Marinette Dupain-Cheng
Sabah kalktığımda saat on bir olmuştu. Dün yorulmuş olmalıyım ki bu kadar uyumuşum.
Dur, bir dakika! 1 saat sonra Adrien beni almaya gelecek! Nasıl unuttum?
Hemen duşa girdim.
Duştan bornozumla çıktım ve dolaptan almayı unuttuğum kıyafetlerimi alıp üzerime geçirdim.
Rahat olur diye bu elbiseyi giymeyi uygun gördükten sonra hemen aynamın karşısına geçtim ve bitmek üzere olan rimelimi kirpiklerime sürdüm. Şeftali rengi rujumu sürdükten sonra artık hazırdım. Saat on biri elli geçiyordu.Annemlerin işletmek için temizliğine başladığı pastaneye inip onlara görüşürüz dedikten sonra kapısından dışarıya çıkıp beni kapıda bekleyen Adrien'ı gördüm. Ona günaydın dedikten sonra arabaya bindim.
-Eee nasılsın bugün? Dur! Cevabı zaten biliyorum. Her zamanki gibi bugün de çok güzelsin.
Dedi.
Yanaklarımın kızarması artık hiç şaşırtmıyor beni.
...
Aradan beş dakika geçtikten sonra ona döndüm.
-Nereye gidiyoruz?
Dedim
-Alışveriş yapacağız.... Düğün için.
Dedi.
-Peki.
Dedikten sonra telefonuma döndüm. Yabancı bir numaradan gelmiş bir mesaj bildirimi vardı.
Ona tıkladım.
"Marinette, beni affet nolur. O kız bir hataydı. Seni aldatmak istemezdim. Çok pişmanım. Ben seni seviyorum. Bize bir şans ver."
Mesajı okuduktan sonra kimin olduğunu anladığım için ikinci olarak gelmiş olan "Sevgilin Nathaniel." mesajını önemsemedim.
Bir dakika, bir dakika! "Sevgilin" mi?
Hemen harflere basmaya başladım.
"Nathaniel, ben senin sevgilin değilim. Seni artık sevmiyorum. Biz diye bişey yok! Ben başkasını seviyorum ve yakında onunla evleneceğim. Benim peşimi bırak artık."
Yazdım ve yolladım. Yazdıklarımı okuyamadan Adrien telefonu elimden aldı.
-Ne yapıyorsu...
Telefonu tutmayan diğer elinin işaret parmağını dudaklarıma bastırdı ve susmamı sağladı. Gözlerimi etrafta gezdirince arabanın durmuş olduğunu fark ettim.
Mesajları okumaya başladı. Zaten normal dışı bişey yazmadım. Dur! Onu sevdiğimi yazdım oraya! Bravo Mari. Yine her şeyi çorba yaptın.
Mesajları okuyup bana döndüğünde gözleri ışıl ışıldı.
-Sen beni seviyor musun?
Kırmızı yanaklarımla önüme döndüm ve cevap vermedim.
O sırada telefonum çaldı. Adrien kimden olduğunu bilir bir tavırla çağrıyı yanıtladı. Ayrıca duyabileyim diye haporlöre verdi.
Nathaniel'in bağırmasını duyuyordum.
"Marinette. Sen nasıl evlenebilirsin? Sen benden başkasını sevemezsin, duydun mu beni? Sen ve ben birbirimiz için yaratıldık. Seni aldattıysam nolmuş? Gelip geçti. Artık geri dön bana, eski günlerdeki gibi mutlu yaşayalım. Bu sahte evlilik şakana da inanmıyorum."
İçindekileri kusmuştu.
Şimdi içindekileri kusma sırası Adrien'daydı.
"Sen benim müstakbel eşime nasıl bunları söylersin aşağılık? Ben onu seviyorum ve o da..."
Bana döndü. Başımı hafifçe aşağı yukarı yaptıktan sonra geri döndü.
"Ve o da beni seviyor. Senin yüzünden günlerce ağlayan bu kıza nasıl 'Biz birbirimiz için yaratıldık.' dersin, ha? Onu aldatmışsın ve suçu ona mı atıyorsun?"
