Hogwarts'da her eğitim yılının başında verildiğini öğrendiğim ziyafetin olacağı Büyük Salon'a doğru yürürken adımlarımın ağırlaştığını hissettim. Resmi olarak yeni bir okula başlamıştım ve artık yeni bir evim vardı, bütün bunların gerçekliğini düşündükçe göğsümün sıkışmasına engel olamıyordum. Hemen şu an koşarak treni yakalamak, eski okuluma ve arkadaşlarıma geri dönmek istiyordum ama onun yerine kimsenin olmadığı koridorda sırtımı duvara yaslayıp nefes alışverişimi düzene sokmaya çalıştım. Normalde böyle biri değilim, yeni insanlar ve yeni ortamlar beni korkutmaz. Hatta kendine gereğinden fazla güvenen, ayakları yere basan bir kız olduğumu düşünüyorum ama bazen olayların bunaltıcı bilinmezliği yüzünden kendime zaman tanımam gerektiği oluyor. Tam bu anda olduğu gibi."Neyi bekliyorsun yeni? Ziyafet başlamak üzere." koridorun sonundan gelen ses yeşil cübbeli bir oğlana aitti. Elleri ceplerinde, aylak aylak yürüyerek benim olduğum yere geldi. Dikkatimi çekmek istediği apaçık ortadaydı, olması gerekenden fazla yakın duruyordu ama ben hiç ilgilenmiyordum. Tek kaşım havada boş gözlerimi suratına çevirdiğimde yüzündeki aptal sırıtışın solduğunu gördüm. Yaslandığım duvardan doğrulup çocuğun omzunu ittirdim ve yanından geçip Büyük Salon'a doğru yürüdüğüm sırada tekrar arkamdan bağırdığını duydum,
"Blaise Zabini, memnun oldum yeni!"
---
Görünüşe göre Hogwarts beni güzelliğiyle şaşırtmayı hiç bırakmayacaktı. Büyük Salon eski okulumdaki Kristal Salondan çok daha büyüktü, ayrıca bizdeki yuvarlak masaların aksine burada alabildiğine uzun dört ahşap masa ve bu masalarda oturan binlerce öğrenci vardı. Taş duvarlar bir tavana değil de gökyüzüne uzanıyor gibilerdi, salon binlerce mumun yanı sıra gökyüzündeki yıldızlarla da aydınlanıyordu. Öylece durmuş etrafa bakarken izlenildiğimi hissedince bulunduğum hipnoz halinden çıkmaya çalıştım. Yeni gelen kız olduğumu daha fazla belli edemezdim diye düşünürken gözlerim yeni evimin renklerini arıyordu. Sonunda aradığımı bulunca pek de çekingen sayılmayacak adımlarla en soldaki masaya doğru ilerledim. Yanından geçtiğim masalarda oturan herkes aniden bana dönüyor, ardından fısıldaşmalar yükseliyordu. Sonunda masaya ulaştığımda elimden geleni yapsam da pek samimi olmadığını hissettiğim bir gülümsemeyle ortalarda boş görünen bir yere oturdum ve selam verdim, artık bütün Slytherin masası benim olduğum yere dönmüştü.
Küçük bir sessizliğin ardından masadaki herkes benimle konuşmaya ve beni tebrik etmeye başladı. Tebrikleri kabul ettiğim ve kendini tanıtan herkesin isimlerini öğrenmeye çalıştığım sırada masanın ucunda, bana epeyce uzak oturan bir grup erkeğin oturduğum yere doğru el sallayarak kutlama yapar gibi bağırdığını görünce kıkırdamama engel olamadım. Harika mimari, ileri seviye akademik dersler ve tatlı oğlanlar... Hogwarts, give us a break honey.
Joseph ve yeni tanışıp ismini unuttuğum birkaç kişiyle okul hakkında konuşurken büyük kapının açılması herkesin konuşmayı bırakıp oraya dönmesine sebep oldu. Profesör McGonagall ve onu takiben birinci sınıflar seri bir şekilde salona girdiler ve profesörlerin yemek masasının önünde durdular. Okul müdürü Dumbledore okul hakkında birkaç uyarı yaptıktan sonra seçme töreni resmi olarak başlamıştı. Birinci sınıflar sırayla kürsüdeki tabureye oturuyor, az önce beni bir eve yerleştirmekte oldukça zorlanan buruşuk şapkanın geleceklerine karar vermesine izin veriyorlardı. Ben transfer öğrenci olduğum için Beauxbatons'dan bana referans olan profesörlerim ve buradaki profesörler ortak bir karar alarak benim yerleştirmemin özel olarak yapılmasını istemişlerdi. Aslında bu durumdan pek şikayetçi olduğum söylenemezdi, hatta o buruşuk şapkanın damarlarımda dolaşan kan hakkında yaptığı sıkıcı konuşmaya sadece McGonagall şahit olduğu için minnettar olduğumu bile düşünebilirdiniz.