Kırgınım, üzgünüm, ağlamak istiyorum. İçimde beni parçalayan bir canavar var ve ben ona engel olamıyorum. İyi değilim, hiç iyi değilim. İnsanlara iyi olduğumu söylüyorum ama değilim. Yalancı mıyım ben? Belki evet belki hayır. Ama iyi değilim.
Yalanlar söylediler, kandırdılar beni sevgilim. Ve en çok kime kırgınım biliyor musun? Hayır sana değil. En çok yazara kırgınım. Hani şu bizi yazacağına söz veren yazar var ya, işte ona en büyük kırgınlığım. Kandırmış meğerse bizi, hiç yazmayacak hiç okutmayacakmış öyle dediler. Bilirsin, etraftan duyulan cümleleri çok dinlemem ama bu gerçekmiş kendi kulaklarımla duydum.
Koydum başımı yastığıma, çektim örtümü üstüme beyaz tavanımı izledim bütün gece. Hayatımda ne var ne yok iyi düşündüm. Sonra şunu fark ettim; 'Yanındayım' diyenler aslında hiç yanımda değillermiş, onlar da kandırmış beni.
Günlerce çıkmadım üzerime çektiğim örtünün altından. Saatlerce ağladım, dakikalarca tek bir noktaya daldım, saniyeler boyunca nefesimi alıp verdim... Çok düşündüm sevgilim ve sonunda o örtünün altından çıkmaya karar verdim. Üzerime siyah bir tişört ve siyah bir pijama altı giyindim. Spor ayakkabılarımı da ayağıma geçirerek sigaramı unutmadım. Ve hiç düşünmeden attım kendimi evin kapısından dışarı.
Hiç bilmediğim sokaklara girdim, kayboldum. Köşeye sinmiş bir sokak köpeğini okşadım, peşime takıldı. Korkmadım ya da onu kovmaya çalışmadım, peşimden gelmesine izin verdim. Sonra bir sokağın sonunda onu gördüm, gözyaşı çeşmesini. Tamam kabul ediyorum, gerçek adı bu değil ama ona bu adı vermek istedim. Gittiğim yerlere ad vermeyi sevdiğimi bilirsin; Kırık Kalpler Durağı gibi.
Çeşmenin kenarına oturdum, pijama altımın ıslanmasını umursamadım. Cebime attığım sigaramı çıkardım ve ucunu ateşe verdim. Önce zehrimi içime çektim, sonra gözyaşımın çeşmeye düşmesine izin verdim. Ağladım sevgilim, evet ağladım. Etrafımda biri var mı, yok mu umursamadan ağladım. Sigaramı içtim, gözyaşlarımı döktüm. Canım acıdı ama bunu umursamadım.
Şimdi yazar beni böyle ağlarken görse 'Böyle küçük şeyler için mi ağlıyorsun? Nerede benim güçlü kızım?' diye bağırırdı yüzüme. Ama yanılıyor. Ben öyle küçük bir şey için ağlamıyorum. Belki onun için küçük bir şey ama benim, bizim için büyük bir şeye ağlıyorum. Yazara çok kızgınım.
Bir hikayemiz artık olmayacak. Bu defter de sigaramın küllerinden yanacak ve yandıkça yok olacak. Yok olurken ardında küllerini bırakacak ve o küller senin zihnine, oradan da kalbine işleyecek. Acı verecek, çok acı çekeceksin ama benim çektiğim acıyı yine de hissedemeyeceksin.
Sanırım defterin son sayfasına geldik. Benim yazara kızdığım gibi sen de bana kızabilirsin. Aylar oldu yazmadın, diyebilirsin. Haklısın ama ben de haklıydım. Yazara güvendim sevgilim. Bizi yazacağını, bize tekrardan hayat vereceğini söyleyen yazara güvendim ben. Yarına ümidi olmayan kelebek yarını vadeden yazara güvendi. Bu kelebek çok üzgün, çok kırgın ama yine de güçlü.
Sana bu satırları Gözyaşı Çeşmesi'nden yazıyorum. Sigaramın dumanı bulutların ardına kaçarken küllerimin bazıları sayfaya bazıları da çeşmenin berrak suyuna dökülüyor. Artık gözyaşı dökmüyorum ama bu yine de kırgın olmadığım anlamına gelmiyor. Sanırım sona yaklaşıyoruz.
Sen haklıydın sevgilim. Bizi yazan kalemin ucu çoktan kırıldı, mürekkebi sayfalarımızı siyaha boyadı. Sen haklıydın. Yazar bizden sıkıldı, bizi hiç var etmemiş gibi tek bir tuşla sildi. Bir hikayemiz yok artık sevgilim. Gerçi ne zaman bir hikayemiz oldu ki?
Bu satırları sana hızlı hızlıya yazıyorum çünkü kelimeler aklımdan uçup gidiyor, onlara yetişemiyorum. Bu nedenle noktalamalarda ya da yazımda bir hatam varsa görmezden gel olur mu? Sen beni kırmazsın. Hatta ne var biliyor musun? Ben daha bunu söylemeden sen onları görmezden gelmişsindir, bundan eminim.
Sigaramın sonuna geliyorum. Birkaç dal daha içebilirsin, diyeceksin belki ama paketimin sonuna geldim sevgilim. Ben bu satırları düşünürken paketin yarısı zaten bitti. Kalemi tutarken çok zorlandım, bu nedenle de sigaramın birkaç dalı daha boşa gitti. Sonra yazarken içtim, içim karardı ama sanırım buna değdi. Değdi değil mi?
Seni seviyorum sevgilim. Bunu gerçekten en içten sevgimle söylüyorum. İnsanlardan nefret ediyorum çünkü 'seni seviyorum'u bir hiçmiş gibi herkese söylüyorlar. Bu öyle herkese söylenmesi gereken bir şey değil ki! Bu özel bir cümle, anlamlı bir cümle. Tıpkı sevdiğin kıza 'güzelim' demek gibi. Herkes bunun öylesine söylendiğini düşünür ama öyle değil. 'Güzelim' fazla anlamlı bir kelime. Sadece ona güzel, ona özel.
Yine çok uzattım biliyorum ama elimde değil. Sana veda etmek acıtıyor sevgilim. Daha dün gibi geliyor bu defteri alışım. Evimin küçük balkonunda ağladığım geceler daha dün gibi... Ama yine de ne dün gibi gelmiyor biliyor musun? Sana olan sevgim. Çünkü sana olan sevgim sadece dün değildi, bugünde var yarın da olacak. Sana olan sevgim sonsuz olacak, bunu biliyorum ve bunu biliyorsun.
Kendine iyi bak sevgilim! Artık sona gelmiş bulunuyoruz, sanırım sana kim olduğumu söylememin vakti geldi. Belki tahmin ettin, belki de tahmin etmek içinden gelmedi. Ya da belki de diğer doğum günlerinde yaptığın gibi bunu da çöpe attın... Her neyse! Ne olmuş olursa olsun artık tanışmanın vakti geldi.
Siraç Gündüz, tanıştığıma memnun oldum. Ben Iraz Acanar...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.