14. Bölüm

155 15 60
                                    

Yeni bir sabaha merhaba demiştim. Gözlerim ağrıyordu sanırım ağlamaktandı. Yatağımdan kalktım ve direkt duşa girdim. Duş almak iyi gelmişti. Soğuk su beni ayıltmıştı. Saçlarımın ıslaklığını aldım ve güzelce taradım. Ardından dalin sıkmıştım. 19 yaşında olsam da en güzel koku dalindi çocukluğumdan beri.

Odama geçip üstüme bir şeyler geçirdim. Aynadan kendime baktım, gözlerim kızarmış ve şişmişti. Dün olanlar aklıma gelince hemen odamdan çıktım. Barış'ın hala burada olduğunu düşünüyordum.

İçeri geçtiğimde Deniz ve Barış sohbet ediyordu. Yanlarına gittim yavaşça.

"Günaydın" dedim kısık bir sesle. Barış'ın arkası dönüktü. Sesimi duyunca hemen bana döndü. Beni görünce tebessüm etti. Bende karşılık verdim.

"Günaydın ablam, bizde beraber öyle konuşuyorduk."

Deniz'in yanına oturdum merakla, "Ne konuşuyordunuz ve nasıl tanıştınız?"

Deniz, "Akşam eve geldiğimde salonda oturuyordu Barış. İlk başta korktum, hatta polisi bile arayacaktım ama sonra olanları anlatınca hak verdim."

Barış'a döndüm. Anlatmış olamazdı değil mi?

Telaşla sordum, "N-ne anlattı?"

"İş yerinde bayılmışsın sonra seni evine getirmiş ya. Şimdi daha iyisin değil mi?"

Geri Barış'a baktım. Anlatmadığı için ona sonra teşekkür edecektim. Gülümsedim ve geri Deniz'e döndüm, "İyiyim ablacım merak etme. E hadi senin dersin yok mu, geç kalacaksın"

"İyi ki hatırlattın. Ben hemen çıkıyorum."

Odasından çantasını aldıktan sonra ayakkabılarını giymeye başladı. O sırada bana bir şeyler söylüyordu.

"Bak bir şeyler yemeden evden çıkmak yok. İyice zayıfladın zaten iskelet gibi."

Yanına gittim ve kapıdan uğurladım.

"Abartma Deniz, hadi iyi dersler öptüm."

"Dediklerimi unutma, bende öptüm görüşürüz."

Gülümseyerek kapıyı kapattım ve Barış'ın yanına döndüm. Ne o konuşuyordu ne ben. Gözlerine baktım. Onun da benim ki gibi kızarık ve şişti. Ayrıca göz altları da mordu. Sanırım uykusunu iyi alamamıştı. Daha fazla dayanamadım ve konuşmaya başladım.

"İyi misin?"

"Bunu benim sana sormam gerekirdi Yaprak. Asıl sen iyi misin?"

Başımı salladım evet anlamında. Kafamı kaldırdığımda gözlerime bakıyordu: çaresizce, korkarak, dolu dolu...

Onu ilk defa böyle görüyordum. Sanki o duygusuz ve ruhsuz adam gitmiş de yerine küçük bir çocuk gelmiş gibiydi. Tekrardan sessizleşen ortamı bu sefer onun sesi böldü.

"Ben de sana bir şey anlatabilir miyim?"

"Tabiki de" ne anlatacağını çok merak ediyordum.

Eliyle yanını işaret etti. Yanına oturdum ve merakla baktım yüzüne.

"Ben kendimi bildim bileli annem ve babam her akşam kavga ederdi. Nedenini bilmediğim bir şekilde, ki bence onlardı bilmiyordu."

Güldü ve burnunu çekerek devam etti, "Bir akşam babam eve içip gelmişti. Bas baya sarhoştu yani. Bu arada babam da kendi şirketinde patron. Hani öyle bildiğimiz tiplerden değil. Neyse... geldi yine annemle kavga etmeye başladılar bende daha pek bilmiyorum neyden bahsettiklerini. İlk defa kavgaları bu kadar uzun ve şiddetliydi. Ben babama bir anneme bakıyordum. Annem ilk defa odama geçmemi söylemişti. Dediğini yaptım ve odama geçtim."

Gözlerinden yaşlar süzülüyordu ve bu benim kalbimi acıtıyordu. İlk defa böyle bir şey hissediyordum. Bir süre durdu ben de kendimi toparlamaya çalıştım. Sonrasında devam etti, "Bir süre sonra ses kesildi. Kavgalarının bittiğini sanıyordum o yüzden yatağımdan inip içeriye giderken onu gördüm..."

"Neyi?" dedim merak ve korkuyla. Vereceği cevaptan korkuyordum. Yere doğru bakan yaşlı ve ela gözleri benim gözlerimi buldu, "Kanlar içinde yere yığılan annemi..."

O cümleyi söyledikten çenesi titredi ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Donup kalmıştım. Gözlerimden yaşlar akıyordu ama başka hiçbir şey yapamıyordum. Annesinin ölüşünü izlemişti küçücük yaşında. Kendime geldiğim an elimin tersiyle göz yaşlarımı sildim ve hıçkırarak ağlayan Barış'a yaklaştım.

"Ben...b-ben çok üzgünüm gerçekten." ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilemez haldeydim. Elini tuttum, okşadım.

Birkaç saniye böyle bekledim. Hiçbir zaman kimseye 'ağlama sakın' demezdim. Ağlamak insanı rahatlatır ve iyi gelirdi. Bekledim bana bakmasını. Şu an tek fark o hıçkırarak ağlıyor; ben ise sessizce göz yaşlarımı döküyordum.

Kafasını kaldırdı, ağlamayı bıraktı. Boşta olan eliyle göz yaşlarını sildi ve gözleri gözlerimle buluştu. Kıpkırmızı olmuştu gözleri. O güzel ela gözleri gitmiş, kan bulamıştı.

"Lütfen sakin ol tamam mı? B-bak ben yanındayım." kafasını salladı sadece. Hiçbir şey söylemiyordu. Beklemediği bir sırada, ona iyi geleceğini düşündüğüm şeyi yaptım: boynuna sarıldım sıkıca. Şaşırmış olmalıydı. Sonrasında o da benim belime sardı kollarını. Öyle bir sarıldım ki, bir daha hiç bırakmayacakmışcasına...

Gözlerimi kapattım, başımı boynuna gömdüm. Şu an ki halimden o kadar memnundum ki tüm hayatım boyunca böyle kalabilirdim. Bir süre sonra yavaşça ayrıldım. Gözleriyle buluşunca gülümsedim yaşadığı her şeyi unutturmak istercesine. Gözünden akan yaşı sildim.

"Teşekkür ederim..."

Neden teşekkür ettiğini bilmiyordum. Gülümsedim, "Yaşadıkların... çok zor bir şey olmalı küçük yaşta anne hasreti. Sana öğüt vermeyeceğim ama bilmeni istediğim tek şey, her zaman yanında olacağım. Her ne olursa olsun yanındayım Barış..."

Gülümsedi, gözleri tekrardan dolmuştu. Kafasını dağıtmam gerekiyordu yoksa daha kötü bir durumda olacaktı. Konudan bağımsız bir soru sordum.

"Kahve içer misin?"

"Olur."

Sesi kısılmıştı. Derin bir nefes aldım ve mutfağa geçtim. Kahveleri kupalara koyduktan sonra salona döndüm. Karşılaştığım manzara ise; Barış'ın küçücük kanepede uyuya kalmasıydı. Ağlamaktan yorgun düşmüştü. Yavaşça kahveleri sehpaya bıraktım ve içeriye üstünü örtecek bir şey bulmaya gittim.

İstediğim şeyi bulduğumda küçük adımlarla yanına gittim. Uyandırmamaya çalışarak üstünü örttüm. Yanına çöktüm ve yüzünü inceledim. İlk defa bir erkekle bu kadar yakındım. Ona güvenerek kimseye anlatamadığım bir şeyi anlatmıştım. En önemlisi o da bana güveniyordu ki küçükken yaşadığı en kötü olayı anlatmıştı. Daha küçücük çocukken böyle bir acıya nasıl katlanabilmişti?

Elim saçlarına gitmişti. Yavaşça okşadım sarı saçlarını. Yumuşak, kedi tüyü gibiydi. Yavaşça aşağı indim. Alnını, kaşlarını, gözlerini, burnunu ve dudağına dokundum yüzünü aklıma kazırcasına... Uyanabileceğini düşünerek sessizce kalktım yanından. Eğildim ve saçlarına küçük bir öpücük kondurdum,

"İyi uykular..."





Yine beni gece yarısı yazarken ağlatan bir bölümle geldim canlarım, umarım seversiniz :')

O kadar yoğun olduğum halde size yeni ve uzun bölümler yazan yazarınızın kıymetini bilin. Ama ne kadar yoğun olsam da bilgisayarın başına oturduğum an bütün yorgunluğum geçiyor. Sanırım bölüm yazmak beni rahatlatıyor :))

Bir diğer bölümde görüşmek üzeree, sizleri seviyorumm! <3

Karanlık Dolu GecelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin