Yıkıkların Mabedi

185 369 0
                                    

Beyazlar içinde bir melek görmüştüm bugün. Hayatında hiç olmadığı kadar beyazlıklara, masumluğa ev sahipliği yapıyordu bedeni. Attığı her adımda hiç olmadığı kadar mutlu oluyordu ve bu mutluluğu katbekat artıyordu zamanla. Siyahlardan ilk kez sıyrılmıştı bedeni. Öyle ki bu duygu ona oldukça yabancı geliyordu. Zaten bu yabancılık çok da uzun sürmemişti.

Mutluluğundan vurulmuştu o.

Bir kez daha yaşadığımız mutluluk çok görülmüştü bize. O mutluluğun tam kıyısında, yamacındayken de ellerimizin arasından alınmıştı o ışık. Bir kez daha karanlığa gömülmek istenmişti ruhlarımız lakin bu kez acısı katbekat daha fazla olmuştu.

Kollarımın arasında durmaya devam eden bedenin yüzündeki tebessüm yerini koruyordu. Hayatın sillesine bir kez daha maruz kalmasına inat mutlu gözüküyordu. İlk kez beyazlığa kavuşmasına rağmen üzerine kırmızı renk damlatılmasına inat yüzü parıldıyordu. Dimdikti duruşu bir kez daha lakin benim çöken omuzlarım onun duruşuyla oldukça tezattı.

Gözyaşlarımın üzerine akmasına engel olamıyordum. Hayatımda ilk kez yaşlarım içime akmıyordu. Onun yerine dışıma da taşıyordu. Çünkü ilk kez mutluluğun kıyısından böylece çekilip alınmıştım. Çünkü bu kez gözyaşlarım içime akıtamayacağım kadar fazlaydı.

"Ona kadar sayacağım ve gözlerini açacaksın." Başımı geriye yasladım. Umutsuzluğu kollarken yine de tünelin sonunda görünen ışığı bulmak için rakamları kullanıyordum. Onun söylediği oyunu kullanıyordum kendimce. O kadar çaresiz kalmıştım ki bir oyunun ardına sığınıyordum kalan tüm ümitlerimle. Tutulmayan sözler mahzenine en azından bir ümit ışığının bulaşmasını umuyordum sadece.

"Bir." İlk kavgalarımız geldi aklıma. Birbirimizi yanlış anladığımız, ölesiye nefretten oluşan çemberin ortasında kalışımız düştü hatırıma. O zamanlar alışmamıştık henüz birbirimize.

"İki." Birbirimize doğrulttuğumuz silahlar canlandı zihnimde. Ellerimiz tetikte, bekliyorduk öylece.

"Üç." Bir dağ gibi duran omuzlarımız düşmüştü. Gerçeklerden oluşan yalanlar gün yüzüne çıkmıştı.

"Yedi." Rakamları saymam su gibi akıp giderken tek bir hareket bile olmuyordu yüzünde. Onun yerine hatıralarımız kendini hatırlatmaya devam ediyordu.

"Sekiz." Sırtımızı birbirimize yaslamıştık. İlk kez birbirimize güvenip bir savaşı başlatmıştık.

"Dokuz." Savaşın kazananı olduğumuzu zannetmiştik. Bununla birlikte her şeyi boş verip yaralarımızı iyileştirmeye ve ışığa ulaşmaya çalışmıştık.

"On." Sobelenmiştik. Mutluluğun tam ortasında sonsuzluğun kıyısındayken bir kurşun parçasıyla kalbimizden delinmiştik.

"Neden açmıyorsun gözlerini? Oyunun kurullarını unuttun mu yoksa? Bulamadım gözlerini, pes ediyorum. Hadi sen çıkar ortaya." Arabanın durmasıyla birlikte bedenlerimiz hafiften öne doğru yalpalanmıştı. Etrafımızdaki insanlar Sema'yı ellerimin arasından alırken onu vermemek için çabalıyordum. "Oyun oynuyor sadece. Eminim ki uyanacak. İntikam alıyor sadece benden." Kaç gündür benden alacağını söylediği intikam gelmişti aklıma. Sadece bir oyundan ibaret olmasını ümit ettim bunun.

Ellerimin arasından kayıp gitmişti bugün ikinci kez. Bugün ikinci kez kaybedişi yudumlamıştım. Oynanan oyunun kurallarını kavrayamayıp kaybedişimse saymakla bitmiyordu.

Koridorda ilerleyen sedyenin ardından koşar adımlarla ilerliyordum. Elini hiç bırakmazken tek amacım onun da beni bırakmamasını sağlamaktı lakin yine başaramamıştım. Aramızda giren engeller yüzünden ellerimiz birbirinden kopmuştuk. Acilin kapısının simgelediği duvar aramıza bir örtü sermişti.

Günahın Gölgesindeki MeleklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin