eda, kerem'in onu gülümseyerek izleyişinden sıkılmış olmalı ki ters bakışlarının hedefini değiştirdi. kerem, eda'nın ters bakışlarıyla buluşunca: "ne var kızım? sevgilimi izlemem yasak mı?" diyerek sordu. eda, cevap olarak gardını indirip gülümsemekle yetinirken çelik matarasındaki alkolün son damlalarını yudumlayan sinan'a döndü.
"oğlum lahmacun gelseydi bir," dedi eda sinan'a, bu kadar boş mideyle içmesini doğru bulmadığını belli ederek. kerem de eda'ya katıldığını belli edercesine başını aşağı yukarı salladı ve: "mideni kendi kendine sikiyorsun oğlum, bize bir şey olmaz," demekle yetindi.
sinan, kerem'in bu benzetmesine karşı duvardan ayırdı bakışlarını ve koltukta doğrularak kerem'e doğru döndü. "midem alışkın bana," diyerek kestirip atmakla yetindi arkadaşlarının tedirginliğini. eda ve kerem, sinan'ın üzerine gitmemeleri gerektiğini bildikleri için şimdilik bu konuyu kapatmayı tercih ettiler.
"eee, konsere gidiyoruz bu akşam değil mi?" diyerek sordu eda heyecanla. kerem, sevgilisini konserde yalnız bırakmayı aklının ucundan geçirmediği için olumlu anlamda salladı başını. ikisinin de bakışları sinan'a kayarken, sinan bunu fark etmişti.
"ayak bağı olmaya niyetim yok," dedi sinan içi boşalan çelik matarasını masanın üzerine koyduğunda. eda, kaşlarını çatarak: "göt gibi konuşmayı bırak," dedi sinirlendiğini belli ederek. kerem, sinan'a imayla: "bakarsın ışık orada olur?" dediğinde sinan bundan hoşnut olmadığını belli edercesine buruşturdu yüzünü.
"pembe hayalleri olan bir kızın alkolik bir gence olan merakı... okuduğu romanlarda geçen aşk hikayesini benimle bulabileceğini düşünüyorsa fena aptallık ediyor çünkü hayatımda aşk kadar sikko bir felsefe duymadım."
sinan'ın neredeyse tek solukta söylediklerini algılamakta zorlanan kerem: "cümleyi ögelerine ayırırsak eğer..." diyerek giriş yaptı söze. eda, kerem'in bu haline karşı kıkırdarken sinan'a odaklandı yeniden.
"şu depresyon havalarından çıkmayı denemelisin sinan, ışık senin için bir fırsat olabilir," dedi umutla. sinan, inanamamış gibi eda'ya baktı ve: "sevmiyorum eda, zorunda mıyım? ayrıca depresyon havalarında takıldığım falan da yok benim. gidin konsere, romantik çiftler gibi eğlenin ve beni burada yalnız bırakın," dedi sinan.
eda, sinan'a sinirlendiği için kerem'i kolundan tutarak ayağa kaldırdı ve: "biz gidelim o zaman," dedi. kerem, sinan'a dostça bir bakış attıktan sonra eda'nın peşinden gitti ve ikisi de yalıdan ayrıldı.
sinan artık yalnızdı. her zamanki gibi. koltuktan ayağa kalkarak buz dolabına ilerledi ve kalan son üç kutu birayı alarak yalının arka bahçesine çıktı. yağmur hafiften çiseliyordu ama bu sinan'ın umurunda değildi. banka oturarak kapüşonunu çekti ve denizi izlemeye başladı.
bir kutu birayı açarak dudaklarının arasına götürdü ve birkaç yudum içti. gözlerinin yanmasıyla ağlama seansının gelmekte olduğunu hissetti. aklına birkaç gece önce olanlar geldiğinde, sağ elinin üzerinde gezinen o parmakları yeniden hissetmek için sol eliyle kavradı sağ elini ve parmaklarını gezdirmeye başladı.
kimdi o?
sesini hatırlayamıyordu. ilk defa bu kadar çok içip sızdığı için kendisine kızmak istiyordu. bu hissettiği şey neydi henüz bilmiyordu ama ufak bir duygu il tanımlıyordu: merak. sinan, bunca zaman baba kelimesini eda ile kerem'in yanında dahi söylememişken birisi acısını istemeden ya da isteyerek duymuştu ve ona, onunla gelmişti.
sinan, o kişiyi bulursa eğer birkaç çift söz söylemek istiyordu. onu savunmasız bırakan kişiye söylemesi gereken bir çift söz olurdu, öyle değil mi?
yalının sertçe çalınan kapısıyla çattı kaşlarını. elindeki birayı tek dikişte bitirerek kutuyu rastgele bir köşeye fırlattı ve tökezleyerek kapıya doğru ilerledi. kimin olduğunu sormadan açtığında, kapının üzerine yapıştırılmış bir not fark etti. etrafa göz gezdirdikten sonra notu aldı ve okumaya başladı.
merak ettiği bir ses uçup gidebilir mi dağınık çocuğun kulaklarından?
bence gidemez,
gitmemeli....
19'8
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bana bir masal anlat || sinman.
FanfictionSinan, yalnızca kendisinin duyabildiği bu sesten habersizdi.