3

329 30 17
                                    

1912 Yazı

Viyana tren garında ağabeyi onu bekliyordu. Daha tam sarılmadan ağabeyine sordu: "Babamın nesi var?" Eduard tereddüt etti. "Henüz benimle konuşmadı. Sanırım senin de gelmeni bekliyor. Ama aslında ben olayın ne olduğunu tahmin edebiliyorum. Korkarım ona mavi yayı verdiler." "Mavi yay mı?" Clarissa ağabeyine anlamadan baktı. "Evet, bizde emekli edilenler için böyle denir. Uzun zamandır bununla ilgili dedikodular duyuyordum. Ordu gazetesi kuşkusuz yukarıdakilerden destek bularak kitabına saldırdığından beri bakanlıkta ya da Genelkurmay'da istenmediği bilinen bir şey. Daha geçen yıl onu Bosna genel müfettişi olarak sürmek istemişlerdi, ama buna karşı çıkmıştı. Böylece onu görevden aldılar. Bizde sözünü esirgemeyeni sevmezler. İnsanın bir şey olması ya da bir şeyler yapabilmesi onlar için önemli değildir. Önemli olan itaat etmeyi bilmesidir ya da entrikalar çevirmeyi, yoksa köstek olurlar." Normalde açık ve neşeli olan çocuksu yüzünde sert hatlar belirdi, bir saniyeliğine de olsa babasına benzemişti. "Ama şimdi uzun uzadıya sohbet etmeyi bırakalım. Bizi bekliyor. Onun için kolay olmayacak. Haydi!"

Kız kardeşinin titreyen ellerinden bavulunu aldı.

Garın içinden geçerken ikisi de konuşmuyordu. Clarissa henüz düşüncelerini toparlayamamıştı. Babasının imajı onda güç ve parlak üniformayla öylesine özdeşleşmişti ki, birilerinin ondan bunları alabileceği fikri bile imkânsız geliyordu; ondaki ışıltı başka hiçbir şeyde yoktu; yüzünü bilmemesine rağmen bu ışıltı onun çocukluğunu aydınlatmıştı. Babası onun bütün gururu olmuştu. Altın sırmalı yakası olmadan kimsenin tanıyamayacağı babasının gri bir takım elbise içinde, etrafında tüm o renk ve ışıltının parlaklığı olmadan herhangi biri gibi yürüyeceğini düşünemiyordu. Ancak araç Spiegelgasse'ye varmak üzereyken yeniden titrek sesle sordu: "Emin misin, Eduard?" "Neredeyse tamamen," diye yanıtladı Eduard, heyecanını gizlemek için camdan dışarı bakarak. "Kesin olan bir şey var, o da onun istediği ya da arzuladığı her şeyi yapmamız gerektiğidir. Durumunu olduğundan daha da zor hale getirmemeliyiz."

Dördüncü kattaki basit üç odalı evde –Schuhmeister yüksek konumuna karşılık her zaman Spartalılar gibi mütevazı yaşamıştı– kapıyı yaver açtı; yarbayın kendilerini çalışma odasında beklediğini söylerken onun da içi sıkılmış gibiydi. İkisi içeri girdiklerinde babaları masanın başından kalktı, son yıllarda artan miyopluğu nedeniyle ihtiyaç duyduğu gözlüğünü telaşla yerine koyup Clarissa'ya doğru yürüdü. Her zaman olduğu gibi onu alnından öptü. Ama sanki bu sefer daha bir yumuşak ve aynı zamanda daha sıkı şekilde onu kendine doğru çektiğini, adeta ona tutunmak istediğini hissetti Clarissa. "İyi misin?" diye sordu kısaca. "Evet, baba," diye yanıtladı aceleyle, çünkü son hece dilinden dökülürken artık nefesine hâkim olamıyordu. "Oturun," dedi babaları emredici bir tonla iki koltuğu göstererek, kendisi de yazı masasının başına döndü ve daha müşfik bir tonda oğluna, "Sigara içebilirsin. Çekinmene gerek yok," dedi.

İçerisi tamamen sessizdi. Açık olan pencereden Michael Kilisesi'nin saat kulesinin on biri vurduğu duyuluyordu; her üçü de asker gibi dakikti.

Yarbay yeniden gözlüğünü takmış ve önünde duran birkaç yazılı kâğıdı asabi bir şekilde üst üste koyuyordu. Serbest konuşma konusundaki başarısızlığını bildiği için çocuklarıyla yapacağı konuşma için hatırlatıcı notlar hazırlamıştı ve zaman zaman takıldığında onlara bakarak destek alacaktı. Anlaşılan yalnızca ilk sözcükleri ezberlemişti; herhalde bunları doğrudan çocuklarının gözlerinin içine bakarak söylemek istiyordu. Ama bunu başaramadı, gözlük camlarının ardındaki güvensiz bakışları, çocuklarının mahcup bakışlarıyla karşılaşınca bakışlarını hemen yazılara çevirdi.

Başlayabilmek için önce gırtlağını temizledi. "İkinizi" diyerek sesini ağırbaşlı kuruluktan kurtaramadan sözlerine başladı "size, hem sizi hem de beni ilgilendiren bazı bilgiler vermek için buraya çağırdım. İkiniz de yetişkinsiniz ve size söyleyeceklerimin kesinlikle aramızda kalacağını biliyorum. Şimdi öncelikle," –bakışlarını kâğıtlara çevirdi, öyle ki yüzü tam olarak görülmüyordu–, "imparatorluktaki görevimden istifa ettim. İstifa dilekçem bugün ordu sekreterliğine ulaştı."

ClarissaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin