To Fall On The Ground

579 64 209
                                    


Changbin'in yanındaki masaya oturup eliyle gel işareti yaptı. Bin yanına gelince gülümseyip imalı imalı bakarak sordu.

" Dün Felixle neler yaptınız bakalım."

Kahkahasına engel olamadı. Binin anlattıklarına şaşırmıştı, Felix asla yeni tanıdığı birine bu kadar yakın davranamazdı hem de Hyunjin aklındayken asla yapmazdı. Neler olmuştu öyle yanakları okşamalar, öpmeler, utandırmalar havada uçuyordu. Felixe mesaj atmayı aklına not etti, eve döner dönmez sorguya çekecekti. Saat beşe beş dakika vardı birazdan minho burada olacaktı, heyecanla dudaklarını kemirirken kapıdan girdiğini gördü.

"Aman tanrım dikkatli bakınca daha mı yakışıklı yoksa bana mı öyle geliyor."

Kendi kendine konuşurken üzerindekileri inceledi. Siyah tişörtün üstüne siyah kot ceket giymişti altında mavi kot pantolonu vardı. Kendinin aksine fazla sade giymişti fakat abartıyı sevdiği için bu durumu umursamadı. Şu an tek sıkıntısı ona yaklaşan kişiyle aynı anda hızı artan kalbiydi. Yanına geldiğinde heyecanla yerinden kalktı fakat beklemediği bir şey vardı onu birden kendine çekip sarılan kişiyle dona kaldı. Ellerini beline yerleştirdiği için kollarını nereye koyacağını bilemedi zaten minho da o sırada geri çekilmişti.

"Sincabım"

Bana böyle seslenmeye devam ederse kalbim duracaktı. Gülümsemesi ne kadar güzeldi tavşan gibi dişleri, kısılan gözleri heykel gibiydi ve ben bu adama abartmaya gerek yok mu demiştim aferim bana iyi halt etmişim düşünceleri kafasında dönüp dururken gözünün önünde sallanan elle dünyaya döndü.

" Sincap böyle saf saf bakmaya devam edersen öperim."

Dediği şeyle kendine gelip hemen yerine oturdu.

"Hı hı öpersin, rüyanda falan yani."

Karşısında oturan Minho ya iddiayla bakmıştı. Bir yandan da Bine işaret etmişti , zaten o ne getireceğini biliyordu.

"Sen öyle san."

Öldürücü gülümsemesini yollarken gözünü kaçırdı. Konuyu değiştirme girişiminde bulunarak sordu.

"Okuyor musun hyung."

Gerçekten bunu merak etmişti çünkü harika fotoğraf çekimleri yüklüydü sitesinde bir sürü ay ve uzay resimleri koymuştu öne çıkanlarına.

"Fotoğrafçılık okuyorum sen ne okuyorsun."

Kendine yönelen soruya gülümseyip cevap verdi.

"Konservatuar okuyorum müzik üzerine."

Bir sürü soru eşliğinde kahve ve çikolatalı kekleri yemişlerdi mekandan ayrılmadan önce minho deniz kenarında dolaşmayı teklif etöiş böylece şimdi deniz kenarına gidiyorlardı.Yandan geçen siyah arabaya takıldı gözü fazlasıyla yavaş geçmişti ama umursamadan önüne döndüğünde yerdeki minik kedileri gördü. Yanlarına gidip hemen kucaklayıp tüylerini sevdi.

"Benimde kedilerim var görmek istersen."

Gelen teklife gülümsedi gerçekten minhodan bunu beklemediğine emindi görüntüsü altında ponçik biri mi vardı yoksa kedi seven bir psikopat mıydı? Kedileri bırakıp ayağa kalktı.

"İsterim hyung ama önce bana dondurma al."

Minho ona tuhaf tuhaf bakmıştı anlık değişimlerine şaşırıyor olmalıydı. Yürüme yolu ikiye ayrılıyordu; bisikletlilerin ve yayaların yolu olarak. Arkasından hızla gelen bisikleti fark edememiş hala gülerek minhoya bakıyordu o sırada minho onu çeksede düşmesine engel olamamıştı. Acıyan poposu ve yüzülen eliyle ağlamaklı bir ifadeye bürünmüştü.

"Ji-jisung iyi misin?"

Endişeli şekilde bakan minho ya dönüp ellerini göstermişti.

"Çok acıyor."

Avucuna konan öpücüklerle ne yapacağını şaşırmıştı, elleri karıncalanıyordu. Keşke acıdığını söylemeseydim diye geçirdi içinden çünkü elinden kalbine yayılan ağrı daha sancılıydı. Bir eli elinde bir eli belinde kaldırdı yerden. Donakalmıştı ne karaket edebiliyor ne konuşabiliyordu. En ufak temasta bile kalbi kül olmuştu.

"Hadi seni evine götüreyim sende dinlen tamam mı?"

Kafasını sallayıp, yürümeye başladı ona eşlik eden minhonun bir eli hala belindeydi bu durumdan bir yanı hoşnut bir yanı hoşnut değildi. Evin önüne geldiklerinde artık veda vaktinin geldiğini anlamışlardı.

"Telafi ettiğimi umuyorum hyung ama bana dondurma alacaksın bak unutma."

Hızlı hızlı konuştuğunda alnında bir öpücük hissetti. Ne yapıyordu bu manyak, neyin nesiydi bu şimdi.

"Seni öperim ve böyle kalırsın sincap bir daha benimle bu konuda iddialaşırsen öptüğüm tek yer alnın olmaz."

Yanağından makas almış ve gülümsemişti. What the fuck.
Sinirle gözüne dikti gözünü.

"Ama bu oyun bozanlık, kabuk etmiyorum."

Mızmızlanmıştı fakat pek takıldığı söylenemezdi saçını karıştıran elden anlamıştı bunu zaten. Dayanamayacğını anlayınca arkasını dönüp koşarak binaya gitti. Kapıdan girmeden önce dönüp el salladı.

"Dondurmamı unutma cathyung."

-------------

Münih-Almanya ✈

Hyunjin 22.30

Uçaktan inmiş kaldığı 1+1 eve gitmişti. Ev dediğine bakmayın apart tarzıydı işte, mutfağı ve salonu birleşikti iki odayada mavi ve beyaz hakimdi. Birde yatak odası vardı orasınıda gri-siyah kombinasyonuyla tamamlamıştı.

Neredeyse iki ayda bir koreye gidiyordu. Burada olmasının en büyük nedeni Erasmus almasıydı. Neden Almanya diyecek olursanız, Koreden gideyimde nere olursa olsun diyerek yola çıkmasından kaynaklıydı. Kaldığı eve yakın marketler vardı zaten bu civar hep öğrenci evi olduğu için açık market bulmakta zorlanmayacaktı.

İlerde ışıkları yanıp sönen 24 saat açık markete girdi, ilerde gördüğü atıştırmalıklardan aldı eline, evde neyin eksik olup olmadığını tam bilmiyordu bu yüzden tüm reyonları gezme kararı aldı. Çikolata ve benzeri ürünlerin reyonuna geldiğinde kendine boyu neredeyse yakın, siyah saçlarıyla oldukça ilgi çeken tatlı suratlı bir koreliydi. En ilgi çekici kısmı tabiki koreli olmasıydı. Nerden biliyorsun sadece belki çekiktir diyeceksiniz ama kendi arasında saçma bir şekilde paketleri sayı sayarak seçmeye çalışıyordu ve bu sayılarda koreceydi. Yanına gidip uzandığı paketi aldı.

"Güzel seçim bunu ben alıyorum."

Puppy suratlı çocuk bakmadan konuşmuştu.

"Bayım o benim aldığım bir üründü geri verirseniz sevinirim."

Oldukça sinirli çıkan sesi Hyunjini güldürmüştü. Sonrasında omu takmayarak konuştu.

"Alabiliyorsan al."

Sizli bizli konuşmaktan oldum olası nefret ederdi. Bu yüzden hep değişik görüşlere maruz kalmıştı. Bazen insanlar cidden kıt beyinliydi. Siz deyince sonsuza dek saygı duymuyordunuz ve bu saçmaydı. Düşünürken çocuğun kendine atıldığını fark edememişti. Ettiğinde ise çoktan yerdelerdi, ona atıldığında refleks olarak eli beline gitmişti fakat dengeyi sağlayamadığı için yerde 1.80 uzanıyorlardı. İkisi göz göze geldiği anda hiç beklenmeyen bir şey olmuştu. Dünyanın bir ucunda ruh eşini bulmuştu.

_-------_

İyi okumalar, hatalarım affola.
Hyunminsiz ben olmazdım ehhehehd

İncomparable《minsung》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin