"Jisung gözün yine değişti."
Kafasını kapıya çevirdiğinde onu gördü kendilerine doğru geliyordu. Ne? Buraya mı geliyordu? Hyunjin'i dürtükledi.
"Hyung buraya gelmiyor dimi yanlış görüyorum."
"Gerçekten buraya geliyor Jisung."
İkiside şaşkınlıktan bakakalmış olsada Jisung hemen yanında duran kişiye odaklandı.Bin hemen ikisinin arasına girdi.
"Ruh eşi olan sizsiniz ama ben taştırıyorum vay be."
"Jisungie bu minho sürekli müşterilerimden senden bir yaş büyük."
"Minho bu da jisung en yakın arkadaşlarımdan."
Minho Jisung'un dudağında kalan çikolata izini parmağıyla sildi.
"Tanıştığıma memnun oldum kırmızı yanaklı sincap."
Jisung yerine daha çok gömülürken kalbi götünde atıyordu kedi gözlü ona dokunmuştu resmen dudaklarına hemde. Kızarmaya devam ederken Felixin geldiğini gördü.
"Yongbokieee, kurtarıcımsın."
Fısıldayıp sarılmıştı geri çekildiğinde Felixin gözlerinin kırmızı kırmızı bir dakika daha demin maviydi gözlerinin baktığı yeri takip ettiğinde Bin'in gözününde kırmızı olduğunu gördü. Ve kahkahasına engel olamadı.
"Ne yani şimdi bunlar."
Tekrar güldü deli gibi gülüyordu çünkü demin Bin onunla dalga geçtiği duruma düşmüştü.
"Hyunjin hyung yeni çifti yalnız bırakmalıyız hem sen uçağa binecektin. Bu arada Minho hyung kusura bakma böyle senide yalnız bırakır gibi olduk ama..."
Hızla konuşup abisini kolundan tutup çekiştirmeye başladı.
Taksi çevirip havaalanına varmıştık, o arada minhoyu tartışmıştık abimle. Bana onun gerçekten çekici olduğunu, şanslı olduğumu söyleyip duruyordu. Kedi kılıklının neresi yakışıklı ve çekiciyse sanki...
Hava alanında sarıldık birbirimize bu sefer bir ay orada kalacaktı, gitmesini sevmiyordum ama zorundaydı işte.
"Hyung seni seviyorum dikkat et."
Abim uçağa binince ben de otobüsle eve dönmeye karar verdim. Yolda giderken gördüğüm markete uğradım, yarın yayında eğlenceli bir şeyler yapmalıydım bu yüzden çeşitli yiyecekler aldım. Kasadan geçirip, parayı ödedim.
Eve girdiğimde marketten aldıklarımı yerleştirip kendimi yatağıma attım, o sırada aklıma gelen minho ile bugün biras ayıp ettiğimi düşündüğüm için mesaj yazdım.
J.sung.one : Hyung bugün aniden gittik, kendimi sana kabalık etmiş gibi hissettim umarım kırılmamışsındır.
Yazdığım mesaja bakıp gülümsedim ama sonra utanıp yüzümü yastığıma gömdüm.
J.sung.one
20.000 beğeni 7.000 yorum
J.sung.one: Gökyüzü güzel hissetiriyor değil mi?
*Changlix
Kafeye girdiğinde gözü yakın arkadaşına ilişti. Kendine koşarak gelen yakın arkadaşı kollarını boynuna dolasada onun gözü karşındaki çocuktaydı. Bir anda sanki dünya durmuş ve ikisi kalmıştı inanılmaz bir ışıltıyla gözünün kırmızıya döndüğünü gördüğünde irkildi fakat korkudan olan bir irkilme yerine kalbinin atışlarına karşı gelişen bir şeydi. Kulağına ilişen kahkalara anlam veremedi çünkü gözünü çekemiyordu tek anladığı ruh eşinin o kişi olduğuydu. Gözlerini ilk kaçıran karşısındaki çocuk olmuştu. Böylelikle etraf eski haline dönmüş ve romantizm yerini gerilime bırakmıştı. Kalın ve içten bir sesle konuştuktan sonra elini uzattı.
"Merhaba, ben Felix."
Tombul yanaklı ona baktı önce sonra elini uzattı.
"Ben de Changbin."
Utanmış mıydı ve ses tonu gerçekten çekiciydi. Felix uzun süre bakabilirdi çünkü ısırılası yanaklara sahipti.
"Binnie diyebilir miyim?"
Büyülenmiş şekilde kafasını salladığı sırada Jisung ve hyunjin gitmiş, minho ise yalnız bırakmıştı.
İkili yandaki rahat koltuklara geçerken Changbin garsondan kurabiye ve kahve getirmesini istemişti. Felix içinde derin bir savaş verirken konuşmaya girdi.
"Ruh eşi olduğumuza göre birbirimizi tanımalıyız öyleyse."
" Sormak istediklerini sorabilirsin Felix."
Felix o andan itibaren susmak bilmemiş bir sürü şey hakkında soru sormuştu. Bin arada sırada gidip işleriyle ilgilenmiş ve zamanın nasıl geçtiğini ikiside anlamamıştı.
"Felix eğer işin yoksa yukarı çıkalım sana özel kahvemden yaparım hem."
"Mmm olur."
Birlikte yukarı çıktıklarında önden giden Bin'in siyah saçlarına değdi gözleri acaba gözüktükleri gibi yumuşak mıydı? Elini gezdirse ne olurdu?
"Felix gel hadi."
Bin ona seslenene kadar durup düşündüğünü fark edemedi.
"Hyung saçına dokunabilir miyim?"
Felix yakın teması severdi ama yeni tanıştığı kişilere bu kadar samimi olamazdı. Ruh eşi etkisi bu olmalıydı sanırım çünkü sürekli ona çekiliyordu.
"Dokunabilirsin ama önce hadi gel oturma odasına gidelim Lixie."
Merdivenlerin sonunda başlayan kocaman mutfakta gözünü gezdirdi önce, hemen bir paravanla ayrılmış oturma odasında gezdirdi daha sonra, siyah koltuklar gri duvarlar ve vişne çürüğü ünite ve bir kaç tablo vardı.Mutfakla, oturma odasınında görebildiği bir yerde siyah bir kapı üzerinde ise kırmızı ledle yazılmış "Back Door" yazısı vardı. Bunu Binnie'ye sormalıyım düşüncesinde siyah koltuğa oturdu.
"Felix istersen televizyonu açabilirsin müzik falan, ben kahveleri yapıp geliyorum."
Mutfaktan seslenen hyunguyla ilgilenmenin daha hoş olacağını düşünüp, mutfağa döndü. İşiyle uğraşan Bin aşırı çekici gelmişti gözüne. Arkasından yaklaşıp elini saçlarında gezdirdi, düşündüğü gibi yumuşaktı.
"Hyung gerçekten çok yumuşaklar, kafamı gömesim var."
Changbin, Felixin haraketiyle donmuş karşıya bakıyordu. Felix'e dönüp baktığında sözlerini anlamlandırmaya çalıştı. Birbirlerinin gözlerinde sonsuz bir çekim var gibiydi, birbirlerine bakarken dünya duruyor, dönmeyi bırakıyordu adeta. Kahve kokusu gelince önlerindeki cezvenin taştığını gördüler. Bin hemen ocağı kapatırken, Felix elinde bezle gelmiş silmeye çalışıyordu. Bir eli Bin'in hemen solunda kalan tezgaha dayalıyken diğer eliyele ocağı silmeye çalıştı. Arada kalan hyungunun ona dönmesiyle yanağında 3 saniyelik bir öpücük hissetti.
-------
İyi okumalar, hatam varsa affedin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İncomparable《minsung》
FanficTamamlandı ✅✅ Yaşadığınız hayat boyunca bir çok insan sever, bir takım duygular beslersiniz. Ama hangisi gerçekten ruh eşinizdir bilemezsiniz değil mi? Ama biz farklıydık. Bir dünya düşünün. Ruh eşinizi bulup hayatınızı onunla birlikte geçirebildiği...