Sabah dışarıdan gelen seslerle uyandım. Bugün Çin'den Paris'e yolculuğumuzun başlayacağı gündü.
Odamdan çıkıp salona gittim. Ama o kadar zor gittim ki anlatamam. Her yerde koli vardı. Adım atacak yer bulmak bile çok zordu.
-Günaydın kızım.
Dedi annem.
-Günaydın anne.
Diye karşılık verdikten sonra niyahet üstü boş olan bir masayı işaret edip kahvaltı yapmam gerektiğini söyledi.
Masaya oturdum. Dün olanları anneme söylemeli miyim? Yoksa bir sır olarak mı kalmalı? En iyisi söylemek.
Tabağımın içinde gezdirip durduğum çatalımı nihayetinde bıraktım ve başımı kaldırıp anneme baktım. Benim ona baktığımı görünce tatlı bir gülümseme geldi suratına.
-Anne benim sana bişey söylemem lâzım.
-Söyle kızım, dinliyorum.
-Şey...
-Hanımefendi bu kolileri arabaya koyalım mı?
-Geliyorum. Bir dakika kızım hemen gelicem.
Diyince lafım ağzımda kaldı. Şimdi söyleyebilir miyim, onu da bilmiyorum. Ben bunları düşünürken annem işlerini halledip yanıma doğru geliyordu.
-Topla kendini Mari, topla kendini.
Diye kısık sesle kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum.
Annem işini bitirip gelmişti bile.
-Evet, ne diyordun?
-Anne söylicem ama kızmak yok.
-Neden kızayım kızım? Söyle sen.
-Ben... Ben evleniyorum.
Ben bunu diyince annemin elindeki çay bardağı bir anda ellerinde kayıp yere düştü. Onun sesiyle kendine gelen annem bana üzgünce ve birazcık da sinirli bakmaya başladı.
-Ne... Ne zaman? Yoksa o... Nathaniel ile mi? Sakın bunu yapma!
-Hayır, tabii ki onunla evlenmeyeceğim. Anne şimdi dinle anlatıyorum. Hepsi dün oldu. Hani Gabriel Agreste vardı ya. Paris'te beni arabanın altında ezilmekten kurtaran... Dans gösterisi günü onun oğluyla tanıştım. Ve biz arkadaş olduk. O gün Nathaniel'in beni aldatmasına şahit oldum.
-Ne yani Nathaniel seni aldattı mı? Ondan bunu beklerdim, iyi ki o kötü yoldan çabuk döndün.
-Bir deee ben sana o gün gece Karol'da kalacağımı söylemiştim ya...
-Eee?
Kaşları çatık soruyu yönelttiğinde korkarak cevaplamaya başladım.
-Ben o gün Adrien'ın otel odasında kaldım.
-Marinette. Sen ne diyorsun? Çin gibi bir yerde... Onu da boşver aldatıldıktan hemen sonra başka bir erkekle... Naptın sen kızım?
-Anne hayır, saçmalama. Adrien'la ben... Aramızda hiçbir şey geçmedi. Otel odası ev gibiydi. İki tane yatak odası vardı. Birimiz bir yatak odasında, diğeri bir yatak odasında kaldık. Yani ben biriyle evlenmeden senin düşündüklerini yapar mıyım?
-Yok, hayır... Sen beni yanlış anladın. Ama iyi, farklı odalarda kaldıysanız.
-Anne merak etme. Ben namuslu bir kadının namuslu kızıyım.
Yüzünde bir tebessüm oluşunca anlatmaya devam ettim.
-İşte o günden sonraki sabah Bay Adrien beni sabah erken saatte bırakıp gitmiş. Ne bir not, ne bir haber, ne bir mesaj... Kaybolmuş yani. Kendimi o kadar kötü hissettim ki...
Sonra dün eve geldikten sonra geri çıktım ya. Bay Gabriel'in benimle konuşmak istediğini sekreteri arayıp bildirdi. Sonra ben de oraya gidecektim ama -evimi nereden buldu bilmiyorum- Adrien yolumu kesti. Benden özür falan diledi. Sonra ben de affetmedim. Daha sonra yoluna devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON DANS (ADRİNETTE) [TAMAMLANDI]
General FictionO dansın son dansımız olduğunu bilemedim... Affet beni...