Yiğit Kerem POYRAZOĞLU
Hastaneden çıktıktan sonra eve sürdüm direk. O defterde ne yazıyor okumam lazımdı yoksa kafayı yiyecektim. Defneye kızamıyordum ki bu onu kötü etkilerdi. Elim kolum bağlı durumdaydı. Eve ulaşmamla Mehir'in sesini duydum.
"Ucunda ölüm olsa da bu bebek doğacak ."
Ne demekti bu şimdi? Defnenin odasına gidecekken odamıza daoğru yöneldim. Sonra sesini daha fazla duymaya başladım.
"Yiğit baba olmayı gerçekten çok istiyor Gökçe. Ben bebeğimi korumalıyım. Ona en azından bunu borçluyum."
"Ne olursa olsun Yiğit her zaman senin yanında. Bir keresinde Hakanla konuşmalarını duymuştum çok çok önceydi. Madem şimdi evlendiniz söylüyorum."
"Kötü bir şeyse söyleme ne olur."
"Hayır hayır balım aksine. Hakan dedi işte Mehir çocuk sahibi olamazsa diye. Yiğit hemen kızdı Hakana. Mehirin çocuğu olmazsa çocuğu ben olurum diye. Yiğit seni çok seviyor Mehir. Üzerine titriyor resmen."
"Biliyorum Gökçem de ben de onu çok seviyorum ama bu sevgimizin meyvesi de olsun istiyorum. Bak neredeyse otuzuma dayandım. İki yıl var otuz olmama. Ona çok iyi bakmalıyım."
"Her zaman yanındayım."
Derin nefes aldım. Bir an çok korktum bir şey oldu diye. Derin nefes alıp telefonumu çıkardım. Babam biliyordu her şeyi onu aradım hemen.
"Alo baba eve gelir misin konuşalım."
"Tamam bekliyorum."
Eve gelmesiyle Defne'nin odasında defteri alıp çalışma odasına geçip babamı beklemeye koyuldum. Yarım saat sonra gelmişti.
"Baba bu işin aslı astarı nedir bana atlamdan anlat. Anlat ki kafayı yemekten kurtar beni. Ne demek Defene benim kardeşim. Baba bu saklanır mı? Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz?"
"Sakin ol evlat sebeplerim vardı."
"Ne sebebi ya! Ne sebebi? Gözümün içine baka baka bana yalan söylediniz ne diyeyim ben size ha? Ne!"
"Defne sana olayları anlatmış bir de benden dinle o zaman. Memlekete yaşıyorduk. Bursa'da. Baban yeni mezun olmuştu. Mezun olunca babam çok zorladı onu şirkete çalış diye ama ağabim hep diyordu ben kendimi işimi yapacağım diye o zamanlar ben ünüversiteye yeni başladım. Babam kalp krizi geçirip vefat edince mecburen şirketin başına geçti. İlk sene her şey normal gidiyordu ama sonra annen geldi eve okul için. Bursa'ya gelince bizde kalmaya başladı. Baban ona hep kardeş gözü ile baktı. O sene Deniz ile tanıştı Deniz şirkette temizlik işlerine bakıyordu. Bir gün ağabimin odasında yerleri siliyormuş her yer ıslak. Ağabim sinirle toplantıdan çıkıp odaya girince yerlerin ıslak olduğunu farketmemiş layıp düşmüş Deniz'in önüne Deniz neye uğradığını şaşırmış tabi o anda. Ağabim de aynı şekilde. Koskoca şirket patronu temizlikçisinin önünde düşmüş. Deniz şaşkın şekilde demiş.
'Yavuz bey iyi misiniz ben ne desem bilemiyorum gerçekten özür dilerim yardım edeyim.'
Diyip elini uzatmış. Ağabim ters ters bakmış ama tutup kalkmış elinden.
'Özür dileyecek hatalar yapma bir daha. Yerleri böyle bırak diye mi para ödüyorum ben sana.'
Diye kıza bağırmış ama kız anında cevabı yapıştırmış.
'Temizlik yapılıyor dikkat diye kapıdaki kocaman yazı asılı Yavuz Bey. Dikkat etseydiniz. Ben işimi yapıyorum patron da olsanız bana bağırmaya hakınız yok Yavuz Bey.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONSUZ ÇIKMAZI( Devam Ediyor)
General Fictionİnsan sınanır, insan yorulur, insan acı çeker ama insan devam eder yaşamaya. Ben seni çok sevdim ama ben seni, kendimi kaybettiğimde sevdim. Yok olduğumda uğruna savaşacağım hiçbir şey kalmadığında sevdiğimi fark ettim. Yiğit ben çok yoruldum. O kad...