Sürüklenirken öndekinin ayaklarına uyum sağlamaya çalışıyordu. Nereye gittiklerini bilmesede sonsuz trip atma niyetindeydi.Taksiye bindiklerinde kafasını camdan dışarı çevirdi. Akıp giden yola bakarken nereye gittiklerini merak etsede sormadı.
'Hannie, benimle konuşmuyor musun?'
Kanmayacağım kanmayacağım.
"Konuşmam mı gerekiyor."
Gülme sesi duyunca daha da çok delirmiş bu sefer gözlerinin içine içine bakmıştı.
"Hyung!"
Taksi inecekleri yerde durduğunda arabadan inen minho kapısını açıp çıkardığında etrafına bakındı. Lotte Tower yazan binaya girdiklerinde etrafına bakınarak yürümeye devam ediyordu.
Sonunda gişe gibi bir yere geldiklerinde nerde olduklarını anlamaya çalışarak gözünü afişlerde gezdirdi. Akvaryuma geldiklerini görünce heyecanlanmıştı. Mavi rengi huzur gibiydi resmen. Biraz önce nehre bakarak düşündüklerini minho resmen yerine getirmiş , nehrin olmasada akvaryumun içini göstermeyi başarmıştı.
Biletlerini alıp girdiklerinde dolaşmaya başlamışlardı. Gördüğü balıkların güzelliğine ağlamak istiyordu. Minhoya baktığında balıklara kedi gibi baktığını görmek gülümsetmişti. Tekrar önüne dönerken ortam iyice kalabalık olmuştu. Bu durumda vücutlarını istemsizce yaklaştırdığında elleri biz burdayız dercesine birbirine çarpmıştı. Hızlanan kalbi eline dolanan elle daha da hızlanmıştı.
"Sevgilimi ilk günden üzdüğüm için özür dilerim, ama jisung şimdi senin şu gözün varya bana tüm okyanuslardan tüm denizlerden tüm sulardan daha güzel geliyor."
Kulağına fısıldanan sözler elini saran eller birazdan kalp krizi geçirirse şaşırmazdı. Kırmızının kaçıncı tonu olduğunu bilmesede fısıldadı.
"Senin gözlerin benim gökyüzüm."
Ellerine sarılan eller daha da sıkılaşırken gülümsedi. Balıkların ordan oraya üstlerinden yanlarından geçmesi onu huzura erdiriyor. Baktıkça bakası geliyordu. Yavaş yavaş tüm akvaryumu gezdiklerinde gün sona ermek üzereydi. Minho elinden tutmuş yine sürüklüyordu. Yapabileceği tek şey ayak uydurmaktı.
Eve girdiklerinde derince iç çekereken ayağına değen şeyle gözlerini yere dikti. Patileriyle bacaklarına dokunan kediyi kucağına aldı.
"Sen ne tatlışsın böyle hmm"
Gülümseyerek kediyle oynamaya devam ediyordu. Kucağından alınan kediye baktı önce sonra dudaklarını büzerek minhoya baktığında dudaklarına odaklı gözlerle karşılaştı. Akvaryumdaki sözleri aklına gelince başını eğip ayaklarına bakmaya başladı çünkü utanmıştı. Kedinin yürüyerek kaybolduğunu görmesiyle çenesinde eller hissetmesi eş zamanlı gerçekleşti. Çenesini yavşça kaldıran ele itaat ederek kafasını kaldırdı. Tam gözlerine bakan mavi gözlere içi gitti. Arka arkaya bir iki kez yutkundu.
'Özür dilerim bebeğim bugün için'
Ardından dudağının hemen kenarına konan öpücükle başının döndüğünü hissetti. Elleri minhonun gömleğinin ucuna ilişirken bir nebze de olsun rahatladı. Karşısındaki yüzü ezberlemeye niyeti var gibi gözlerini çekmedi.
Belinde hissettiği kollar tarafından çekildi. Kalbi son hızla atıyordu zaten bu temasla çıldırdı. Gömlekteki ellerini yavaş yavaş minhonun boynuna doladı. Yüzünde dolanan dudakalarla kıkırdadı.
"Affetmiyorum, becerebiliyorsan affettir hadi."
Kelimeleriyle minho gülümsemiş ve belindeki kolunun birini bacaklarının altından geçirerek kucaklamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İncomparable《minsung》
Hayran KurguTamamlandı ✅✅ Yaşadığınız hayat boyunca bir çok insan sever, bir takım duygular beslersiniz. Ama hangisi gerçekten ruh eşinizdir bilemezsiniz değil mi? Ama biz farklıydık. Bir dünya düşünün. Ruh eşinizi bulup hayatınızı onunla birlikte geçirebildiği...