Bir anı

144 2 0
                                    


 Bir gün dans çalışıyordum tek başıma. Şato ’da özel bir kısım var bir duvarı boydan boya aynalı, dans için. Müziği açmış bale çalışıyorum, gerçi biraz hammışım çünkü sekiz yaşımda bırakmıştım. O da basketbol takımı kaptanı olduğu için sık sık spor salonuna gelirdi. Zaten benim dans çalışırken sürekli onun gelebileceği umudum bu yüzden vardı, bu yüzden yapabileceğim en iyi dansı yapmalıyım derdim, içeri her an girebilir her an beni görebilir ve izleyebilirdi. İşte bu umut beni dans ettiriyordu, saçma da olsa, taşıdığım en saf umutlardan biriydi işte.

Müziği açtım. Yapabileceğim en güzel hareketleri yapmaya çalışıyordum. Çünkü kendimi güzel hissetmek istiyordum. Sanki güzel olursam beni sevecekmiş gibi. Sanki sadece beni dans ederken görürse bana tekrar âşık olacakmış gibi. Nedenini bilmiyordum ama böyle hissediyordum. O his çok çocuksuydu biliyor musun? Sanki müsamerede başrolde oynayan bir kızdım ve babamın beni izleyecek olması mutlu ediyordu en çok.

Aynada kendime baktım. Hafiften terlemiştim. Saçlarım dağılmış ve nefes nefese kalmıştım. Ama bakışlarım değişmişti. Kendine güvenen, insanlardan ve hayattan korkmayan sapasağlam güçlü bir prenses gibiydim. Kaslarım kasılmıştı, ellerimi narince havaya kaldırıp sakince sağ bacağıma eğilerek esnedim.  Müzik çalmaya devam ediyordu. Kafamdaki hareketleri kurdum, derin bir nefes aldım, tam başlayacaktım ki, bir ses duydum.

Basketbol topunun sekerken çıkardığı o gürültülü ses! Kapalı salonda yankılanan ve tekrar eden plastik sesi dışında, hızlı, çevik ve neşeli adım sesi. Tek kişilik.

O an hissettim.

Hani olur ya, birini çok seviyorsanız onun hakkındaki bazı şeyleri hissedersiniz. Gelen O’ydu. İçimdeki ses “o geldi” diye fısıldadı bana. Müziği biraz daha açtım. Biliyordum, müziği duyarsa kesin gelirdi. Kesin. Heyecanlandım, sonunda olacaktı işte! Sonunda beni dans ederken izleyebilecekti. Sonunda bu masalı mutlu sonla bitirebilecek o büyük hamleyi yapabilecektim. 

Müziğin sesini bilerek açtım, aynadan kendime baktım, saçları şelale gibi beline dökülen, şekilli kalçaları hafif terlemiş vücuduyla güzel, hırçın, dans etmeye, savaşmaya hazır bir kadın. Yapabileceğimin en iyisini yapıyordum ve umut ediyordum ki beni görüp büyülensin. Onu kendime âşık edebileyim. Bunu istiyordum. Beni sevsin istiyordum. O da bana hayran olsun beni saatlerce düşünsün istedim.

Ne kadar süre geçti bilmiyorum. Gelmiyordu. Basketbol sesi, potaya giren topun sürtünmesi, hepsini duyuyordum ama gelmiyordu. Yoruldum. Umudumu yitirmiştim. Nefes nefeseydim, umudumu yitirince enerjim iyice tükenmişti. Şarkı da bitmek üzereydi, hani sona doğru ses kısılır ya tam o andaydı.

Ve şarkı bitti… Ama birden kapı açıldı! Aniden onu gördüm, biliyorum! Biliyordum işte elbet geleceğini, şu kapıdan gireceğini ve beni göreceğini işte biliyordum! Ama şarkı bitmişti işte o bozdu sinirimi. Bir de şok geçirdim. Kapıdan bakıyordu, şaşkın suratıyla o, şaşkın suratımla ben. “ne yapıyorsun sen burada” diye sordu. Ukala. Çokbilmiş. Kendini beğenmiş. Dans  ediyorum. Dans. Senin için. Diyemedim tabi. “dans çalışıyorum” dedim. “öyle mi?” Diye sordu inanmıyormuş gibi imalı.

"evet." dedim sertçe, çünkü birbirine sataşıp duran iki genciz artık. Gıcık işte. Birden diğer şarkıya geçti hoparlöre bağladığım mp3’üm. Bu şarkı ki, işte bu anının şarkısıdır. Bu anının müziği. Çok ilginçtir ki onunla yaşadığım her şeyin arkasında bir müzik var, belirgin. Onunla yaşayarak paylaştığım şarkılar var. Belki bu yüzden zor benim için. Belki bu yüzden sevdim onu. O benim hayatımda vazgeçemediğim melodiydi, bense onun hiç dinlemediği bir şarkı.

ArafHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin