Şeytanın Sahnesindeki Kuklalar

525 666 284
                                    

Tüm ışıklar söndüğünde sahnede karanlığın hükümdarı olduğunu zanneden bir beden belirmişti. Kimsenin olmadığı, herkesin karşısında suskunlaştığı bu kişi gittikçe onların sessizliğinden sağladığı gücü kötü amellerine alet etmeye devam etmişti.

Elindeki bastonun ucunun dokunduğu yerler zehirle kaplanıyor, karşısındaki kişiyi kurak bir toprağa dönüştürene kadar bu zehir salgılanmaya devam ediyordu. Aniden bastonunun ucu masum hayatlara değmişti. Yaptıklarından bihaberken bastonundan damlayan zehir tek bir kişiyi öldürmemişti. Ölmek kelimesinin aksine o kişi zehirle bütünleşmişti. Kendini kurak bir toprağa dönüştürdükten sonra üzerinde yetişecek olan çiçeklerle karşısındakilere kumpas kurmaya yeltenmişti.

Adam kendi zehriyle bir düşman yaratmıştı. Bu düşmanla eş zamanlı olarak kendi ölüm fermanını imzalamıştı.

Tüm bunlara rağmen boş durmamış, başka hayatlara zarar vermeye devam etmişti. Zehrettiği hayatların içerisindeki birini kendi için çalıştırmaya başlamış, türlü oyunlarla zihnini ele geçirmeye yeltenmişti. Bu kez zehrin kendisi o kadını bu yaradan arındırmıştı.

Zehir, kadına hem şifa hem de yara dağıtmıştı. Kadının harabelerini kurtarmaya çalışırken daha da çok yıkılmasına sebep olmuştu.

Zehir bir noktada kadını bırakmış, kendi özüne odaklamaya başlamıştı. Asıl amacı o zehri damlatan bastonun sahibine içirmekti.

İlk hedefim olan vezir karşımda dururken odanın içindeki kağıtlarımı toparlıyordum. Dört bir yanı çeviren masanın üzerindeki kağıtları bir tertibe oturtmak için tekerlekli sandalyemle bir o yana bir bu yana hareket ediyordum. Aynı zamanda kameraların ardındaki görüntüye odaklanmaktan da vazgeçmiyordum.

Masanın üzerindeki telefonun alarmının çalışını duydum. Oraya hareketlenmemle birlikte alarmı susturmuş, kamera kayıtlarının önündeki düğmelerin az gerisinde durmuştum. Sandalyeden kalktığımda hedefime odaklandım.

Doruk karanlık odanın içinde bağlı olmaksızın duruyordu. Gece görüşlü kameralar sayesinde onu görebiliyordum. Masanın üzerine odaklandım. Odadaki hoparlöre telefonumu bağladığımda içindeki ses dosyasını açtım.

Yedi günlük bir süreç geçmişti ve ben bu süreci Doruk ile uğraşarak geçirmiştim. Yedi gün boyunca tek amacım yaptıklarını onun burnundan getirmekti. Planımın son günüyse bugündü.

Her gün düzeni bozmaksızın silah seslerini, bir kadının haykırışını ve ağlama seslerini ona dinletiyordum. Hepsinin karışımı olan bu ses dosyasıysa karanlık ortamda Doruk'un zihnini ele geçirmiş durumdaydı. Artık sesi kessem bile duymaya devam ediyormuş gibi tepkiler veriyordu.

Bugünse yeniden açtığım bu sesle birlikte uyuduğu uykusundan uyanmıştı. Kulaklarını tıkayarak olduğu yerde sallanmaya başlamıştı. Bulunduğum odayı bir kez daha onun bağırış sesleri doldurmaya devam ediyordu. Onun sesinin bana gelmesini engellediğimde yeniden kağıtlarımın başına döndüm.

Bugünün de üzerine bir tik attığımda artık işim bitmeye yakın gözüküyordu. Gözlerimi Sergen ile ilgili planlar yaptığım kağıda odakladım. Onu karanlığa hapsetmek yerine daha alevli şeyler yapmayı düşünüyordum. Yapımının devam ettiği yeni evine baktım. Ne güzel gözüküyordu öyle. Hatta bir mezar olmak için fazla güzel de denilebilirdi.

Bulunabileceği konumları tek tek araştırıp daireler içine almıştım. Daha önceden görüldüğü yerlerin listesi önümdeki kağıtlarda yazıyordu. Oralara her ihtimale karşı birilerini yerleştirmiş, oyunumun gerçekleşmesi için tek bir adımı bekliyordum fakat lanet olsun ki bir kere adım attığı yere bir daha gitmiyordu. Hep bulunduğu ortamları değiştiriyor, ardında herhangi bir ipucu bırakmamak için dikkat ediyordu.

Günahın Gölgesindeki MeleklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin