VEDA

95 67 13
                                    

 BÖLÜM ŞARKISI - FAZIL SAY - İNSAN İNSAN

Kapıyı kapatıp hevesle arkamı dönmüştüm " eee! şimdi onu hissettin mi ? " dediğimde karşımda belirmişti. Ve yüzündeki ifade asla değişmemişti. " Hayır Liz olmuyor onu hissedemiyorum?!" dediğinde " peki ne olacak şimdi onunla aynı yerde mi olacağız ? bu tehlikeli değil mi ? derken o ise bana " hepsi benim yüzümden senden uzak durmalıydım bunu yapamadım Liz gitmekten başka çarem yok senden uzak durmazsam zarar göreceksin! " demişti. Onun dedikleri bir volkan gibi patlamama sebep olmuştu " ne dedin sen ?! anlamadım ne !! benden uzak duracaksın demek ee dursaydın o zaman daha en baştan gelmeseydin yanıma ben mi dedim gel hee !! " ani ruh değişimleri yaşıyordum aslında gerçekti ben bir bedende nerdeyse on tane ruh taşıyordum böyle davranmam çok normaldi.


Ortalık dediklerimden dolayı on saniye kadar sessizleşmişti. Ağlamaya başlamıştım, hem de nasıl bir ağlama ? usulca sessizce yükselen haykırışlar fısıldamadan haykırışa doğru olan ağlayışlar ve çırpınışlar ne olacaktı yani artık, artık hayatımda olmayacak mıydı? bana bakmıştı gözyaşı dolmuş her taşmaya müsait gözleriyle gitmek istemiyorum ama mecburum ifadesiydi bu nasıl gitmesine izin verecektim şimdi? nasıl? ruhum , beynim, bedenim bu kaybı nasıl kaldıracaktı. Bu düşüncelerin hepsini o, on saniyelik ölüm sessizliğinde geçirmiştim kalbimden.


Ürkek bakışlarla kaldırmıştı kafasını öyle bir bakmıştı ki bana sanki - sanki kalırsa gerçekten de bu hikaye ölümle sonuçlanacaktı. Sarılmıştı öyle bir sarılmıştı ki , beni son görüşüydü ,bana son dokunuşuydu bana son kez " dostum " değişiydi kollarımda. Ellerim, kollarım bedenim ondan ayrılamıyordu yapışmıştım adeta ona kilitlenmiştim bir anahtar gibi ayrılıklar gerçekten bu kadar zor muydu ya? kafamın içindeki bütün soruları kendim sorup kendim cevaplıyordum.


Ona sımsıkı sarılırken iç çekmişti ardından benden ayrılmaya çalışmıştı. Hayır ! hayır olamazdı daha çok erkendi !! ben bu hastanede iğnelerle ,ilaçlarla , doktorlarla veya insanların bana karşı olan inançsızlığıyla savaşmamıştım ben onunla olan dostluğumuzu, eğer başımıza bu yaşadıklarımızdan daha berbat bir şey gelirse diye kendi dostluğumuzu kendimize kanıtlamaya çalışmıştım ve sanırım bunu başaramamıştık o kalıp savaşmak yerine kaçmayı seçmişti. Adının anlamını taşımıyordu. Çünkü artık o Güçlü değildi...



Peki asıl sıkıntı neredeydi ?beynimin bunları söylerken, kalbimin onun gitmesine asla izin vermemeliyim demesi miydi?. Yoksa ruhumun dile gelip savaşabilirdi ama o kaçmayı tercih etti gidene dur dememelisin bırak gitsin demesi miydi?. Nasıl bir şeyin içindeydim ben? nasıl bir acı? ,çaresizlik nasıl bir hayat hikayesiydi bu? nasıl bir sınanmaydı Allah'ım bu nasıl? 


Uzun bir süre öylece kalmıştık. Sadece birbirimize sarılmıştık. Ben ona daha da kenetlenirken o ise ellerini üzerimden yavaşça uzaklaştırmıştı , yutkunmak , yutkunmak çok zor gelmişti. Başka çarem yoktu ne kadar zorlasam da engellesem de onun gideceğini aklıma kazımıştım artık. Bende çekmiştim ellerimi ondan , ayrıldığımda gözlerine bakmak bir ölüm gibiydi ölüm basit kalırdı gerçi çünkü ben zaten her gün ölüyordum ama bu son ki artık üstüme atılan o toprağın tabutun üstüne dağılma sesi gibiydi.


