3.

388 32 42
                                    

Marinette Dupain-Cheng

-Bunu bana nasıl yaparsın sen?

Duraksadı. Verecek cevabı olmadığından konuşamadı bir süre.

-Ben... Ben kendimde değildim.

-Kendinde değildin öyle mi? Uçağa binerken de kendinde değil miydin? Ya da uçaktan inerken? Ben seni bekledim. Saatlerce bekledim seni. Ya ben seni sevmiştim. Sen nasıl böyle bişey yaparsın?

-Mari... Özür dilerim... Ben böyle olsun istemezdim... Seni seviyorum... Bana son bir şans ver. Her şeyi düzelteceğim.

-Ne şansı? Ne düzeltmesi? Bu kızı nerden buldun sen, ha?

-Hey ağır ol!

Kız bana doğru yürümeye başladı.

...

Tam önümde durduğunda hafiften bir içki kokusu geldi burnuma.

Elimi kaldırdım ve ona bir tokat yapıştırdım. Aniden yere serildi.

Sonra ilerledim ve diğerine de bir tokat yapıştırdım. Kızıl saçlı pislik... Hayallerimi, hayatımı, sevgimi, güvenimi, her şeyimi yerle bir etmişti.

Döndüm ve odadan çıkmaya hazırlandım.

O anda arkamdan elimi tutup beni kendine çekti. İğrenç kokuyordu.

-Seni seviyorum. Beni bırakma...

Dedi ve dudaklarıma doğru yaklaşmaya başladı.

...

Tabii ki bunun olmasına izin vermedim. Onu ittirip bir tokat da diğer yanağına indirdim.

-Senden nefret ediyorum.

Dedim ve dönüp yürümeye başladım.

Onu sevmiştim... Onu çok sevmiştim. Ama o bu sevgiyi hak etmedi. Benim dansımı izlemek için geldiği şehirde beni aldattı. Hayata, aşka, insanlara inancım o odada tükendi, bitti.

Gözyaşlarımı silerek otelin kapısından çıktığımda karşımda onu gördüm. Adrien... Tam olarak tanımadığım biri...

-Neden ağlıyorsun, noldu?

Cevap veremedim. Yaptığım tek şey ona sarılmak oldu.

Adrien Agreste

Marinette'i öyle ağlarken görünce ne olduğunu sordum. Ama bana cevap veremedi. Üzülmüştü, bu çok belliydi. Tek yaptığı bana sarılmak oldu. Bende ona sarıldım. Böylesine güzel ve iyi niyetli bir kızı hangi salak üzer ki?

...

Kafeye geldiğimizde hâlâ ağlaması dinmemişti. Ne olduğunu tekrar tekrar sormanın anlamsız olacağını düşündüm ve onun anlatmasını bekledim.

...

Söylediğimiz kahveler geldi. Bir kahveye bir bana baktıktan sonra ağzını araladı.

-Ben çok saf biriyim.

Onu böyle düşündüren neydi acaba?

-Neden öyle dedin?

-İnsanlar beni kolayca harcayabiliyor, ne bileyim aldatabiliyorlar.

-Sen... Seni böyle düşündüren nedir? Yani sen çok güçlü bir kadınsın.

-Değilim... Beni hak etmeyecek birini sevecek kadar güçsüzüm ben...

Hak etmeyecek birini sevmek mi?

-Özel olmazsa... Kim o?

-Özeli kalmadı artık. O Nathainel... Çok sevdiğim biriydi. Ama beni aldattı.

SON DANS (ADRİNETTE) [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin