BÖLÜM ŞARKISI - BİLLİE EİLİSH - SİX FEET UNDER (LYRİCS)
Aylar geçmesine rağmen ben hala ama hala sanki Güçlü yanımdaymış gibi hastanede kalmaya devam etmiştim. Unutamamıştım onu nasıl unutabilirdim ki? koskoca yaşanmışlıkları nasıl bir anda silip atabilirdim? strestendi belki de ama aşırı derecede saç dökülmesi başlamıştı. Güçlü'yü düşünmekten kendimi pek düşünmemiştim. Onun yokluğu hiç olmayan şeyleri yaşatmıştı bana, hiç duymadığım, görmediğim hiç hissetmediğim şeyleri. Tarifi zordu ama gözlerime bir kere bakma şansı olsaydı bence çoktan anlamıştı. Ben galiba onu, onu çok özlemiştim hiçbir şey onun gidişi kadar acıtmamıştı yüreğimi kalbimin sızlamaları, boğazımda ki düğüm, sulu gözlerim ve yorgun ruhum ben dağılmıştım ve bir tek o toplayabilirdi beni bir tek Güçlü...
Sürekli ardı ardına kafamda oluşan düşünceler benim ağlamama sebep olmuştu ve olmaya da devam etmişti. Kendimi ağlarken her seferinde annesini kaybetmiş bir çocuk gibi hissetmiştim. Onun bir daha yanıma gelmeyeceği gerçeğini düşündükçe ona inat buradan çıkma isteği bütün nefretiyle bedenimi sarmıştı. Buradan çıktım kurtuldum diyelim nereye gidecektim ki...
Tekrardan nasıl bir hayat sürebilirdim ki? kime ne diyebilirdim? bu yaşadıklarımı bir insana anlatmaya çalışsaydım herhalde aklımı kaçırdığımı yada bana cinlerin dadandıklarını falan düşünmüş olurdu sanırım. Ama - ama bu öyle bir şey değildi gerçekten değildi, bu yaşadığım şeyler farklı, ürkütücü ama bir o kadarda gerçekti. O cin, hayalet veya ruh değildi kimin aklına ne gelmiş olursa olsun bu öyle bir şey değildi. O da bizim gibi bir varlıktı nefes alan, yemek yiyebilen konuşabilen çünkü o da başka bir gezegenin bambaşka bir canlısıydı.
Kulağa ne kadar anormal ve saçma geldiğinin farkına varmıştım ama bu benim hayatımdı, benim yaşantım...bu bizim hikayemizdi. Bilmiyordum ki belki de haklıydı beni koruması gerektiği için gitmesi gerekmişti. Ama bu neden bir anda olmuştu, neden birazcık da olsa zamana bırakamamıştı. O anın korkusuyla ne yapacağımı bilememiştim ve saçmalamıştım ona düzgün veda bile edememiştim. ben bütün bunları düşünürken akan gözyaşımın çenemin altına doğru süzülmesiyle ve hafif kaşındırmasıyla kendime gelebilmiştim.
aslında hepsi Zarun denilen o pislik yüzünden olmuştu diye tekrardan o derin ve zor çıkılan düşüncelerin içine dalmıştım. Güçlü'ye zarar veremediği için kozunu bende oynamıştı. o benim karşıma bir insan olarak çıkmış olsaydı her şey bambaşka olabilirdi diyerek kendimi yiyip bitirecektim resmen. Ne ben buraya düşmüş olurdum nede o beni bırakmış olurdu. Ben hep o parkta oynayan çocukları izleyen yalnız bir çocuk o ise beklemediğim bir anda sesini duyduğum oyun arkadaşım olarak kalmış olacaktı belki de.
O an aklımdan "acaba oda beni düşünüyor mudur?" diye geçirmiştim. Çünkü dostlar ayrı kalsa da kalpleri hep bir atar, biri ne hissediyorsa diğeri de onu hissedermiş. Yani Güçlü böyle derdi bana. O an tek isteğim beni hissedip yanıma gelmiş olmasıydı. Sonra - sonra neden bilmem içimi bir ürperti ve korku sarmıştı. Acaba onun canını yakmışlar mıdır? diye dönüp durmuştum odanın içinde, kafayı üşütmek üzereydim biz nasıl düzelecektik...
Gözlerimi açtığımda yüzümün ağrıdığını hissetmiştim. Yatağın içinde hafif doğrulup dün geceyi sindirmeye çalışmıştım. Derin bir nefes verip üzerimdeki pikeyi üstümden yavaş haraketlerle çekip ayağa kalmıştım. Yavaş adımlarla gözlerimi ufalayarak tuvalete gitmiştim. aynanın karşısına geçtiğimde az çok ne ile karşılaşacağımı tahmin etmiştim. Ki tahmin ettiğimden daha kötü bir sonuçla karşılaşmıştım. göz altlarımın çok kötü bir hal aldığını fark etmiştim. Fazla aldırış etmeden yüzümü yıkayıp yatağıma dönmüştüm.