Onun gitmesini izlemek yerine ben odadan çıkıp gitmeyi tercih etmiştim. Döndüğümde onu odada olmadığını gördüğümde pişman olacağımı bile bile, nasıl bir saçmalık? nasıl bir yok oluştur bu? nasıl? ona son kez bakmıştım ama o kafasını kaldırıp bana bakmamıştı bile, ondan bana kalan son şeyler iç çekişleri ve gözyaşları olduğunu düşünmüştüm. Geri bir adım atarak arkamı dönüp hızlı adımlarla bahçeye çıkmaya çalışmıştım. Göğsüm daralmıştı, ruhum bu acıyı kaldıramamıştı. Gittikçe büyüyen ağlayışlarım, kendi kendime konuşmalarım çırpınışlarım etrafımdaki hastaların, doktorların ve  hemşirelerin dikkatini çekmişti bahçeye varmadan önce arkamdan koşan iki hemşirenin olduğunu fark etmiştim. Ama pek umursamamıştım daha doğrusu onları dikkate alacak gücüm kalmamıştı. Bahçeye vardığımda ağaçlıkların arasında kimsenin göremeyeceği bir yer aramıştım ilk bulduğum banka oturmuştum. Kendimi ağlamamak için ne kadar tuttum ağladığımı bile bile sanki ağlamıyor muşum gibi o gözyaşlarımı nasıl sildim onunla olan bütün yılları gözümün önüne getirerek nasıl yandım bilmiyordum.


Feryadım o feryadım var ya sanki annemle babamı kaybetmiş gibi yaktı beni galiba ben onu anne babamdan daha çok sevmiştim... Oturduğum bankın başında dönüp durmuştum, me yapacağımı ne olacağını idrak etmeye çalışmıştım. Çok canım yanmıştı çok en son düşündüğüm şey ise onun hala burada olup olmamasıydı.


ben onun için ağlarken bile onun yanımda olup olmadığını kontrol etmeyi unutmuştum. O kadar geçmiştim kendimden o kadar boşvermiştim kendimi sanki onun için nefes alıyordum sadece hiç kardeşim yoktu benim ama sanki kardeşimin ölümüne şahit olmuşum kadar yakmıştı benim canımı o kadar yaralamıştı beni. Akan gözyaşlarımı silmekten gözlerimin yanları yanıp acımaya başlamıştı. Bırakmıştım artık akan gözyaşlarımı değil ruhumdan kan aksa bile silmeyecektim yorulmuştum...


Gözüm kendi odamın camına takılırken içimden resmen onun gitmemesi için yalvarmıştım, ayaklarım bir ileri bir geri ne yaptıkları bilmezcesine odaya gidip gitmemekle kararsız kalmışlardı. Derin bir nefes alıp vermiştim ve odaya kendimi çıkmaya hazırlamıştım. Ne ile karşılaşırsam karşılaşayım yıkılmayacaktım ama bu sözümün arkasında pekte duramamıştım sanırım.


Korkak adımlarım, titreyen bacaklarım, dolu gözlerim mahvolmuş ruhum ile o odaya çıkmak için hastaneye girmiştim. Merdivenleri her zamankinden daha da yavaş çıkıyordum sonucu biliyordum sanki o görüntüyle karşılaşmak istemiyordum boş bir görüntüyle...  odama çıkarken kafamı yerden hiç kaldırmamıştım. o anı beklemiştim bir kere kaldıracaktım ve kaldırdığıma deyecekti diye düşünmüştüm. 


Kendi katıma geldiğimde koridorun en sonundaki odamı süzerken kapıyı açtığımda " gidemedim" diye sarılasını o kadar çok istemiştim. Yürümüştüm... yürümüştüm... yürümüştüm ve kapıyı açmıştım ... odada ona dair hiç bir şey yoktu... buz gibi olmuştum ellerim, ayaklarım bütün vicudum buz katı kesilmişti. İçeri girerken ki adımlarım çok yavaş ve ürkekti. Yapmak istediğim tek bir şey vardı ve bir cevap alamam diye ödüm kopmuştu, derin, derin nefes alıp vermiştim ve dolu gözlerimle  ağlamaktan dolayı çıkmayan sesimle fısıldayabilmiştim " Güçlü?" ilk üç saniye sadece " buradayım Liz yanındayım " demesini istemiştim. ama- ama olmamıştı hiç bir ses gelmemişti. Onun gerçekten gittiğini anlamıştım elimden gelen tek şey ardından " hayyyııııırrr!!!" diye çığlık atmam olmuştu.


daha yeni iğne olmuştum. hemşireler odadan yeni çıkmıştı, onların ardından hemen gelip koluma bakardı iyi misin diye ısrarla sorardı bende iyiyim derdim ısrarla şimdi her zamanki gibi onun gelmesini bekliyorum. günler, haftalar, aylar geçti ama o hala gelmedi... Güçlü hala gelmedi... 



İnan Bana Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin