spilled hydrangeas.

242 31 3
                                    

20/07/2014

"Lisa, garajdan yedek hortumu getirir misin?"

  Elimdeki budama makasını ıslak toprağa bırakıp alnımdaki damlacıkları elimin tersiyle sildim. Arkamdan gelen sese itaat etmeden önce budadığım ortancalara son bir kez daha baktım.

  Mavi ve mor arasında olan ortancalar bana bir kez daha gülümsediler. Patika yolu geçerken altımdaki çakıllar tekrardan ezildi. Bu durum bana geçmişi hatırlattı; diğer zamanlarda da olduğu gibi.

  Garaja girdiğimde kirli beyaz duvarın hemen köşesindeki yeşil hortum hemen gözüme ilişti. Hızlı bir hareketle metrelerce uzun alan su hortumunu koluma geçirdim. Ardından bahçenin diğer köşesinde çalılarla ilgilenen babama doğru adımlarımı yönelttim.

"İşte, getirdim."

  Babam gözlerini budadığı çalılardan ayırmayarak elini hortumu almak için uzattı.

"Küçük hanım, sulamam için bu hortumun bir musluğa bağlanmış olması lazım."

  Ardından gülerek yüzünü bana doğru çevirdi. Pek rastlanmayan dalgınlık durumum onu çok endişelendiriyordu.

"Ah, özür dilerim baba."

"Sorun değil, musluğa taktığında seslenmen yeterli."

  Onu başımla onayladıktan sonra garajın yanında olan musluğa yöneldim ancak bir ses bu hareketimi yarıda kesti.

"Hey, Lisa!"

  Uzun bir süre duymamış olsam da, bu sesi tanıyordum. Sesi işitmemle ruh halimin iyi bir şekilde değiştiğini söylemem yalan olurdu. Başka zaman bu duruma sevinebilirdim fakat, bu yaz okuldan birilerini görmek benim için iyi bir fikir değildi.

"Andrew?!"

  Yine de rol yaptım. Uzun süre sonra göreceğim birisini asık suratla karşılamak istemedim. Yaklaşık olarak bana sadece on adım uzaklıktaydı. Babam ilgilendiği işi yarım bırakmış şekilde Andrew'e döndü.

"Bu ne hoş bir sürpriz!"

  Andrew bana kolları açık şekilde yaklaştığında bunun kucaklaşma için olduğunu anlamam uzun sürmedi. Sıkı bir kucaklaşmadan sonra geri çekilip bir süre birbirimizi izledik. Andrew benim konuşmama izin vermeden kendini açıklama gereğinde bulundu.

"Aslında komşu sayılırız ama son zamanlarda hiç takılmıyoruz. Yürüyüş yapıyordum ve sizin bloktayken seni yoklamak istedim."

  Babam Andrew'in yaptığını taklit ederek konuşmama izin vermeden araya girdi.

"İyi düşünmüşsün Andrew. Bay Brighton nasıl?"

  Andrew otuz-iki diş sırıtarak babama memnuniyetle cevap verdi.

"Çok iyiler efendim. Umarım siz de iyisinizdir. Açıkçası bir süredir Lisa'dan haber alamıyoruz ve merak etmeye başlamıştık."

  Babam tek kaşını kaldırarak bana döndü. Bu bir soruydu. Andrew'in bu açıklaması benim yalanımı ortaya çıkarmıştı. Evdekilere, özellikle babama, bir süredir grupla takılma bahanesiyle yalan söyleyerek tek başıma dışarı çıkıyordum. Şaşkınlık maskemi yüzüme takarak Andrew'e sahte bir sırıtış gönderdim.

"Sadece birkaç gündür konuşmuyoruz Andrew, abartma."

  Gözlerimi belerterek söylediğim bu yalan onun durumu fark etmesi içindi. Cümlemden sonra hafif kıkırtılarımla ortamı yumuşatmaya çalışarak tekrar Andew'e baktım lakin, o dünyadan bihaberdi.

aesthete. | LiskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin