56. bölüm|

96 10 35
                                    

Bu bölüm küfürlü biraz. Özür diliyorum. İyi okumalar🌸

"Bir sorun mu var?" dedi genç adam sessizce. Beklettiğim nefesimi verdim.

Döndüm sakince. "Ben birini arıyorum. Burası... Yani şu oda gibi yer neresi?"

"Haa o şey. Bir kömürlük gibi bir şey. Fareler dolu, girmeni önermem. Pek kullanılmaz."

"Ah, Anladım."

Mimiklerini incelemiştim. Kötü birine benzemiyordu.

"Teşekkürler." dedim ve ilerledim. İçimden dua ettim.

Umarım son anda bir şey olmaz diyeydi.

"Bir dakika bakar mısın hanımefendi?"

Olduğum yerde dondum. Yapacak bir şey yoktu. Ciddi bir yüze bürünüverdim.

Yavaşça ona döndüm. "Siz Veliaht Prensin..." Gözlemimi kapattım. Nasıl olurdu? Portremi yaptırık herkese mi vermişlerdi?

"Yardımcısı mısınız? Yok yok, beyaz saçlı olan prensin yardımcısısınız ya da."

Yüzümün tuhaf bir şekle büründüğüne emindim. Beklenilmezdi.

"Öyleyim. Ama bu sıra değil. Hala çok iyi dostuz."

"Ah." Bir şey diyemedi. Heyecanlı olduğu belliydi.
"Vay canına. İsminiz nedir?" Biraz bekledim. "Sylisia." Oh, evet.

Yaratıcılık buna denir. Şapkasını bir eliyle göğsüne bastırdı. Çok kibar bir hareketti.

"Bende benetti."

Başımı olumlu anlamda salladım. "Şimdi gitmem gerek."

"İyi yolculuklar."

Gıcırdama sesi ile o tarafa baktım. "Baş belası."

Gözleri büyümüş Froy'a doğru ilerledim.

"Tanrım." Sesi titredi.

"Syl-"

Ağzını kapattım. "Sus benim güzel kuzenim." Kulağını çektim.

"Gel bakalım içeri." Sesimin şeytani bir şekilde çıktığını fark ettim. Aldırış etmemiştim.

Dizimle sertçe yittim. Tektek konuştum. "SEN MAL MISIN?" yüzüne tekme attım. Ağzını tuttu ve -nankör gözleriyle- bana bakmaya devam etti.

Nefesim titredi. Başım dönünce gözlerimi kapadım. "Orosbu çocuğu musun acaba! Göt herif."

"Dur- bekle."

"Sen dayının emretmesini beklememişsin görüyorum da! Nerden mi biliyorum? Belli. Her şey ortada, bok parçası!"
Gözlerimi kapatıp derin nefesler vermeye başladım.
"Ne gerek vardı? Ne gerek vardı halka zarar vermeye? Böyle mi asker olucaksın sen? Pardon, İstediğin şey... Şey değil mi? Bir bakalım. Rütbe!"

Ayağa kalkmaya yeltendi. Omzuna, ayağımı bastırdım.
"Yerinde dur."

Geri çekildim. "Daha ne planlıyorsun, söyle?"

Gözlerim karardığında yerimde sendeledim. "Nasıl ödeyeceksin? Canını versen ödeyemezsin. Beyinsiz-"

"KAPA ÇENİNİ ARTIK!" Bağırmıştı. Bende daha da sinir olsun diye yüzüne daha ruhsuz baktım.

"James, nasıl iyi mi?"

"KAPA DEDİM ÇENENİ!"

"Çok korktum valla."

Silah doğrultmaya kalkınca ayağımla eline tekme attım.

Eğildim. "James'e yaptıklarımı duymuşsundur."

Sylvia'nın İsyanı|Başlangıç (Snk fanfic)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin