Devamında Minsung var.
______*Hyunjin*
Üstümde uzanan beden ve en kötüsü başıma giren derin sancının ardından gördüğüm gözler. Beni gerçekten sınardı bu kadarı. Başka bir ülkede hiç beklemediğim bir anda karşıma çıkan eş beni şaşkına uğratırken suratına baktım. Gözleri burnu dudakları fazla tatlıydı ama bu. Hızla üzerimden kalktığında sırtımın acıdığınu fark ettim. Fark ettim etmesinede başı döndüğü için tekrar düşmüştü üstüme.
"Hey ben yatak değilim, insanım."
'Gerizekalı gözüm yüzünden kafam dönüyor.'
Belinden tutup kendimle onu da doğrulttum. Kollarından tutarken ayağa kalkıp onuda kaldırıp kolumu beline doladım.
"Bu halde bir yerede gidemezsin."
Belime doladığı kolları ve omzuma yatırdığı kafası kalbimi hızlandırırken arabalardaki yiyecekleri birleştirip kasaya gittim. Ödeyip dışarı çıktığımızda tek elimde poşetleri tek elimlede onu destekler vaziyetteydim. Tanrıya şükür ki çok bir şey almamışlardı. Yakında olan evime girdiğimizde rahatlıkla bir nefes alıp poşetleri yere bırakıp onu koltuğuma uzandırdım. Cidden neden böyle olmuştu ki, uzun süre kafasının dönmesi iyi bir şey değildi. Tamam kabul benimde dönüyordu biraz ama o yürüyemeyecek gibiydi. Yeni düşen güncelleme ile kaşlarım çatıldı ismini bile bilmiyordum ve şu halimize bir bak. Neyse şimdilik şu aldıklarımızı mutfağa koyup baş dönmesine iyi gelecek bir şeyler bakmalıydım. Sahi ne iyi gelirdi ki?
Elimdeki ağrı kesiciyle yanına döndüm, maalesef imkanlar dahilinde bir tek ona sahiptim.
"Hey! Çocuk kalk ağrı kesici iç belki kendine gelirsin."
Doğrulmaya çalıştı pek beceremeyince ensesinden destek olup hapı dudaklarının arasına bıraktım. Ardından su içirip kafasını geri koydum. Nefesleri düzene girince uyuduğunu anladım. Koltuğum L koltuktu diğer tarafınıda onun yattığı yerin yanına getirdim. Odadaki tek battaniyeyide üzerimize örtüm. Kendimi uykunun kollarına bırakıyordum yavaşça.
Burnumu gıdıklayan saçlar, elimin altındaki pürüzsüz ten ve gözümü alan güneş. Neler olduğu bir bir aklıma dolarken gözlerimi araladım. Kollarımı beline dolamıştım ve elim tişörtünün altındaydı. Ah napıyordum ben böyle. Elimi yavaşça çektim ama uykusu hafif olmalıydı ki hafiften uyanma belirtileri gösteriyordu. Başımın ağrısı geçtiği için mutluydum. Ruh eşi olmak böyle bir şeydi herkesde farklı reaksiyonlar gösteriyordu. Bir seferliğine böyle şeyler yaşanıyor ardındansa değiştiğini bile hissetmiyordunuz.
Yattığım yerden kalkıp banyoya gittim. Kısa bir duşun ardından üzerimi giyerek mutfağa girdim. Basitinden kaşarlı tost yapmaya karar vermiştim ama öncesinde puppyi uyandırmalıydım. Bunun için ona seslendim.
"Hey puppy çocuk uyan!"
Uyanmamış ve daha fenası kafasını yastığın altına koymuştu bu yüzden mecburen yanına gidip belinden dürttüm.
"Pişt sana diyorum uyansana."
'Mmm 5 dakika daha'
"Olmaz ya uyansana."
Kolumdan çekilmemle ne olduğunu anlamadan altta ben olmak üzere kalbimin üstünde onun kafası varken uzanıyordum.
"Ne yapıyorsun sen."
'Seungmin'
"Ne?"
'Adım diyorum Seungmin."
İsmini söylemesi bir yana hala kalbimin üzerinde uzanması bir yana.
"Bende Hyunjin"
'Hmm, hyunjin o zaman benim tatlı uykum için böyle kalman lazım.'
Ne kadar arsızdı böyle, aklından geçen her şeyi herkese söyler miydi? Ve nasıl bu kadar rahat olabiliyordu anlamamıştım. Ben düşüncelere daldığım sıra gelen düzenli nefes sesleriyle uyuduğunu anladım.
*Jisung*
Ardından iki dolgun dudak buluşmuş. Başlarda narin başlayan öpücük şehvete evrilmişti. İçinde uçuşan kelebekler gıdıklarken daha fazlasını isterken buldu kendini.
Dudaklarımızı ayırdığımda nefes nefeseydik fakat pekte umrumda değildi. Dudakları bile şaheserdi bu adamın. Dokunduğu yeri yakıyor, küle çeviriyor, aynı zamanda suluyor ve çiçek açmasına sebep oluyordu. Büyüleyiciydi tamamen büyüleyici.
"Gözlerine bakmak beni alıp götürüyor neden bu kadar güzeller hyung."
Başım dönerken kafamı omzuna yaslıyorum o sırada ondan derin bir iç çekiş kazanıyorum ve çu cümle dökülüyor dudaklarından.
"Sen birde kendi gözlerini görsen, sende bana ait bir iz görmek ne kadar güzel bir bilsen."
Gözlerim kapanmadan önce boynuna küçük bir öpücük kondurduğumu hatırlıyordum.
Sabah uyandığımda minhonun evinde uyandığımı fark ettim. Odası olukça geniş ve sadeydi. Tam ona göre bir yerdi kesinlikle mavinin ve grinin hakim olduğu bir ortam. En sevdiğim şeyse pencerelerinden gözüken eşsiz gökyüzü olmuştu. Minhoyu bulmak için odadan çıktım ve mutfak olduğunu düşündüğüm yere ilerledim. Mutfakta bir şeyler hazırlayan mükemmel yüzü izledim bu kadar güzel olmak zor olmalıydı.
"Günaydın hyung."
'Oohh Hanniee uyanmışsın, gel otur.'
Masayı göstermesiyle masaya ilerleyip bir sandalye çekip oturdum. Sonunda gelip oda oturduğunda yemeye başladık. Yemek yerken dudaklarının büzülmesi bana dün geceyi hatırlatıyordu.
"Hyung biz buraya nasıl geldik, en son uyuduğumu falan hatırlıyorum."
'Öyle normal hannie, sen uyuyunca taksi çağırdım eve döndük.'
Mahcubiyetle kafamı eğdim.
"Sanada yük oldum hyung affet."
Çeneme dolanan eller yüzümü yuksrı kaldırmıştı bu sayede direk yüzüne bakıyordum.
'Öyleyse bana hep yük ol Hannie, yük olunca aşırı güzel ve yiyilesi oluyorsun.'
Yanaklarımın kızardığını hissediyordum bu yüzden elimi omzuna vurdum.
"Hyung git şurdan, hem beni yemek herkesin harcı değil."
'Dün gece gayet iyi yedim bence ama sen bilirsin tabi.'
Benimle böyle arsız arsız konuşması çılgına çeviriyordu. Ellerinden kurtulup önümdeki yemeklerden ağzıma doldurdum bir sürü.
'Hannie'
Bana seslenmesiyle baktığım anda click sesi duyulmuştu.
HoLeeMin
20.000 beğeni 6.000 yorum
HoLeeMin: Evimde sincap var. @j.sung.one
--------
İyi okumalar, hatalarımı affedin.
Fotoğraf içinse bir gözünün kahverengi olduğunu düşünürseniz sevinirim 😍
Kocaman sevgilerle ♡♡♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İncomparable《minsung》
FanficTamamlandı ✅✅ Yaşadığınız hayat boyunca bir çok insan sever, bir takım duygular beslersiniz. Ama hangisi gerçekten ruh eşinizdir bilemezsiniz değil mi? Ama biz farklıydık. Bir dünya düşünün. Ruh eşinizi bulup hayatınızı onunla birlikte geçirebildiği...