Biraz duraksamadan sonra tekrar Nathaniel konuşmaya başladı.
"Bak, kimsin bilmiyorum... Ama Marinette benim! Tekrar söylüyorum. O kız bir hataydı. Ben Marinette'i seviyorum. O da beni seviyor, biliyorum."
"Bilmiyorsun Nathaniel, bilmiyorsun. Az önce konuştuğun kişi benim müstakbel eşim. Onu... Onu seviyorum ben!"
Derken Adrien'ın bana bakarken parlayan gözlerine baktım. Sonunda söylemiştim. Duygularım gerçek mi bilmiyorum ama onu sevdiğimi söylemiştim!
Neyse aramaya geri döndüm.
"O da beni seviyor. Biz evleniyoruz, Nathaniel. Bak şu anda birlikteyiz ve hayalini kurduğumuz düğünümüz için alışveriş yapacağız. Daha ne kadar gerçek olabilir?"
"Marinette... Lütfen doğruları söyle. Bu adam seni yanında zorla tutuyor, değil mi? Bana söyle güzelim. Ben her zaman senin yanındayım."
"Ne zaman yanımdasın Nathaniel? Hiç bir zaman. Dans gösterimin olduğu gün gelseydin... Şimdi bu alışverişi seninle yapıyor olurduk. Ama sen ne yaptın? Beni aldattın. Seni sevmiştim. Ama geçmişte. Şimdi seni sevmiyorum, anla bunu. Artık bırak peşimi."
Dedim ve çağrıyı sonlandırdım. Telefonumu bana geri veren Adrien, resmen mutluluktan havalara uçacaktı.
-Yani... Sen beni seviyorsun... Yanlış mı duydum?
O kadar utanmıştım ki... Ellerimle yüzümü kapattım hemen. Sonra Adrien ellerimi yüzümden çekti ve bir daha sordu.
-Marinette... Beni sevdiğini söyle, lütfen...
Ona döndüm.
-Tam emin değilim ama... Sanırım seni... Seni seviyorum.
Bana yaklaştı. Hızlıca nefes alıp vermeye başladım. Alnını alnıma koyunca niyetini anladım ve hafifçe kıkırdadım. Alnını alnımdan ayırmadan
-Bütün romantikliği kıkırdamanla bozduğun için öncelikle tebrikler.
Dedi. Tebessüm edip yanaklarımın kırmızı renge bürünmesine izin verdim.
Yavaşça dudaklarını yaklaştırmaya başladı. Onu seviyorsam, öptüğünde karşılık vermeliydim. Öyle değil mi?
Sonunda dudaklarını dudaklarımda hissetmiştim. Bu benim hayatımda bir ilkti ve bu ilki Adrien ile yaşıyordum.
Ona karşılık verdim ve sonra geri çekilmeden sadece kafamı sağına kaydırıp ona tüm isteğimle sarıldım. İlkten ne olduğuna şaşırsa da, sonrasında o da bana sarıldı.
Daha sonra geri çekildik ve önüne geldiğimiz alışveriş binasının içine girmek üzere arabadan indik.
Kapıyı açıp indikten sonra birkaç adımlamayla Adrien'ın yanına geldim. Gözlerinin içine baktım. Sahi, neden daha önce ondan hep nefret ettim? Oysa o, gözlerindeki yeşil renklerin her tonuna âşık olunabilecek bir adamdı. Ama ben inadım ve nefret diye adlandırılan duygudan onu sevmeye fırsat bulamamıştım.
Onu sevdiğimi henüz yani fark ettiğim adamın ellerinden tuttum ve beraber düğünümüz için alışveriş yapmak üzere alışveriş merkezine doğru yürüdük.
.
.
.
Bu bölümü bu şekilde isteyen çok olmuştu, kıramadım sizleri❤️🦋
.
.
Oylayıp yorum bırakmayı unutmayın😇
.
.
Sizleri seviyoruuuuum❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON DANS (ADRİNETTE) [TAMAMLANDI]
General FictionO dansın son dansımız olduğunu bilemedim... Affet beni...