the boy that have red camaro.

597 61 17
                                    

29/12/2002

"A-Anne, o iyi olacak de-"

"Onu... Görmek ister misin?"

Aniden anneme ait olmayan sese döndüm. Bu sesin sahibi Jungkook'un annesiydi. Kulaklarıma dolan huzur dolu ama bir o kadar da yorgun olan ses bu şekilde bile insanın en derin duygularına dokunabilirdi. Yumuşak bakışları ve omzuna kadar uzanan siyah saçlarıyla çıktığı kapıdan bana doğru yavaş adımlarla yaklaşıyordu. Ona doğru hızlanan adımlarıma benden çok daha büyük olan bir silüet engel olmuştu. Silüete çarpmamla ellerimi acıdan sızlayan burnuma götürmem bir olmuştu.

"Acıdı!"

Bu Jungkook'un babasıydı. Beni ve sızlayan burnumu görmezden gelmişti. O, pembe dizilerde gördüğümüz; işini ailesinden daha ön plana koyan, sürekli iş seyahatlerine giden, mantık evliliği yapmış tipik adamlardandı. Bana gelen adımların aniden kesilmesi ve çarptığım silüetin görkemli kapıyı yüzüme kapamasıyla, boğazımdaki minik çığlık ve tuttuğum gözyaşlarım artık özgürlüklerine kavuşmuşlardı. Koşarak bana bakan annemin bacaklarına sarıldım. Annem akan gözyaşlarımı silerken gözleri uzun süre yüzümde gezindi.

"Çok fazla gürültü çıkartıyorsun."

Beynim, işittiğim sözleri daha idrak edemeden çekiştirilen kolumun acısına odaklanmıştı. Artık sarıldığım bu bedenden kurtulmaya çalışıyordum. Sonunda kendimi bulduğum yer üstüme kilitlenmiş odamdı. Daha çok korkuyor ve ağlıyordum.

"Anne lütfen aç! An-"

"Uslu bir çocuk olmayı öğrenmelisin."

Kulaklarım uzaklaşan sesleri daha çok işittiğinde ağlamam da şiddetlenmişti.

Uslu bir çocuk olmayı öğren. Jungkook gibi.

24/03/2014

(Şarkı önerisi: Chateau - Angus&Julia Stone)

Annem ve babam, Jeon ailesine uzun yıllardır hizmet ediyorlardı. Ah, bir de bizimle birlikte Bay Lopez ve Katie de Beverly Hills'deki bu görkemli Jeon malikanesindeydi. Bu malikane büyük olduğu kadar artık yalnızdı da. Eskiden birkaç ayda bir eve uğrayan Bay Jeon, artık yılda bir ya da iki kere Los Angeles'daydı. Bayan Jeon ise kurduğu derneği ve katıldığı davetlerle epey meşgul gözüküyordu. Jungkook'a gelir-

"Uyandın mı?"

Hızla kapattığım günlüğümü kitaplarımın arasına sıkıştırdım.

"Oradan bakınca hala uyuyor mu gözüküyorum?"

Gözlerim yatağımın üstüne ütülü kıyafetleri bırakan babamı izledi. Yüzüne kondurduğu gülümseme, kaz ayaklarının daha çok ortaya çıkmasını sağlıyordu.

"Bugün yine formundasın."

Bu cevap istemsizce gülmeme sebep oldu. Babamın yanağına telaşlı bir öpücük kondurduktan sonra dolabıma doğru ilerledim.

"Sana da günaydın, baba."

Arkamdan babamın bana gözlerini devirdiğini hissedebiliyordum. Kapanan kapı sesini duyduktan sonra ayaklarım hızlıca günlüğüme ilerledi. Masamın tek gözlü çekmecesine günlüğü koyduktan sonra çekmeceyi kilitledim. Burası onu saklayabileceğim, günlük ise içimdekileri dökebileceğim tek yerdi. Hızlıca üstüme bir eşofman ve tişört geçirdikten sonra kulaklıklarımı takıp en sevdiğim şarkıyı açtım. İlk dersin başlamasına iki saat vardı. Ben işleri belli ve düzenli rutinlerle halleden insanlardandım. Hızlı adımlarla malikaneden ayrılırken gözüm garaj girişindeki çalıları budayan Bay Lopez'e kaydı.

aesthete. | LiskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin