Ruhsuz 1

1.3K 67 10
                                    

Genç kız çevresine hiç bakmadan yürüyordu kalabalık yolda. Başındaki lacivert şapkayı gözlerine kadar indirmişti ve başı öne eğikti. Adımları yavaş ve düzensizdi. Bir yere gidiyor gibi değil de sadece hareket etmiş olmak için yürüyor gibi. Omuzları tüm dünyanın yükünü taşıyormuşçasına çökmüştü. Bir elinde katlanmış beyaz bir kağıt varken diğerinde bir ilaç tüpünü sımsıkı tutuyordu. Siyah ceketinin önü açıktı ama o serin bahar havasını dert ediyormuş gibi durmuyordu. Sadece yürüyordu. Kimseye bakmadan, hiçbir şeyi umursamadan...

Etraf iyice kararıp da tenha bir sokağa geldiğinde duvara bir omzunu yaslayarak durdu. Derin derin nefesler almaya çalışsa da sanki birisi nefes almasını engelliyordu. Duvara sırtını yaslayarak yere çöktü ve dizlerini kendine çekerek başını diz kapaklarına yerleştirdi. Yok olmak istiyordu. Simsiyah kıyafetleriyle gecenin karanlığına karışıp yok olmak.

Başını kaldırarak iki yanında duran ellerini dizlerinin üstüne yerleştirdiğinde elindekileri fark etti. Sağ elindeki bir ilaç tüpüydü. Pelin'in ilaç tüpü. Hala sıcak olması ürkütücüydü. Üstünden saatler geçmiş olmalıydı. Çok iyi bildiği tüpe ilk defa görüyormuşçasına birkaç saniye boyunca baktıktan sonra elini yere yaklaştırıp ince parmaklarını açtı ve tüpü serbest bıraktı. Silindir şeklindeki tüp boş kaldırımda yuvarlanıp yola indi ve eğimli yolda yuvarlanmaya devam etti.

Tüp gözden kaybolduğunda genç kız diğer elindekilere dikti gözlerini. Katlanmış kağıtları yavaşça açtı. Birçok öğrencinin bilgisayar veya akıllı telefon ekranından bakmakla yetindiği, ama onda ikisi de olmadığı için bir internet kafeden çıktı aldığı sınav sonuç belgesiydi elindeki kağıt.

Pelin Güney ismini gördüğünde biri boğazını sıkıyormuş gibi hissetti. Sınav sonuç belgesinin sol üst köşesinde yer alan fotoğrafa uzun uzun baktı. Hafif bir gülümsemesi vardı yüzünde. Uzun saçlarını arkaya atmış direkt objektife bakarak poz vermişti. Fotoğraf siyah beyaz olsa da genç kızın gözünde, kahverengi saçlar ve saçlarından bir ton daha açık kahverengi gözler canlanıyordu. Daha geniş gülümsediği zamanları hatırlıyordu. Çok değil daha birkaç saat önce evin içinde kuş gibi cıvıldıyor, yapmayı planladığı menemeni ballandıra ballandıra anlatıyordu. Ne olduysa o evden çıktıktan sonra olmuştu. Sınav sonuçlarına bakmak için evden çıkmıştı. Döndüğünde onu, heyecanla kazanıp kazanamadığını soran arkadaşı değil, bambaşka bir manzara bekliyordu. Aklına gelen görüntüyle bir kez daha ciğerlerine yeterli oksijen gitmiyormuş gibi hissetti genç kız. Titreyen parmaklarıyla Pelin'in sınav sonucunun olduğu kağıdı sağ eline aldı ve altındaki kağıda baktı.

Melis Gündoğdu. Yüzünü buruşturmamak için kısa bir savaş vermesi gerekti. Soyadından her zaman nefret etmişti. Gün, onun için hiçbir zaman doğmamıştı ki. Karanlıktı onun dünyası. Ölüm kadar karanlık..

Zifiri karanlık dünyasındaki tek ışık bir ateşböceği misali parlayan ve hep yanında olan Pelin'di. Tek bir ateşböceği zifiri karanlık geceyi ne kadar aydınlatabilirse, Pelin de o kadar aydınlatabilmişti Melis'i.

Kağıtları tekrar üst üste koydu ve ortasından tutarak yırttı. Nereyi kazandığının, veya sınav sonucunun ne olduğunun hiçbir önemi yoktu artık. Şimdiye kadar boşuna savaşmıştı. 6 yılda kurduğu hayat bir anda paramparça olmuştu. Şimdi yeni bir hayat kurmaya ne gücü vardı ne de isteği. Uğruna savaşılacak bir şey olmadığında savaşmak oldukça anlamsızdı.

Kağıtları küçük parçalara bölüp yere attı ve duvardan destek alarak ayağa kalktı. Yapılacak tek bir şey vardı şimdi.

Biraz önceki halinin aksine oldukça hızlı adımlar atarak yürümeye başladı. Adımlarının bu sefer bir hedefi vardı. Ateşböceği olmadan zifiri karanlıkla nasıl başa çıkacağını bilmiyordu. En iyisi o karanlığa teslim olmaktı. Ateşböceği öldüğüne göre onun için de yolun sonu gelmişti.

RUHSUZ (Yeniden)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin