İnsan (Anne) olabilmek..

77 15 15
                                    

Merhaba, siz değerli okuyucularım. Bu bölüme farklı başlamak istedim. Aslında, sizlere ve güzel yorumlarınıza ayrı ayrı teşekkür ederim. Böyle başlamamın sebebi, yeni öğrendiğim bir haber maalesef ki çok üzücü.. Yine yalnızlığa terk edilen bir bebek.. Günahsız, her şeyden habersiz, dünyaya gözlerini yeni açmış daha annesi ile tabi gerçekten anneyse.. Vakit geçirmeden belki annesinin  kokusunu bilmeden bir çöp konteynerinin yanında bulundu. Neden ? Günahı neydi o bebeğin ? bir anne bunu yapamaz. Bakamayacak durumdaysanız onlara bunu yapmayın, bedellerinizi onlara ödetmeyin.. Onlar daha melek. Ya sesini kimse duymasaydı, ya bulunmasaydı, ne olacaktı biliyor musunuz ? Ben söyleyeyim, orada unutulacaktı ve sessizce ölüme terk edilecekti. Ne kadar acı ve üzücü. Düşünün, dünyaya geliyorsunuz saf ve masumsunuz gözleriniz etrafı süzüyor bunlarda kim dercesine,  ama anne ve babanızı biliyorsunuz çünkü daha anne karnındayken 18.haftada  duymaya başlarız, annelerimizin  babalarımızın sesini biliriz onları tanırız. Onlara daha tam doyamamışken kendinizi sessiz bir yerde buluyorsunuz sadece kendi sesiniz, kimse yok.. Poyraz aklıma geliyor. Sadece o geldi aklıma. Poyraz çok güzel bir bebek ve çok şanslı çünkü, onu bulmamış olsaydım eğer belki dünyada olmayacaktı. Biz Poyrazın hikayesini bilemeyecektik onu haberlerde birkaç saniye terk edilmiş bir çocuk dünyaya veda etti yazıları ile görecektik. Çocukları sevin. Onlar bu dünyanın en masum varlıklarıdır.. 

-------------------------------------

Sabah uyandığında, sanki bir rüyada gibiydi Poyraz. Gözleri yarı açık hiç uyanmak istemiyor, rüyasına devam etmek istiyor. Anlaşılan bulutların üzerinde yolculuk yapıyor küçük bey. Ama uyanma vakti gelmişti hadi bakalım her sabah yaptığımız gibi ellerimizi yüzümüzü yıkıyoruz daha sonra kahvaltı masasına geçiyoruz. Poyrazın en sevdiği öğündür kahvaltı, her çocukta olduğu gibi çikolata hastasıdır. Cem ise bu konuda çok hassastır. Fazla çikolata yediğini söyleyerek Poyrazın önünden alırdı. Poyraz ise. hafif kaşlarını çatıp, dudaklarını büzer, kollarını karnında birleştirip küser gibi yapar ama yine de küsemezdi. Çünkü, çok tatlı tükettiğinden dolayı dişleri çürümeye başladı ve doktor fazla tatlı yememesini söyleyerek onu uyarmıştı. Her kahvaltıda süt içer ve hemen büyümek isterdi.. Nedenini bilmediğim bir şeydi bu neden çabuk büyümek istediği. Aslında her çocuk böyledir. Çünkü, bizler  onlara bunu söylüyoruz çok yersen hemen büyürsün, süt içersen kocaman olursun, bak tabağını bitir yoksa büyüyemezsin ve birçok şey... Neden yapıyoruz bunu hiç sorguladınız mı ? Her zaman çocuk olmanın güzel olduğunu söyleyen bizler değil miyiz ? Keşke büyümeseydik çocuk kalsaydık diyen bizleriz. O zaman neden büyümelerine izin veriyoruz. Onlar bu dünyanın kirli yüzünü görmemeliler. Poyraz büyümeyip gerçeği öğrenmemeli aslında. Büyüdüğünde ve gerçeği öğrendiğinde küçük dünyası yıkılacak bir daha toparlanamayacak belki..

Cem işe gitmek için hazırlanmıştı. Poyrazda babasının peşinden dolaşarak biraz şebeklik yapıyordu, kapıda kucağına atlayarak onu öptü ve akşam gelirken siparişlerini vermeyi unutmadı.  Baş başa kaldık bir tanem, hadi gel biraz oyun oynayalım dediğimde koşarak gelir kendini oyuncaklara verirdi. Çizgi film ile çok arası yoktur Poyrazın. Ben o oyuncaklara daldığında yanından ayrılıp diğer işlerimi halletmeye  başlardım ama çok uzun sürmeden Poyraz yanıma gelerek; Anne neden kalktın yanımdan diye sorarak ellerimden tutar odaya götürürdü tekrardan. Yalnız kalmayı sevmiyordu, hissediyor gibiydi o güneşli havada yalnız ve kimsesiz kalışını. Neyse, bunları düşünmenin sırası değildi. Her şey  geride kaldı ve güzel günler bizi bekliyordu. Poyrazı parka götürüp onunla vakit geçirmek istediğimi düşünerek, 
-Simay; Poyraz parka gitmek ister misin oğlum ? 
-Poyraz; Oleyyy parka gidiyoruz diye zıplamaya başlardı.
En sevdiği şeyler yapıldığında mutluluktan havaya uçar her zaman. Aslında çok basittir çocukları mutlu etmek. Sadece bunu nasıl yapacağınızı bilmelisiniz. Onlara en küçük şeylerde bile mutlu olmayı öğretmelisiniz. Herkesin imkanları bir olmayabilir, herkes istediğini elde edemeyebilir çocukları buna göre yetiştirmelisiniz ki büyüdüğünde alamayacağınız bir şeyi almanız için diretmesin. Bu çok önemlidir, küçükken önüne serdiğiniz bütün her şeyi büyüdüğünde de isteyecektir ama şunu unutmayınız, küçükken sizler istediklerinizi onlara alıyordunuz ama büyüdüklerinde onlar sizden isteyecek..

Hazır olduğumuza göre artık evden çıkabiliriz. Poyraz  yürüyebildiği için arabasına ihtiyaç duymuyorduk. Binadan çıkar çıkmaz poyraz çığlık atarak parka doğru koştu. Diğer çocuklar oyunlarına daldıkları için Poyrazın çığlıklarını duymazlardı. Hemen merdivenlerden çıkarak kaymaya başladı gülerek,  diğer çocuklara bakarak koşuşturur düşüp canını yakacak diye çok korkardım. En sevdiği ise salıncaktı. Sürekli sallanmak isteyip sırayı kimseye vermek istemeyip huysuzluk yapardı. Huysuzluk yaparken bile kimseyi üzmemeye çalışırdı. Beraber tahterevalliye binerdik, havada asılı kalmayı çok sevse de bazen yere inmek isterdi. Onun parktaki özgürlüğünü kısıtlamazdım istediğini yapardı. Çocuklar yapmasını istemediğiniz veya kısıtladığınız her şeyi düşünerek, nedenini sorgulamaya başlar ve kendine cevap bulamazsa onu siz ne derseniz deyin yapmak ister.  Poyraz nefes nefese kalmıştı artık eve gitme vakti geldi terlemişsin zaten  derdim, oda hemen tamam anne derdi. İletişim çok önemlidir. Bir arkadaşınız ile kurduğunuz iletişimi çocuklarla kuramazsınız. Onların dili daha hafiftir daha yumuşaktır. Eve gelmiştik, Poyrazın yüzündeki gülümseme mutlu olduğunu gösteriyordu. Cemin gelme saati yaklaşmıştı akşama yemek hazırlamam lazım, Poyraz hep yardım etmek isterdi mutfak ve mutfak işlerine merakı çoktur. Babama yemek yapacağım diye tutturdu. İstediğim malzemeleri getirmesini söylerdim hemen getirirdi. Poyraz hiçbir yemeği ayırt etmeden hepsini de severek yer ve bu durum benim çok hoşuma giderdi. Yemekte Poyrazın en sevdiği menü olacaktı. Mercimek çorbası, makarna birde en sevdiği köfte.  Tezgah üzerine oturup, oraları karıştırmayı ve her şeyi merak ederek sorular sormayı çok  severdi. 
Kapı çaldı, Poyraz baban geldi bak hadi kapıyı açmaya  gidelim. Tezgahtan indirirdim direk kapıya doğru koşardı. Cem'in elindeki poşetlere bakardı, acaba sabah işe giderken sipariş verdiği abur cuburları aldı mı diye. Poyraz poşetleri karıştırırken bende sofrayı hazırladım. poyraz istediklerini görünce hemen babasına koşarak sarılırdı öperdi onu. Baba oğul sohbet edip sofraya otururlardı. Poyraz bugün neler yaptıklarını babasına heyecanlı heyecanlı anlatırken bende çorbaları doldurdum. Babası bugün yemekleri Poyraz yaptı, babama yemek yapacağım diye tutturdu sana kendi elleriyle yemek yapmak istemiş bugün. 
Cem; Demek öyle, ellerine sağlık canım oğlum çok güzel olmuş deyip bir öpücük kondurdu alnına. Poyrazın yüzünde güller açıyordu. Onun mutluluğu bizleri de mutlu ediyordu. Bizimle beraber yemek yemeyi çok seviyordu. Onunla aynı sofrada  ve masada yemek yediğimizde hemen büyüdüğünü hissediyorduk.. Zaman çok çabuk geçiyor. Bulduğumda el kadar bir bebekti şimdi ise bizimle beraber aynı masada yemek yiyor. Hayat böyledir işte, doğum ile ölüm arasında geçen ince bir çizgi.

Hayata TutunmakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin