square is always better than ace.

386 52 11
                                    


16/08/2014

New York, 02.54

Jungkook'un gözünden;

  Elimdeki sigaranın son yudumunu içime çektim. New York'un meşhur soğuğu bütün şehri çoktan kaplamış, rüzgarla dans ediyordu. Yüzüme vuran soğuk rüzgar istemsiz şekilde gözlerimin kısılmasına neden oldu.

  Şuan bir gökdelenin çatısındaydım. Kendimi ölüm ve yaşamın tam arasında hissediyordum. Yüz katlı bir gökdelenin tepesindeyseniz böyle hissetmeniz çok normaldi. İç cebimdeki kartpostalı ellerimin arasına aldım. Bu Lisa'dan bana kalan son hatıraydı.

  Yıllardır, sadece bir kere bile olsa da, bana sarılmasını bekliyordum fakat, meleğim yanlış zamanı, yanlış yeri seçmişti. Hayat işte böyleydi. En çok istediğin şeyi sana en kötü zamanda sunardı.

  Parmaklarımla el yazısını okşadım. Birlikte yaşadığımız tüm hatıralar...

Gerçekten beni unutmuş muydu?

  Ben yapamamıştım. Aslında yıllar önce denemiştim bunu. Karşınızdaki insan ancak sizde olmayan her şeye sahipse bunu gerçekleştirme olasılığınız çok düşüktü.

  Yavaş adımlarla ilerliyordum. Antenleri biraz geçmiştim lakin, çoktan bu büyük gökdelenin ucunda duruyor aşağı bakıyordum. Doğduğumdan beri en çok sevdiklerim bana en çok zararı vermişti.

Bir kukla gibi yaşamak ile yaşamamak arasında ne fark vardır?

  Aldığım nefes bile ciğerlerimde durmak istemiyorken, çoktan yaşlanmış olan ruhumun bedenimde kalmasının ne anlamı vardı?

  Bir adım daha attım. Artık aşağıdaki sonu olmayan caddeyi görebiliyor, bir karıncadan farkı olmayan üç-beş insanı izliyordum.

Sadece yavaş bir adım daha...

  Ayağımı doğrulttum, gözlerimi kapadım.

"Jungkook,"

  Kulağa harmoni gibi gelen bu sesi nerede duysam bilirdim. Hızla arkamı döndüm.

"Lisa!?"

  Kimse yoktu. Birkaç saniye gözlerimi döndüğüm taraftan ayırmadım. Bu gün de alkolü fazla kaçırmış olmalıydım. Kendimi bir anda yere uzanmış gülerken buldum.

  O kadar fazla gülüyordum ki kendime engel olamıyorum. Kahkahalarım bir anda kesildi. Yer, tepeden gelen damlalarla ıslanmaya başladı. Sadece bir dakika sürdü. Şu an göz gözü görmezdi. Yağmur şiddetlenmişti çünkü.

  Kahkahalarım sustuğunda yerini hıçkırıklarım aldı. Ağladığımda bunu kamufle eden bir omuz asla hayatımda olmamıştı. Bu görevi yağmur üstleniyordu işte. Cenin pozisyonundaydım. Bacaklarımı karnımda topladım. Karnım çok fazla ağrıyordu.

  Annemin gelip beni kucağına almasını istedim. O an, beş yaşıma geri dönmek istedim. Lisa'yla rahat konuşabildiğim, bütün gün oyun oynadığımız zamanlara.

  Çok kızgındım. Nedenini bilmediğim bu kızgınlık beni kendime getirdi. Çoktan susmuş boşluğu seyrediyordum. Yağmur yavaşlamış, gitmek için veda ediyordu. Nabzım yavaşlamış, kalbim neden artık durmadığını sorgularcasına kendisiyle kavga ediyordu.

"Ne halt ettiğini sanıyorsun burada!? Tanrım, bir saattir seni arıyorum!"

  David kollarımdan tutarak beni yerden kaldırdı. Benden daha yapılıydı. Futbol takımının kaptanı olmak size yer yönden avantaj sağlardı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 09, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

aesthete. | LiskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin