İçi içine sığmıyordu Serdar'ın. Belki de sırf bu yüzden attığı her adımda sanki biraz daha hızlanıyordu. Ancak yolun yarısında tökezler gibi olunca yavaşlamak zorunda kaldı. Zemini çok iyi göremiyordu. Ama şikayet etmeye hakkı olmadığını da biliyordu. Sabırla pusuda bekleyen Semih'in varlığında karanlık bulunmaz bir nimetti.
Nihayet hedeflediği kapıya ulaştığında tereddüt etmeden koyu karanlığa daldı genç adam. Dalar dalmaz da zınk diye durdu. Eski ve yorgun evlerin makus talihini hesaba katmayı unutmuştu. Ortamdaki hava fazlasıyla tozlu ve ağırdı. Bir anda bastıran hapşırık krizi geçene kadar olduğu yerde kaldı. Bu sırada kısa bir süre önce aynı nedenden dolayı Semih'e güldüğünü utanarak da olsa hatırlamıştı. Devam edebileceğine kanaat getirince elini yana uzattı ve körlemesine bulduğu duvarı kılavuz alarak merdivenleri çıkmaya başladı. O arada kazara bir ışığın düğmesine basmamak için dua ediyordu. Bu kadar eski bir binada çalışan herhangi bir şey kaldığını düşünmüyordu gerçi ama belli de olmazdı.Şansı şimdiye kadar yaver gitti diye bundan sonra da aynı şekilde devam edeceğinin bir garantisi yoktu.
Basamakları çıkarken beklenmedik bir sürprizle karşılaşmamak adına fazlasıyla dikkatli davranıyor, bir yandan da girdiği mekanın planını kafasında oturtmaya çalışıyordu. En başında tek amacı Kader Uzunboy'u görmekti. Uzaktan da olsa şöyle bir bakacak, içindeki garip merakı tatmin edecek ve sonra da yoluna gidecekti. Meselenin bu şekilde yön değiştirebileceğini kestiremediğinden bina hakkında ayrıntılı bir araştırma yapmak aklına gelmemişti. Sadece tek daire üzerine inşa edildiğini ve uzun zamandır kimsenin oturmadığını biliyordu o kadar. Bir de sonuna kadar açık dış kapıdan anladığı kadarıyla güvenlik namına herhangi bir önlem alınmadığını... Şu anda ise merdivenlerinin epeyi dar olduğunu keşfediyordu. Sıkışık alanlardan nefret ederdi. Yukarı çıktıkça yoğunlaşan ve nemlenen karanlık da hiç yardımcı olmuyordu.Buna rağmen katları saya saya, sabırla ilerledi genç adam. Nihayet sağ salim dairenin kapısına ulaşabildiğinde de nefes nefese geriye yaslandı.
Şimdi ne yapmalı, nasıl bir yol izlemeliydi?
Elini pütürlü ahşap kapıya dayayarak düşünmeye başladı. Semih'i az biraz tanıyordu, Metin'i ise çok daha iyi... Ve gelişinin not edildiğine emindi. Haliyle çok zamanı olduğunu sanmıyordu. Her ne yapacaksa bir an önce yapmalıydı yoksa araba farına yakalanmış tavşan gibi kalıverecekti. Sırf bu nedenle ipini koparan düşüncelerine anında son verdi ve hızla elini kaldırıp kapıya vurdu. Seçeneği yoktu. Doğaçlama gidecekti.
Kısa bir süre bekledi ancak herhangi bir karşılık alamadı. Yılmayıp tekrar vurdu. Bu sırada pat diye ortaya çıkan birkaç hınzır soru kafasında dönüp durmaya başlamıştı. Saklanan bir kadın her çalan kapıyı açar mıydı acaba? Saklanan bir kadını bırak aklı başında olan herhangi biri bu saatte çalan bir kapıyı açar mıydı? Hem de böyle bir muhitte... Neredeyse gülecekti Serdar. Kapı birden açılmasaydı kahkahadan kırılacaktı.
Tam o anda "Mehmet Amca." diyordu yumuşacık bir fısıltı. "Tek başıma..."
Adeta mucizevi bir şekilde genç adamın önünde beliren Kader Uzunboy karşısında duran kişinin yabancı olduğunu fark ettiği an sustu. İçerden gelen soluk ışığın altında ince bedeni yay gibi gerilmişti. "Yanlış geldiniz sanırım..." dedi mesafeli bir sesle. Arkasından da hızla geri gidip yarı açtığı kapıya yüklendi.
Ancak Serdar hazırlıklıydı. Kulaklarını mest eden ipeksi sesten sarhoş gibi olmasına rağmen hem de... Elini kapıya dayayıp bir ayağını da çabucak aralığa koyarken "Hanımefendi." diye fısıldadı. Hafif bir itişle bile içeri girebilirdi ama bu durumu zorlaştırmaktan başka bir işe yaramayacaktı. "Lütfen. Sizinle konuşmam gerekiyor."