23

875 83 27
                                    

Bir süre daha babamın yanında durmuş sonra da uyumaya gitmiştim. Şimdi ise gecenin bir yarısıydı ve ben uyuyamıyordum. Ne zaman uyusam kafamda ki o silahı, goblinin beni öldürmeye çalışmasını ve o binanın altında kalışımı görüyordum. Kabuslar peşimi bırakmıyordu. Telefonumu elime aldım. May'in mesajlarına baktım. Bana bir sürü kötü şey yazmıştı, sonra Harry'ye baktım. Ah tanrım Harry, o bunları hak etmiyordu. Norman'ın goblin olması boy boy haberlere çıkmıştı ve ben arkadaşımın yanında bile değildim. Bütün bunlara nasıl dayanıyordu kim bilir. Ama onunla yüzleşecek cesaretim yoktu. Kendimi çok suçlu hissediyordum. Hem ona yalanlar söylediğim için hem de goblini içeri attıran ben olduğum için. Nasıl bir arkadaştım ki ben? Onun yanında olmam lazımdı ama korkağın tekiydim! Derin bir nefes aldım, panik atak geçirmek istemiyordum ama çok geçti. Bir bir tüm kötü anılar gözümün önünde film şeridi gibi akıyordu. Bir yandan kafamda ki namluyu hissediyor bir yandan binanın altında nefes alamıyordum.

"Peter panik atak geçiriyorsun birini çağırmamı ister misin?" Bu Friday'di.

"K-kim uyanık?" Zar zor konuşuyordum. Nefes alamıyordum.

"Çoğu yenilmez uyanık ve beraber salondalar." Koskoca yenilmezleri saçma dertlerim yüzünden çağırmayacaktım. 5 yaşında bir bebek gibi davranamazdım.

"H-hayır Friday çağırma." Nefes almak niye bu kadar zordu? Kaburgalarımın binanın altında ezilmesini, goblinin o iğrenç sesini ve en kötüsü Ben amcamın kollarımda ölmesi hepsini yeniden yaşıyor gibiydim. Deli gibi titriyor ve ağlıyordum. Krize girmiş gibiydim, dış dünyayla tüm alakam kesilmişti sanki. Kendi kendime mırıldanmaya başladım.

"Hayır hayır Ben amca gidemezsin hayır." Ben amcam, beni büyüten kişi. Gözlerimin önünde ölmüştü, yeniden. Hıçkırıklarım daha da artmaya başladı. Ellerimde onun kanını yeniden görüyordum. Ellerim kan içindeydi. Onun kanı içinde...

"Ben amca hayır nolur gitme yalvarırım hayır." Sonra sahne değişti ve ben goblinin saldırısından sonra yerde yatıyordum. Ağzımdan kanlar geliyordu. Nefes alamıyordum, canım çok yanıyordu. Ellerimde bu sefer kendi kanım vardı. O acıyı yeniden hissetmeye başladım.

"Dur artık dur istemiyorum dur artık!" Kendi kendime bunu durdurmaya çalışıyordum ama durmuyordu.

"Peter, Peter beni duyuyor musun? Peter!" Kafamı çevirip bana seslenen kişiye baktım. O hawkeye'dı namı değer Clint Barton. Ne kadar acınsasıydım...

"Benim nefes alış verişimi kopyala tamam mı evlat?" Deniyordum, gerçekten deniyordum ama çok zordu. Lanet olsun nefes almak niye bu kadar zordu? Ne kadar süre geçti bilmiyorum ama artık nefes alabiliyordum. Büyük bir utanç duyuyordum, bu berbat halimi biri görmüştü.

"B-ben özür dilerim Bay Barton sizi de meşgul ettim."

"Saçmalama Pete. Hepimiz böyle panik ataklar geçiriyoruz, bu işle beraber gelen bir şey. Ve atlatmamızda ne yardımcı oluyor biliyor musun? Birbirimizden destek almak. Sen de bizim ailemizin bir parçasının her ne kadar şu an tam bir takım olmasak da hiçbirimiz birbirimizi umursamayı bırakmadık. Yardım için her zaman kapımız açık." O çok içten konuşuyordu, onun da çocukları olduğunu öğrenmiştim belki de babalık iç güdüsüydü bilmiyorum ama duymaya ihtiyacım olan şeyleri söylediği kesindi.

"T-teşekkürler Bay Barton."

"Bay Barton kendimi yaşlı hissettiriyor bana Clint de."

"Peki Clint." Gülüştük ve o iyi olduğuma emin olunca uyumam için beni yalnız bıraktı. Ancak ben uyuyabileceğimi sanmıyordum. O kabusları görmek istemiyordum o yüzden dizi izlemeye karar verdim ve bir süre sonra uyuyakalmışım.

Rock bottom Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin