Barış buradaydı. Bu nasıl olabilirdi? Nasıl bu kadar denk gelebilirdik? Her yerde karşıma çıkıyordu ve bu beni sinirlendiriyordu. Kafamı çevirdim hemen. Onu görmezden gelebilirdim. Evet, yapabilirdim. Zor bir şey olmayacaktı. Hem onun beni gördüğünü bile düşünmüyordum.
Gamze de sonunda içeceklerimizi getirmişti. Surat ifademi görünce sordu.
"Noldu be bir anda suratın 5 karış."
"Boşver eğlenmeye bakalım biz." İçeceğimden bir yudum aldım.
"İyi sen öyle diyorsan."
Arada sırada kafamı yan tarafa çeviriyordum. Onun beni farketmiyor olması bir yandan işime gelmişti. En azından rahatsız edecek biri yoktu etrafımda.
4. Kokteylimi kafama dikerken barış ve bir kız kendilerince eğleniyordu. Ve...ve bu mide bulandırıcı bir dereceye gelmişti. Sinirim bozulmaya başlamıştı. Gözlerimi onlardan ayırmıyor, bir yandan da içeceğimden büyük yudumlar alıyordum.
Hazal ve Gamze 2 tane genç erkekle sohbet ederken beni unutmuşlardı bile ve bu hiç iyiye işaret değildi...
Sonunda gözlerimi barış ve yanındaki kızdan ayırınca diğer yanıma baktım ama hazal ve gamze yoktu. Yanlarındaki iki erkekte yoktu. Nereye gitmişlerdi ki? Beni unutmuş muydu ikiside?Zaman geçtikçe kafam uyuşuyor ve daha da sıcak olmaya başlıyordu. Elimdeki bardağı önümdeki masaya bırakıp üstümdeki deri ceketimi çıkardım. Biraz olsun rahatlamıştım. İçeceğimi tekrardan alıp bu sefer kafama dikmiştim. Bu ağır gelmişti.
Barış'a bakmak için sağ tarafa döndüğümde yoktu. Kaşlarımı çattım, nereye gitmişlerdi? Oraya bakmayı bırakıp masadan ikinci bardağı alacakken karşımdaki Barış'ı görmem bir oldu. Halüsinasyon mu görüyordum acaba? Ama öne eğildiği zaman kokusu burnuma gelince gerçek olduğunu anlamıştım. Beni görmüş müydü?
"Ne yapıyorsun burda sen?" Diye çıkıştım.
"Asıl sana sormalı, bu halin ne? Bayılacaksın şimdi." Beni düşünürmüş gibi yapması birkaç saniye ilgimi çekmişti.
"Bir de şu beni düşünüyormuş gibi tavırların yok mu, bayılıyorum."
"Yaprak ciddiyim şu an ben. Gözlerin kızarmış ne içtin?" Bu gerçekten yaşanıyor muydu şu an? Bu adam beni mi düşünüyordu?
Bir diğer bardağa uzanırken elimden çekip aldı. Sinirlenmiştim, çıkıştım birden. "Ne yaptığını sanıyorsun sen? Ver onu bana."
Ayağa kalkınca başım dönmüştü. Biraz abartmış mıydım içme mevzusunu? Kafamı tuttum, gözlerim kararmıştı.
"İyi misin?" Dedi naifçe. Bu gerçekten barış mıydı? Öküz olan barış, nasıl bu hale gelmişti. Kıymet yaklaşıyor olmalıydı.
"Tamam iyiyim, sağ ol. Şimdi ver o elimdekini."
"Düşecektin hala içkinin derdindesin. Hayır, olmaz."
"Bak ben sinirlenmeye başlıyorum. Vermezsen çok kötü olur." Büyük konuşmuştum. Ben ne yapabilirdim ki 2 metrelik adama?
"Hiçbir şey yapamazsın, hadi yürü eve götürüyorum seni yoksa bayılacaksın."
Elimden tutunca çektim hemen elimi ve durdum.
"Asla gitmem seninle. Daha dans bile etmedim."
"Evet doğru. Bana bakmadan eğlenemedin bile." Bende diyordum ne zaman içinden çıkacak gerçek barış. Konuştu yine bay ukala. Ama ne diyeceğimi bilemiyordum.
"Yanlış mıyım? Bizi izlemekten başka bir şey yaptın mı küçük?" Yine küçük lafını kullanmıştı ve bu benim canımı sıkıyordu. En sonunda 'seninki kadar kısa değilim en azından' lafını kullanmamak için zor tutuyordum. Dememem lazımdı küçük çocuklar gibi laf sokmaya çalışacaktık birbirimize ve bu saçma olurdu.
"Sus be, bilmişe bak."
Derin bir nefes aldı. "Hadi daha fazla kötü olmadan bırakayım evine. Bak güzel dille söylüyorum. Hadi canım benim."
"Biliyor musun, dediklerin bir kulağımdan girip diğer kulağımdan çıkıyor. Yani bu yaptıkların bir işe yaramıyor."
"Ne işe yarayacak peki yaprak. Söyle, yapayım."
"Senin olmadığın her şey çok güzel. Sen olmazsan daha güzel yani."
"İyi peki, sen bilirsin." Arkasını döndü ve gitti. Rahatlamıştım önümden geçen garsonun tepsisinde 2 shot bardağı alıp kafaya diktim sırayla. Bu fazla çarpmıştı. Daha da sıcak olmaya başlamıştı. Şu an kontrol benden çıkmıştı. Ne yaptığımı bilmiyordum...
Yaprak topuklu ayakkabılarını çıkarmış, bar masasına çıkmış dans etmeye başlamıştı. Toplu olan saçlarını da açmıştı. Herkes onu izliyordu. Ama yaprak ne yaptığının farkında bile değildi.
Gamze ve Hazal kalabalığı farketmişti. Merak edip oraya doğru yürüdüler. O sırada tek bıraktıkları dans eden Yaprak'ı gördüler. İnsanların arasından geçip, arkadaşlarını aşağı indirmeye çalıştılar.
Hazal, "Yaprak, hadi kuzum in aşağıya. Sonra çok pişman olacaksın."
Yaprak onları duymuyordu. En sonunda oradaki bir adam yaprağı aşağı indirdi. Arkadaşları da yardım etmişti.
Gamze, "teşekkürler yardım ettiğiniz için.""Rica ederim, kim olsa öyle yapardı."
Arkadaşları yaprağın eşyalarını aldı ve ordan çıktılar. Hemen bir taksi çağırdılar ve yaprağın evine doğru yolu tarif ettiler. Yaprak uyumuştu bile arkadaşının omzunda. Evinin önüne geldiklerinde yaprak'ı uyandırdılar.
Gamze, "Yaprak hadi kalk. Yoksa seni taşıyamayız."
Yavaşça gözlerini açtı ve arkadaşının kolundan tutunup yaprağın çantasından anahtarı çıkardılar. Deniz uyuyordu bu yüzden sessizce yaprak'ı odalarına götürdüler. Telaşla giydirdikleri ayakkabıları çıkardılar ve yatağa bıraktılar. Üstünü örtüp odadan çıktılar. Oldukça yorulmuşlardı.
Yaprak'ı ilk defa böyle görüyorlardı. Hiç düşünmezdi ikiside böyle bir şey yapacağını. Evden çıktılar sessizce ve ikisi de evlerine doğru yola koyuldular.
Selaamm!! Ben geldim sonunda hem de yeni ve uzun bir bölümle geldim💜
Keyifler nasıl bakalım? (LGS'ye girenler, sınav sonuçlarınız nasıl? Benim hiç beklediğim gibi olmadı🥺)
•Bölüm hakkında fikirlerinizi yazabilirsiniz🕊
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Dolu Geceler
Teen FictionO büsbütün güzeldi. Hiç yaşamamış şeyler gibi güzeldi. Hayatın eşiğinde, düşüncenin eşiğinde son bir defa gördüğümüz şeyler gibi güzeldi...