beauxbatons

3.3K 178 85
                                    




Beauxbatons Sihir Akademisinde bitirdiğim 5. senemin yazında Fransa Sihir Bakanlığındaki görevlerini tamamlamış olan anne ve babam İngiltere'ye geri döneceğimizi söylediklerinde Fransa'da kalmak için kelimenin tam anlamıyla yalvardım. Sihir okulları arasında transfer olmak çok normal bir durum değildi; neredeyse bütün büyücüler ve cadılar mezun olana kadar kendi akademilerinde ve evlerinde kalırlar, mezun olduktan sonraysa yine akademileriyle bağlantıda kalmaya çalışırlardı. Ama Salazar Slytherin'in soyundan gelen aşırı otoriter bir babanız olduğu zaman bu durum değişiyordu, sanırım.

Annem Celeste Ann De Clare ve babam Adrian Silas Devon İskoçya'da, Hogwarts'da okurken tanışmışlar ve farklı evlere mensup olmalarına rağmen safkanlık takıntıları yüzünden aynı arkadaş grubuna girmişler. Safkan ayrıcalığına sahip gururlu ve kibirli ebeveynlere sahip olduğum için büyürken etrafımda yalnızca safkan çocuklar vardı ama buna rağmen babam bana sihir dünyasındaki en asil soylardan geldiğimi, diğer ayrıcalıklı çocuklarla kendimi asla bir tutmamamı söylerdi. Sanıyorum ki bütün bunları dinleyerek büyüdüğüm sırada başıma gelen en talihli olay Birleşmiş Krallık Sihir Bakanlığının hırslı ebeveynlerime verdiği kraliyet görevi yüzünden Fransa'ya taşınmamız üzerine benim alçakgönüllü insanlarla dolu olan Beauxbatons Sihir Akademisi'ne gitmek zorunda kalmam olmuştur. Anne ve babam gibi ben de Hogwarts'da okumaya başlamış olsaydım muhtemelen şimdi sanattan ve estetikten hiçbir halt anlamayan, akademik dertlere boğulmuş bir Ravenclaw mensubu olurdum.

"Sigrid Mae Devon! Oraya gelip zorla mı indirmeliyim seni?"

Annemin giriş kattan bana bağırdığını duyunca 10 yıldır beraber olduğum odama son vedamı etmem gerektiğini fark ettim. Daha önce hiç kimseyi ve hiçbir yeri terk etmediğim için bu duyguyla ne yapacağımı bilmiyordum, her yıl biraz daha değiştirdiğim ve akademideki ilk yılımda Ombrelune evine girdiğimde mavi ve gri renkleriyle dekore ettiğim çatı katı odama son kez baktım. Duvarlarına dokunurken benimle beraber büyüyüp değiştiği için ona teşekkür ettim ve evimizin arkasındaki nehri gören penceremden son kez dışarı baktım. Nehir hep olduğundan biraz daha fazla parıldıyordu bugün, sanki buradan gidişimin hüzünlü olmaması için beni ikna etmeye çalışıyor gibiydi

---

Ebeveynlerimin ikisi de varlıklı ve saygın ailelerden geliyor olmalarına rağmen yaşamlarının hiçbir noktasında biraz yavaşlayıp nefes almayı öğrenmemişler. Sürekli daha yüksek bir mevki, daha saygın bir isim ve daha değerli bağlantılar için çalışıp duruyorlar. Ama "soylu" ailemizin geri kalanından uzak olduğumuz Fransa'daki birkaç yüzyıllık çiftlik evimizde yaşarken bütün bunları biraz olsun unutabiliyorduk. Ben çatı katındaki odamın duvarlarını süslerken annem yemek pişiriyor, babam da nadir bile olsa evin orasıyla burasıyla uğraşıyordu. Şimdi Avebury'deki aile yadigarı taş evimizin önünde dururken bütün bunları aklımdan silmem gerektiğini düşünüyordum, muhtemelen bizim için çalışan ev cinleri olacak ve ebeveynlerim ofislerinden dışarı adım atmayacaklardı. Fransa'dan gelirken annem bizden önce bu evde Salazar Slytherin'in torunu Morfin Gaunt'un yaşadığını, evin bodrumunda onun yaptırdığı ve bazı büyük büyücülerin büstlerinin olduğu özel bir oda olduğunu söylemişti. Bir yandan keşfedilecek ne kadar çok şey olduğunu düşünüp heyecanlanıyor, bir yandansa ruhu olan bir evde yaşamanın ne kadar korkutucu olabileceğini düşünüyordum.

 Bir yandan keşfedilecek ne kadar çok şey olduğunu düşünüp heyecanlanıyor, bir yandansa ruhu olan bir evde yaşamanın ne kadar korkutucu olabileceğini düşünüyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Woah..." malikanenin yeni biçilmiş gibi duran yemyeşil bahçesine bakarken şaşkınlığım saklayamamıştım, "daha önce hiç bu kadar sıkıcı bir bahçe gördüğümü hatırlamıyorum."

"Arka bahçeyi görene kadar bekle Mae, evin en sevdiğin kısmı olacağına eminim." Babam kolunu omzuma atıp mırıldandı, yüzünde tatlı bir gülümseme vardı. Belki de bu ev ailem için düşündüğüm kadar dehşet verici olmayacaktır?

---

Arka bahçe gerçekten evin en sevdiğim kısmı olmuştu. Akşam yemeği vakti gelene kadar çalılardan yapılmış labirentin içinde sayısız kere kaybolup yoruldukça küçük havuzcuğun taşlarına oturup soluklandım. Ön bahçenin aksine arka bahçede birçok farklı bitki türü ve büyük ağaçlar vardı, Hogwarts'da işler yolunda gitmezse her hafta sonu eve gelip arka bahçede zaman geçirebilirim diye düşünüyordum.

Güneş batmaya başladığı sırada annemin ikinci katın balkonundan bana bağırdığını duydum, akşam yemeği için hızla yukarıya çıkıp ev cinlerinin çoktan yerleştirdiği odamda üstümü değiştirdim. Bu akşam yemeğe misafirlerimiz olduğunu biliyordum, o yüzden kumral saçlarımı sıkı bir topuz yapıp boynuma en sevdiğim kokuyu sürdüm, bu yanık vanilya kokulu parfümü annem Beauxbatons'daki evime girdiğim ilk gün beni düşünerek hazırlamıştı ve o günden beri bittikçe benim için yeniden yapmaya devam etti. Mücevher küpelerimi de takıp gri elbisemi son kez düzelttim ve giriş kattaki yemek odasına indim, babamın büyük teyzesinin ailesi ve annemin ailesi yemek için gelmek üzereydiler.

Gerçekten sıkıcı bir yemeğin ardından yetişkinler şöminenin başında Fransa hakkında konuşmaya devam ederken Büyük Bathilda teyzenin torunları Ansel ve Adelaide ile arka bahçeye çıktık.

"Ee, Sig? Hogwarts'daki ilk günün için heyecanlı mısın?!" bahçedeki taş banklara oturduğumuz gibi Adelaide omzumu dürtüp bana saçma sapan bakışlar atmaya başlamıştı. İkisi benimle aynı yaştaydılar ve yaz tatillerinde Fransa'yı ziyarete geldikleri için samimiyetimiz hiç azalmamıştı.

"Aslında daha çok meraklıyım. Yani ben kendimi bildim bileli Ombrelune öğrencisiyim; yeni bir ev, yeni kurallar ve yeni bir kültür beni şoke edecek gibi hissetmeden edemiyorum."

"Oh inan bana, şok olacaksın. Beauxbatons'un parıldayan yurt odalarını unut, Hogwarts'da duvarlar taştan ve yataklar tahtadan hayatım. Ayrıca bize şarkı söyleyen ağaç perileri yerine ortak salonda kafasız dolaşıp dedikodu yapan hayaletlerimiz var." Ansel benimle dalga geçerken omzuna vurup sarı saçlarını çektim. Ciddi şeylerden konuşabilme sınırımız buydu, Ansel her şeyle dalga geçip insanın sinirini bozardı ve biz hep kedi köpek gibi birbirimize girerdik.

"Ben sadece Slytherin'e girmeni umuyorum, Sig. Aksi halde babanın neler yapacağını düşünemiyorum bile."

Intangibles //Draco MalfoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin