"Çek bakışlarını üzerimden, aşk bu şeytan doldurur..."
Gözlerim kocaman olmuş, hareket edemiyordum. Ne kendimi geri çekilebiliyor ne de bir şey yapabiliyordum. En sonunda kendimi geri çekebildiğimde refleks olarak yüzüne bir tokat attım. Benim göğüs kafesim inip kalkarken, o dudağını büzüp başını sallıyordu. Hem de bir yandan o klasik gülüşünü yerleştirmişti yüzüne. Kendimi toparladığımı düşündüğüm an konuşmaya başladım.
"Ya sen manyak mısın?! Beni nasıl ö-öpebilirsin?"
Yüzüme tekrardan eğildi, "istersen bir daha gösterebilirim nasıl yaptığımı." Ve tabii ki göz kırptı. Şeytan diyordu al kafasını ısır, duvarlara çarp diyordu.
"Bak benim çok sinirimi bozmaya başladın! Ya benim istemediğim halde bana dokunamazsın tamam mı?"
Barış, "tamam sakin, zorba bir insan değilim." Dedi ve yürümeye başladı. E gidiyordu! Ne yapabilirim ki?
"Zaten sen gitmesini istemiyor muydun?"
Doğru Ya, ben istiyordum. Ama beni böyle sinirliyken bırakıp gidemezdi. Peşinden gitmeye başladım. Ne koşuyordum ne de yavaşça yürüyordum. Ona yetişmem için biraz hızlanmam gerekiyordu. Ama ben yanında gitmektense ilk defa onun peşinden gitmek istiyor, nereye gittiğini merak ediyordum.
Peşinden gittim. Bilmediğim, daha önce hiç görmediğim, ıssız sokaklara girip; bir diğerine giriyordu. Kafamı ilk defa yerden kaldırdım ve önümdeki adamı izledim. Daha adını bile bilmiyordum ama beni öpmüştü. Onu bir yandan keşfetmek istiyor, bir yandan da gitmesini istiyordum. Evet biliyorum, dengesizim.
Sokak lambalarının vurduğu uzun gölgesine baktım. Bir insanın gölgesi bile yakışıklı olur muydu?
Hafif bir rüzgar vardı sarı saçlarını uçuran. Arkasından bile belli olan elimdeki sigarasını bile bir insan nasıl bu kadar karizmatik tutabilirdi ki?
Bir diğer eli ise cebindeydi. Gövdesi, bacakları, omuzları, elleri, gözleri, dudakları, saçları...bir insanın her bir ayrıntısı nasıl bu kadar harika olabilirdi ki?
Ona bakarken sırıttığımı yeni fark ettim ve düzelmem için yüzüme birkaç Tokat attım. Ben biraz önce sarı saçlı sırık adama hayranlığımımı mı belli etmiştim?
Şaşkın şaşkın yürürken çıkmaz bir sokağa geldiğimiz fark ettiğimde kaşlarımı çattım. Arkamı döner dönmez sarı saçlı sırık adamı beklemiyordum. Beni sırıtarak süzdüğünde yine rahatsız olmuştum.
"Beni salak mı zannettin sen küçük?" Bir yandan konuşuyor, bir yandan da elleri cebinde üstüme geliyordu. Ben de refleks olarak geri gidiyordum. Devam etti, "nedenini öğrenebilir miyim acaba, beni neden takip ettin?"
En sonunda duvara toslayınca sertçe yutkundum. Yine gereksiz bir yakınlık oluşmuştu aramızda. O yaklaşırken ben gözlerimi kapatmıştım ki, dudaklarıma yaklaşan dudakları yönünü değiştirip kulağıma yaklaştı ve fısıldadı, "Barış...adım Barış."
Yeni bölüm geldi kuşlar! Bu hikayeyi yazarken modum çok yüksek ve baya eğlenerek yazıyorum. Kabusumdan sonra en sevdiğim hikayem olabilir😂🙈
Siz beğeniyor musunuz?🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Dolu Geceler
Novela JuvenilO büsbütün güzeldi. Hiç yaşamamış şeyler gibi güzeldi. Hayatın eşiğinde, düşüncenin eşiğinde son bir defa gördüğümüz şeyler gibi güzeldi...