Bugün nasıl başlamam gerektiğini bilmiyorum. Canım sıkkın. Bir dal ile yetinmeyip bir paket zehri bitirirsem şaşma. Kalbim ağrıyor. Uzun zaman sonra neden böyle ağrıdığını da bilmiyorum. Off, canım sıkkın!
Sevgilim. Bugün sen konuş, diyeceğim ama nasıl? Mümkün olmayan, belki de imkansız bir durumu istiyorum senden. Canım neden sıkkın? Bunu anlatmak istemiyorum. Belki sonra konusu bir yerde tekrar açılırsa anlatırım. Şimdi sadece susmak istiyorum ama kararlıyım, bir dal ile yetinmeliyim. Paket almak zor, baya zam gelmiş zehrime. O yüzden yavaş yavaş içip anlatayım sana bir şeyleri.
Mesela seni gördüğüm ilk zamanı anlatayım. O zamanlar daha 10 yaşında ya var ya yoktuk. Aslında karşı karşıyaydı evimiz, hatta odalarımız aynı pencereden bakıyordu birbirine. Ama sen bir kez bile olsun o pencereden dönüp bakmadın. Neyse! Bu konuya neden giriş yaptım ki? Kalbim daha çok ağrısın diye mi?
Büyüdük. Aslında ikimiz karşı karşıya büyüdük ama ben seni görürken, sen beni göremiyordun, bakmıyordun. Liseyi aynı okulda okuyacağımızı öğrendiğim vakit heyecanımı görmeliydin. Yakın bir arkadaşım vardı, heyecandan koluna tırnaklarımı geçirdiğimi hatırlıyorum. Ahh, çok aptalım. Ama o bunu umursamadan benim heyecanıma ortak olmuştu.
Sonra, lisenin son yılını hatırlıyorum. Öyle üzgün öyle kahrolmuş bir durumdayım ki! Seni belki de bir daha asla göremeyecektim ve bu benim için cehennemin ateşinden bile daha yangınlıydı. Ama mucizeler vardı. Her ne kadar bazen inanmıyor olsak da inanılması gereken mucizeler vardı. Ben o gün inandım mucizelere.
Seninle aynı üniversiteye adımımızı attığım an fark ettim hayallerimizin aynı olduğunu. Hayallerimiz aynıydı bizim belki ama sevgimiz aynı değildi. Ben seni, sen beni sevmesen bile sevebilecekken, sen bana bakmıyordun. Yine de dayandım ve bekledim. Belki bakar... Belki görür... Belki fark eder... Hiçbiri olmadı.
Vazgeçmedim. Üniversite bittiği zaman bile sen gittin ama bak ben yine vazgeçmedim. Vazgeçemiyorum. Tüm hücrelerim senin ismini üzerlerine kazımış gibi yenilenmiyor sanki. Yenilenseler belki ama olmuyor. O zaman bile belkiler esir alıyor düşüncelerimi. Çünkü kalbime kazınmış bir adın var. Kalbim senden başkasına atmıyor gibi.
Sevgilim, hep aynı şeylerden bahsettiğimi fark ediyorum. Hep senin beni görememenden bahsettiğimi bu sayfaları okurken fark ettim. Artık bundan bahsetmek istemiyorum. Yazarken zorlanıyorum, bunu da söylemiştim. Sana söylemek istediklerim çokken neden bunları kaleme dökemiyorum? Zor bir durum.
Bu defteri yazma amaçlarım çok. Ama bunlardan biri de kör olan gözlerini açmak istemem. Beni görmeyebilirsin, duymayabilirsin de ama varlığımı bil. Adımı bilme, neredeyim falan umursama. Sadece ve sadece var olduğumu bil. Nasıl denir ki? Ya bil işte! Hissedemezsin beni ama bil. Bu satırları yazan kişinin seni koşulsuz sevdiğini bil. Bu bile yeter.
Kör olma. Artık o gözlerin görsün. Seni ben mi kör ettim? Mümkün mü bu? Hiç sanmıyorum. Senin gözlerin kör. Sen sevgiye körsün. Sanki sevgi yanına yaklaşsa bir buz misali eriyip buharlaşacak gibisin. Bu yakıyor. Kör gözlerin görsün diye yazıyorum bu satırları. Satırlarımı okurken duygularımı hissedemezsin ama bir romanı okuyormuş gibi okuyup hissetmeye çalış. Sadece çalış. Çünkü hissedemeyeceğini biliyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sigaramın Küllerinden Yanan Sayfalar
Historia Corta*Günlük tarzında kısa bir hikayedir...* Kendine iyi bak! Umarım bakarsın. Ben sana hep uzaktan iyi baktım ama artık ben bile bakamıyorum sana uzaktan. Şimdi sen düşün, nasıl iyi bakacaksın kendine? Acılarım boğazında düğüm düğüm olsun sevgilim... ©H...