili düşüncelerinizi buraya yazabilirsiniz :))

SİZİ SEVİYORUM, DİĞER BÖLÜMLERDE GÖRÜŞMEK ÜZERE KUŞLAR! <3

Karanlık Dolu GecelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin