Gaziantep, 2002
Ömer gözlerini araladı. Bir depoda saatlerdir tutuluyordu. Belirli aralıklarla içeriye adamlar giriyor ona saatlerce işkence edip çıkıyorlardı. Bedeninin ağrısından parmaklarını dahi hareket ettiremiyordu. Ancak bunların hiçbiri umrunda değildi. Canını bedenindeki morluklar, kırıklar değil karısının ve kızının başına gelenler ve gelebilecek olanlar acıtıyordu. Koruyamamıştı onları. O burada eli kolu bağlıyken onların ruhunu şeytana satmış bir zalimin elinde olması ruhunu oluk oluk kanatıyordu. Çaresiz olmak içini acıtıyordu.
Tam şuan karısının göğsüne başını yaslayıp hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordu Ömer çaresizliğine. Ayıp değildi ya yaşını başını almış bir adamın ağlaması, sevdiğinin merhametine sığınması. Babası hep " Bir adam herkese güçlü yalnızca sevdiği kadına güçsüz olmalı. Yalnızca ona saklamalı gözyaşını yalnızca ona anlatmalı derdini. Çünkü bu dünyada bir tek sevdiğin siler gözünün yaşını bir tek o arar derdine dermanını." derdi. O da bu hayatta bir tek sevdiğine sığınmıştı. Dünyaya meydan okur onun bir bakışına diz çökerdi. Alırdı bir kolunun altına Leylasını bir kolunun altına da Züleyhasını. Bir yanda evlat kokusu bir yanda sevda kokusu. "Huzur!" derdi adam. "Bu huzurun kokusu." Şimdi o kokuyu bir kez daha almak için canını verirdi. Leylası, kızı ne haldeydi kim bilir?
Deponun kapısı gürültüyle aralandı. Ömer sesle başını kaldırdı. Geleni gördüğünde yüzündeki üzgün ifade yerini öfkeye bıraktı. Adama doğru atılmaya çalıştı. Ancak ellerinin ve kollarının bağlı olmasından dolayı bir adım bile yaklaşamadan kalktığı sandalyeye geri oturdu. Mustafa yüzünde adamın çaresizliğinden zevk aldığını belli eden bir tebessümle Ömere yaklaştı. Karşısındaki sandalyeye oturdu.
O sırada Mustafa'nın en yakın adamı olan Ali içeri bir alet çantası getirdi. Çantayı açıp Mustafanın yanındaki masaya bıraktı. Ardından hızla dışarı çıkıp aynı kadına sevdalı iki adamı başbaşa bıraktı. Şimdi hesaplaşma zamanı...
Mustafa ilk iş Ömerin ağzındaki bezi çözdü. Bununla birlikte Ömerin küfürleri depoda yankılandı. Ancak Mustafa hiçbirşeyi umursamadan masada ki aletlere bakıyor aklında kanlı fikirler döndürüyordu. Leylanın kendinden daha değer verdiği o canı bu herifin bedeninde bırakmayacaktı. Teninde var olan Leylanın kokusunu kan kokusuyla silecek Leylanın elinin değdiği bu bedenin derisini soyacaktı. Bu şerefsize rahat ölüm yoktu. Aldığı nefesi zehir edecekti. Ayağa kalkıp Ali'nin aletleri bıraktığı çantaya doğru ilerledi. Tüm kiniyle eline bir kerpeten aldı ve Ömer'e yaklaştı. Ömer bağırmaya devam ediyor ve küfürler sıralıyordu Mustafa'ya. Mustafa yüzünü buruşturdu. Ömer'in sesine, yüzüne, varlığına tahammül edemiyordu. Onu bir kurşunla öldürmemek için kendini zor tutuyordu.
Ömer konuşup ona olan öfkesini kusarken Mustafa yalnızca susuyordu. Çünkü amacı Ömer ile konuşmak değil ona hayatı boyunca tatmadığı en büyük acıları yaşatmaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR YUSUF MASALI
Spiritualİsimlerimiz bile kaderiniz ortak diye bağırırken onun beni sevmemekte ki ısrarı niyeydi? Yusufsuz Züleyha, Züleyhasız Yusuf olur muydu? Bu hikayenin kahramanı Yusuf... Kaybedeni ise Züleyha...