Bir süre sonra hemşire gelmişti ve yemeğimi getirmişti. Yemeği yerken bile neden yediğimi sorguluyordum kendi kendime, sonra telefonunu masanın üzerinde unuttuğunu fark etmiştim. Telefonu alıp merdivenlerden inmeye başlamıştım. yanımdan bağıra bağıra geçen delileri gördükçe sinirlerim daha da bozulmuştu. Telefonu ona verdiğimde yüzündeki ve gözlerindeki o şaşkınlık ifadesini görebilmiştim. Neden şaşırdığını birazcık sonradan anlasam da o şaşkınlığın karşısında gülümsemeden duramamıştım.
Telefonu saklayıp ona vermeyeceğimi falan düşünmüştü kesin. Ama neyse ki telefona ihtiyacım yoktu. Odaya çıkarken onu görmüştüm o doktor yani bana zarar vermek isteyen şey. Garip bir şekilde korkmamıştım, tedirginde olmamıştım ben bile şaşırıştım buna. Bir kaç adım gizlice peşinden gitmiştim, ve arkasından seslenmiştim " ona zarar verdiniz mi ?!" bir süre cevap vermemişti ve aynı şekilde yürümeye devam etmişti ve tabi ki bende arkasında.
Ya duymamıştı, gerçi öyle bir durum söz konusu bile olamazdı çünkü ondan uzaktaki hastalar bile ne dediğimi duymuştu. yada duymamazlıktan gelmişti. İkinci seçenek duruma daha uygun diye düşünmüştüm. Daha fazla dayanamamıştım ve " doktor!!" diye bağırmıştım. Ardından hemen durmuştu bir iki saniye sonra kafasını çevirmişti ve sonra tamamen bana doğru dönmüştü. Gerçekten doktor olmadığını bende biliyordum ama herkesin içinde ona ne diye seslenebilirdim diye düşünmek için fazla vaktim olmadığı için "doktor" demiştim.
Hafif bir tebessümle "bayan Liz bana mı seslendiniz?" demişti ve ardından bana doğru bir iki adım attığında tam önümde gelip durduğunda kalbimin haddinden fazla attığını fark etmiştim ve kontrol altına almaya çalışmıştım. Ve ondan bir adım geriye gitmiştim, yüzüme ciddi bir ifade yerleştirmiştim ve sormuştum " Güçlü'ye zarar verdiniz mi?!" sanki gerçekten hiç bir şeyden bu olanlardan haberi yokmuşçasına kaşlarını şatmış ve kendinden emin bir hafif tebessümle " Güçlü?" diye yanıtlamıştı beni. Ama ben hemen karşılık vermiştim ve çok sinirlenmiştim " ben herşeyi biliyorum! herşeyi!! buraya bana zarar vermek için geldiğini, Güçlü'yü benimle ilgili tehtit ettiğinizi niye yapıyorsunuz bunu?! niye inanmıyorsunuz dostluğumuza? !! " gittikçe sesimin aşırı derecede yükseldiğini hissetmiştim ama pek umursamamıştım ve devam etmiştim. " Neden bu kadar kötüsünüz? siz Güçlü'yle benim sonumu getirdiniz!! bunu size öde- !" birden kollarımdan tutmuştu beni hafif ileri geri sallarmışçasına " Liz !! iyi misin ?! dediklerinden hiçbir şey anlamıyorum! " dediği an kollarımı ondan bir hışımla çekmiştim. O öfkeyle " bırak numara yapma bana salak yok senin karşında !!" tam devam edecektim ki konuşmaya lafımı kesip " ama bir hasta var! " diye sert bir bakışla cevap vermişti.
Kafamı dik tutmuştum ve sanki hiç öyle bir cümle söylememiş gibi " şunu sakın! ama sakın unutma! biz Güçlü'yle öyle yada böyle bir araya geleceğiz, ve asla ayrılmamak üzere olacak. Siz isteseniz de istemeseniz de!!" dediğim an onu bütün gücümle ve öfkeyle yere fırlatmıştım. Asabi bir halde çığlık atıp oradan uzaklaşırken kafamı çevirip ona baktığım da " şeytan!!! " diye bağırarak bütün öfkemi o an kusmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İnan Bana
FantasyKimsin? , nesin? , bu defteri nasıl buldun? bilmiyorum ama artık herşeyi öğrendin. Beni tanıyorsun neler yaşandığını biliyorsun. Ben Liz, daha fazla insanı korumak için canımı ortaya koymayı seçtim. Sıra sende ne olacağını biliyorsun, ama eğer nasıl...