9: loyalty

855 160 70
                                    

Bir tarifi yoktu acının. Sadece sızlardı bedeninde.

Bazen dayanamayacağın kadar fazla, bazen ise gülüp geçebileceğin kadar az.

Acı neydi ki, bir o kadar sızlatırken bir o kadar güç veriyordu...

___

Evin dış kapısını kapatıp adımlarımı sokağa yönlendirdim. Hava beklediğimden daha güzel ve bir o kadar da sıcaktı.

Son iki haftadır hayatımın gidişatı benim için bir mucize niteliğindeydi. Sanki her şey bir rüyaymış gibi geliyordu, hâlâ o penceresinin demir çubuklarla kaplandığı akıl hastanesinde kafayı yiyorum gibi geliyordu.

Ama kendimi kötüye şartlamamış ve kaçmıştım. Hayatımın bu denli değişeceğini tahmin edemeden kaçmıştım. Asla pişman değildim bu karardan, normal biri olduğumu herkese kanıtlayacaktım.

Bir kuş gibi kanatlarımı açacak ve gökyüzünde süzülecektim. Sadece nasıl istiyorsam öyle yaşayacaktım. Stressiz, acısız ve mutlu bir hayat...

"Kang Taehyun?"

Arkamı döndüğümde tanıdık gözler bana dik dik bakıyordu. Zorlukla yutkunarak arkama doğru birkaç adım sendeledim. Bunlar, onlardı...

"Hastaneden kaçmak ne kadar tehlikeli biliyorsun değil mi? Hadi şimdi seni yatıştıralım ve hastaneye doğru yola çıkalım. Hasta bakıcılar da seni çok özledi..."

Adam elindeki iğneyle bana doğru yaklaşırken, "Sakın bana yaklaşma." diye fısıldadım.

Oraya geri dönemezdim. Hayeon'u bırakıp oraya geri dönemezdim.

"Yaklaşma," diye kükredim. "Tımarhanene dönmeyeceğim!"

Beni dinlememekte kararlıydı. Bir adım daha, bir adım daha derken yanı dibime kadar gelmişti doktor. İğneyi sakince boynuma sapladığında, alnımdan süzülen terleri dahi hissedemez olmuştum. Belki de uçuyordum. Kendi diyarımda uçuyordum, kesinlikle...

"Kang Taehyun! Ya! Kendine gel!"

Gözlerimi korkuyla araladığımda bedenim sarsılmaya devam ediyordu. Bakışlarımı yanıma çevirdiğimde Hayeon endişeli gözlerle beni süzüyordu.

Derin derin nefes almaya başladım ve başımı avuçlarımın arasına aldım. Ne ara bu kadar terlediğimi bilmiyordum ama her şeyin bir rüya olması içimi rahatlatmıştı.

Oraya geri dönmek, benim için bir kabustan daha fazlasıydı. Acı vericiydi...

"İyi misin?" dedi bir bardak suyu bana uzatırken.

Cevap vermeden bardağa sarıldım ve uzattığı suyu tek dikişte bitirdim. O ise sırtımı sıvazlıyordu.

Ne ara uykuya dalmıştım bu kanepenin üstünde, emin değildim. Ancak sıcacıktı. Hayeon'un evi, özlediğim o samimiyeti her şekilde bana aşılıyordu. Burası rahatlatıcıydı.

Bardağı tekrar ona uzattığımda hızla alıp, masanın üstüne bıraktı. Tekrar baş ucuma geldi ve sırtımı sıvazlamaya devam etti.

Annem gibiydi. Şefkatle, nazikçe ve sevgiyle okşuyordu sırtımı. Bana destek vermek istercesine, az önceki felaket kabusu unutturmak istercesine. Onun yanındayken, aylardır gördüğüm annemi görmüyordum. Bu kız, beni iyileştiriyordu. Doktorların verdiği onca iğneye rağmen bu kızın tek dokunuşu beni iyileştiriyordu.

REAL ROLE ▪︎ Kang Taehyun ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin