Puslu Zihnin Ardındaki Sır Perdesi

995 903 1.1K
                                    

Geçmişte oynadığım oyunlar bugün ayağıma dolanıp beni sarsıyordu. Ne kolay söylemişti sen bir katilsin diye. Evet, ben bir katildim. Belki vicdansızdım belki psikopattım belki etrafını kan gölüne çevirmiş olan bir manyaktım ama masum insanları katleden bir zalim değildim. Kendi başıma gelenleri bir başkasına yaşatacak kadar aptal da değildim.

En ağırı da buydu. İnsana en çok yapmadığın bir şey yüzünden suçlanmak, masum insanların hayatını mahvettiğinin zannedilmesi koyuyordu. Bir insan kendi yaşadıklarını bir başkasına yaşatacak kadar zalim olabilir miydi?

Hayat bir oyunsa ben bu oyunu çoktan kaybetmiştim. Kendimi bu oyunun kirli yüzüne teslim edip çocukluğumdaki masumluğumu kalbimin ta en derinine gömmüştüm ama oradaydı işte. Hâlâ orada bir yerlerde yaşıyordu. O orada olduğu sürece masumlara benden zarar gelmezdi. Her ne kadar aksi iddia edilse de bunu kabul etmezdim.

Bir nedeni olmalıydı. O adamı öldürdüğüm aklıma geliyordu ama bunun bir sebebi olmalıydı. Puslu zihnimin ardındaki sır perdesi bir aralansaydı bu oyundaki kirli çamaşırlar açığa çıkacaktı. O perdenin arkasında oyun oynayan kız ve oynadığı oyun belli olacaktı. İşte o zaman yediğim darbelere bir yenisinin daha eklenmesine izin verilmeyecekti.

Yol boyunca bunları düşünmüştüm. Aklımdan hiç çıkmayan sorular defalarca kez gözümün önüne gelmişti ama yine yanıtını bulamadan uçup gitmişti. Şimdiyse Oğuz'un bulunduğu evin kapısının önünde duruyordum. Etrafa göz attığımda kapıda bekleyen Oğuz dışında tedbir amaçlı üç kişinin daha olduğunu gördüm. Yanımdaki küçük kızla birlikte Oğuz'un yanına gittim. Yanına geldiğimizde gözü kız çocuğuna kaydı. Gülümseyerek başıyla onu selamlayınca kız çocuğu da aynı şekilde ona karşılık verdi. Yönümü kıza dönerek onunla konuştum.

"Benim biraz işim var. Sen şu abilerden biriyle gidip biraz etrafı gez istersen." dediğimde usulca başını salladı. Evin önündeki üç kişiden biri kızla birlikte uzaklaştığında kalan iki kişiye gözümle işaret ederek bizi yalnız bırakmalarını istedim. Onlar gider gitmez Oğuz sabırsızlıkla konuşmaya başladı.

"Neler oldu?" Sorusu karşısında bıkkın bir nefes verdim. Oraya olayları çözmek için gitmiştim ama şu anda her şey eskisinden daha da karışıktı.

"Babasını öldürdüğümü söyledi." Oğuz'un söylediklerim karşısında yaşadığı şok gözlerinden bile belliydi.

"Nasıl yani? Doğru mu?"

"Doğru ama ne kadarının doğru olduğunu bilmiyorum. Kendisi babasının masum bir aile babası olduğunu savunuyor ama bence öyle değil. Öyle olsaydı benim o adamla ne işim olurdu?" Oğuz da beni çok iyi tanıdığından masum insanlara dokunmayacağımı bilirdi. Aklımdan belki o bir şey biliyordur diye geçirirken düşüncelerimi okumuş gibi konuştu.

"Bakma bana öyle. Sen hiçbir zaman bana hiçbir şey anlatmadın ki." Başımı sallayarak ona hak vermiştim. Böyle yaptığım için pişman da değildim açıkçası.

"İkisi de içeride mi?"

"Evet ama yanında getirdiğin kız kim?" Hafifçe gülümsediğimde etrafta dolaşan kıza baktım.

"Bugün bana çok yardım etti kendisi. Sonradan sokaklarda yaşadığını öğrendim. Onu orada öyle bir başına da bırakamadım."

"Onu oraya mı götüreceksin?" Sorduğu sorudan dolayı bakışlarım aniden Oğuz'a döndü. Buruk bir tebessüm eşliğinde başımı salladım.

"Onun için en iyi yer orası bence." Aklına bir şey gelmiş gibi Oğuz aniden atıldı.

"Yarın zaten ziyaret etmemiz gerekiyordu. Hazır ziyarete gitmişken onu da bırakırız. Hem bizimkiler bizi çok özlemiştir." Onları düşününce gülümsemem yeniden genişlemişti. Yanlarına gitmeyeli o kadar uzun zaman olmuştu ki... Özlemiştim kerataları.

Günahın Gölgesindeki MeleklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin