Bölüm 8

120 16 8
                                    



Harun Egeli'nin sekreteri Evşan'la Suna geniş koridorun ortasında bir yandan sohbet ediyor, diğer yandan da dosya alışverişinde bulunuyordu.

"Geçen sefer gittiğimiz kafeterya bence gayet iyi."

"Elit mi?" diye sordu Evşan dudağını kuşkuyla bükerek.

"Hımm... Yemekleri taze, servis de çok iyi. Niye kararsızsın anlamadım?"

"Ama porsiyonları çok büyük. Kalçalarım da..."

Küçük bir kahkaha attı Suna. "İyi de hepsini yemek zorunda değilsin ki akıllım."

"Bir dayanabilsem yeme..." diye başladı Evşan. Ancak birden suspus oldu.Karşıya takılan gözleri de irileşmişti. Derin bir nefes alıp "Aman Allah'ım." dedi. "Neredeyse elli beş yaşında ve kocasına hala çılgıncasına aşık bir kadınım. Ama yemin ederim şu çocuğu her görüşümde dizlerimin bağı çözülüyor."

Suna dönüp baktığında dudakları geniş bir gülüşle kıvrıldı. Evşan'ın çocuk diye bahsettiği genç bir adamdı ve gerçekten de gören her kadının sadece dizlerini değil kalbini de titretiyordu.

Serdar Harun Egeli kumral saçları, derin yeşil gözleri ve yapılı vücuduyla gerçekten çok yakışıklı bir genç adamdı. Yüzünden hiç düşmeyen hafif çarpık seksi gülüş ve daima ilgiyle dinlediğini belli eden bakışlar sayesinde de hemcinslerinden birkaç adım öndeydi.

Her iki kadın bu güzel adamın yaşamını en başından beri biliyordu ve her iki kadının da yıllar önce hemfikir olduğu konulardan biri annesine benzediği için ne kadar şanslı olduğuydu. En azından babasını hatırlamak zorunda kalmadan aynaya bakabilirdi. Anlaştıkları bir diğer konu da amcasının ona tam zamanında sahip çıkabilmiş olmasıydı.

Ağır ağır yaklaşmakta olan genç adamın dudaklarındaki gülüş her adımında biraz daha genişliyordu. Nihayet yanlarına geldiğinde Suna'ya sevgiyle selam verdi. Ardından büyüleyici bakışlarını Evşan'a dikti. "Eee hanımefendi... Ne zaman o tembel kocandan kurtulup benimle kaçacaksın bakalım?"

Küçük bir kız gibi kıkırdadı Evşan. "Etrafındaki güzeller ne olacak peki?"

"Sen yeter ki gün ve saat ver. Derhal gönderirim onları."

Önünde cereyan eden komediye yeterince dayandığını düşünüyordu Suna. Gözlerini bıkkınlıkla devirip "Haydi ordan." diye çıkıştı. "Bu kadının kocası onu sana kendi eliyle teslim edeceğini yüz kere söyledi. Neyin sitemini yapıyorsun genç adam?"

"Ah... Ama o sözleri hep satranç oynadığımız sırada söylüyor. Hem de tam hamlemi yapmak üzereyken. Sırf dikkatimi dağıtmak için... O yüzden hanımefendinin ne dediği benim için daha önemli."

"Serdar." dedi Evşan parmağını tehdit edercesine sallayarak. "Dua et otuz yaş daha genç değilim. Yoksa..."

Genç adam mürekkep lekeleriyle dolu tombul eli yakalayıp dudaklarına götürünce suspus oldu Evşan. Arkasından da şaşkın bir gülüşle "Deli çocuk..." diyebildi. Gözleri pırıl pırıl parlıyordu. "Tembel kocam ne zamandır seni soruyordu, haberin olsun."

"Yenilmeye doyamadı anlaşılan." diye dalga geçti Suna.

Serdar dayanamayıp sırıttı. "Üzerinde çalıştığım proje rayına otursun, sonra söz hepiniz bendesiniz."

"Bunun için geldiysen..."diye atıldı Evşan. "Amcan kapalı yüzme havuzunda. Biraz önce indi."

"Hımm... Demek gergin." dedi genç adam. Derin bakışları Suna'ya dönmüştü. "Bu durumda ben de..." diye devam etti ancak sekreter başını iki yana sallayarak durdurdu onu. "O da havuzda maalesef."

KADER OYUNU- EZELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin