* * *
Clarissa'yı bir insan ve birey olarak etkileyen tek olay manastır okulundan mezun olmasına iki yıl kala gerçekleşti. O ana kadar hiçbir okul arkadaşıyla çok özel ve yakın bir ilişkisi olmamıştı, çünkü genel olarak sevilmesine rağmen çekingenliği nedeniyle, ki bu özelliğini babasından almıştı, normalinde konuşkan olan kızların budalaca itiraflarda bulunmalarını ve taşkınlık yapmalarını engellerdi; herkes onunla konuşmaktan hoşlanır ve fikrini alırdı, ancak sırlarını paylaşmadan. Clarissa ise işine ciddiyetle sarılmış olduğu için kendini başkalarına açmaya ihtiyaç duymazdı, okulun bitmesiyle de arkadaşlarıyla olan bütün bağlarını kopardığı gibi, birçoğuyla ilgili anılarını da yitirmişti. Okulun duvarları dışındaki gerçekler hakkında bazı önseziler edinmesine de, ilgilendiği bu garip insanın varlığı ve onun yazgısı neden olmuştu.
Çirkin, kışın sivilceli, yazın çilli, kızıl saçlı ve her yeni haberin peşinde olan, bastırılmaz gevezeliğiyle bulduğu her imkânda konuşmaya başlayan Rosie, kızlara yarın "yeni" birinin geleceğinin haberini vermiş ve dolayısıyla da bu yeni kişiyi tanıştırma merasimini başlatmıştı başlatmasına ancak yine de bu yeni kişinin gelmesi kızlar arasında bir heyecan yaratmıştı. Çünkü normalde "yeni biri" manastırdan içeriye girerken, sanki gizli bir pentagramdan sakınması gerekirmiş gibi çekingen ve şaşkın bir biçimde eşiği geçer ve ardından da başı eğik, izleme meraklısı elli ya da seksen dikkatli ve genelde eleştirel yüz karşısında dururdu. Daha on altı yaşındaki kız ise başrahibenin henüz sıkmadığı yularıyla ilk defa yemek salonuna götürülürken çok rahat ve kendinden emindi. Yuvarlak, gülen gözleriyle bir o yana bir bu yana bakınıyordu, sanki herkes tam da beklediği gibiydi; yeni gelen kız masada yanında oturanları başıyla içten selamladıktan sonra, penceresinden dışarıya baktığında ne güzel bir manzarası olduğunu anlatmaya başlamıştı bile. Daha ders başlamadan kızlardan bazılarıyla samimiyet kurmuştu. Çekinmeden selam verip her kızın adını soruyor ve her biri için de bir iki güzel şey söylüyordu. Yanına oturan kıza "Ne kadar güzel saçların var," deyip kızın lülelerinden birini parmaklarının arasından geçirirken "Ah, keşke benim de böyle saçlarım olsa. Benimkiler kabarır ve fazlasıyla gürdür," diyordu. Meraklı bir sınıf arkadaşı tarafından izlendiğini fark ettiğinde, hemen o anda neşeli ve içten bir şekilde ona gülümsüyordu. Bir saat içinde tüm kızlar Marion ile –ismi buydu ve kulağa yabancı gelen bu isim ona çok uyuyordu– konuşabilmek için sabırsızlanıyor ve kısa bir gevezelik izninin olduğu akşam saatinin gelmesini heyecanla bekliyordu. İstemeden de olsa "yeni" kızın etrafında bir halka oluşuyor, ancak o ilgi odağı olmamak için alçakgönüllülükle direnmediği gibi, en küçük bir kibir de sergilemiyordu. "Hepiniz bana ne kadar dostça davranıyorsunuz" diye samimi övgüler yağdırıyordu. "İlk günden sonra biraz ürkmüştüm, ama sizin yanınızda olmak gerçekten çok hoş," derken, çok zarif bir şekilde koltuğun dirsekliğine oturarak ayaklarını sarkıtmıştı, ayaklan da söylediklerini sessizce desteklercesine sallanıyordu. Aslında onun güzel olduğunu söyleyebilmek için, insanın özel bir beğenisinin olması gerekirdi; her halükârda oldukça çekik kaşlarının, azıcık mat olan gözbebeklerinden daha çok karakter kattığı, büyük yuvarlak gözleriyle farklı ve çok çekici görünüyordu; hatta biraz miyoptu da, çünkü gözkapaklarını öyle sık aralıklarla kırpıyordu ki bu da bakışlarına biraz tatlılık, biraz da heyecan verici bir özellik, hatta güldüğünde bir yumurcak edası katıyordu. Henüz tam gelişmemiş olan hatları biraz daha yakından bakıldığında kaba görünüyordu, biraz büyükçe bir burnu ve basık, yuvarlak bir alnı vardı, ama onu betimlemek çok zordu, çünkü sürekli hareket ediyor ve her yana dönüyordu, öyle ki sohbet esnasında birini gözden kaçırmaktan korkar gibiydi. Neşeli ve iyi yürekli oluşu onun göze çarpan karakteristik özelliğiydi, herkesin yalnızca hoşuna gitmek istiyor, herkesin yardımına koşmak istiyordu, bu nedenle herkese dostça davranıyor ve her bakışı ve her hareketiyle en duyarsız insana bile ulaşabiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Clarissa
General Fiction1902 yılından Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesine kadar geçen dönemde, dünyanın halini genç bir kadının gözünden anlatır. Avusturyalı bir subayın kızı olan Clarissa bir manastır okulunda büyümüş, eğitimini tamamladıktan sonra Viyanalı ünlü bir...