eda ile kerem dün konserde beğendikleri şarkılar hakkında konuşurken sinan, kendisine gelen notu düşünüyordu. büyük bir olasılıkla o notu, kendisine şarkı söyleyen kişi bırakmıştı.
"bir bulayım seni, hayatımdan siktir olup gitmeni gözlerinin içerisine bakarak söyleyeceğim," diyerek söylendi kendi kendine.
kerem, sinan'ın sözleriyle kaşlarını çattı ve sinan'a dönerek: "kimi bulup siktir olup gitmesini söyleyeceksin?" diyerek sordu merakla. eda, kerem'in sorusu üzerine sinan'a döndü.
"önemli bir şey değil," diyerek kestirip atmaya çalıştı sinan. eda, buna izin vermek istemediğini belli ederken elindeki bira kutusunu sinan'a uzattı.
"anlatırsan benden sana bira," dedi ve alayla gülümsedi. sinan, ciddi olup olmadığını anlamak istercesine eda'ya baktı ve aynı eda gibi alayla gülümsedi.
"onlardan benden çok var, istersen getiririm." eda, sinan'ı böyle ikna edemeyeceğini bariz biliyordu. aklına gelen fikirle dudaklarını sinsi bir sırıtış ile kapladı.
"ya anlatırsın ya da ışık'a gidip sinan sana açılmaya korkuyor derim, seçim senin." kerem, eda'ya şaşkınlık içerisinde bakarken omuz silkti sinan. eda'nın böyle bir şey yapmayacağını biliyordu ama yine de anlatmayı bir yanı istiyor gibiydi.
"yanlış anlayacaksanız siktirin gidin, sadece istediğim için anlatacağım," dedi sinan. eda ve kerem onu başıyla onayladıklarında, sinan baba mevzusuna girmeden olanları kısa bir özet geçti.
"bu kişi ışık olamaz, değil mi?" diyerek sordu kerem. eda, kerem'e döndü ve olumsuz anlamda salladı başını.
"sence ışık o saatte tek başına sinan'ın gezdiği yerlerde gezebilir mi?" diyerek sorunca kerem ikna olmuş gibiydi.
"sesi kadın sesi miydi yoksa erkek mi, onu da mı hatırlamıyorsun oğlum?" diyerek sordu kerem. sinan, başını iki yana salladı hayır demek istercesine.
o an, yanlarına usul adımlarla gelen ışık konuşma ortamını bozduğunda herkes sessizleşti.
"eğer özel bir şey konuşuyorsanız gidebilirim?" diyerek sordu ve beklentiyle sinan'a bakmaya başladı. sinan, ışık'ı boş yere ümitlendirmek istemediği için olumsuz anlamda salladı başını.
"özel bir şey değil, ben de gidiyordum zaten." ceketinin iç cebinden çelik termosunu kavradı ve birkaç yudum hızla içtikten sonra oradan ayrıldı. arkasında, umutsuzca ona bakan bir ışık bırakmıştı.
...
sinan, evinin yakınındaki parka gitmeye karar verdiğinde saat neredeyse gecenin ikisiydi. siyah poşete birkaç kutu bira koyduktan sonra evinden çıkıp parka doğru ilerlemeye başladı.
parka vardığında, boş banklardan herhangi birine oturdu. yanına siyah poşeti koyduktan sonra içinden bir kutu bira çıkarttı. hızla açıktan sonra dudaklarının arasına götürdü. birkaç yudum aldıktan sonra bankın kenarlarına kollarını yasladı.
"sikeceğim kişiyi de, sesini de, notunu da..." diyerek söylendiğinde, şimdiye kadar karşısındaki salıncaklarda oturmuş kendisini izleyen genç adam ufak bir kahkaha attı.
sinan, ters ve şaşkın bakışlarla salıncağa doğru döndüğünde, gecenin karanlığında parlayan yeşil gözlerle karşılaştı. gülümseyerek kendisine bakıyordu.
"niyetin varsa fazla içme," dedi sarhoş olmuş genç adam. sinan, yabancının kurduğu cümle ile afalladığını hissetti ama istifini bozmadan birasını tek dikişte bitirdi.
"babanı mı kaybettin çocuk, salıncakta kalmışsın öyle bir başına," dedi sinan umursamaz bir alayla. ikinci birasını poşetten çıkarıp açarken yabancının sorduğu soru ciddileşmesine neden oldu.
"niye babam? ben belki annemi kaybettim?" karşı tarafın alayla kurduğu bu cümle, sinan'ın içten içe kendisine küfretmesine sebep olmuştu.
cevap vermedi sinan. onun yerine, ikinci kutu birasını hızla bitirmeyi tercih etti. daha sonra bir kutu daha, bir kutu daha ve bir kutu daha...
hafiften sarhoş olduğunu hissederken banktan sendeleyerek kalktı ve ardında bıraktığı boş bira kutularına baktı. daha sonra, gözleri istemsizce yeşil gözlü yabancıya kaydı, hâlâ salıncaktaydı.
"yatacak bir yerin falan mı yok?" diyerek sordu sinan ama karşı taraftan yanıt gelmedi. kaşlarını çatarak salıncağa yaklaştığında, kendisinden daha fazla bira içmiş olduğunu gördü. gözleri yeşil gözlü yabancıya kaydığında sızıp kaldığını fark etti.
yağmurun yavaştan yağmaya başlamasıyla, evine gidip gitmemek konusunda tedirgindi. salıncağın yanından ayrılamadı. ayakta durmaya çalışarak yabancının omzunu dürttü.
"siktir git evine," dedi ama yabancı uyanmadı, uyumaya devam etti. sinan bu kadar birayı en son içtiğinde olanları hatırladı. elleri histerik bir biçimde yabancının ellerine kaydığında yabancı mırıldandı.
"beni boşlukta bırakma, güçlü görünmekten çok yoruldum..."
20'8
Sinan ile Osman'ın birbirlerine ruhlarını açtıkları sahneleri öylesine görmek isterdim ki... Gül gibi çifttiniz, sevmesini bilemediler...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bana bir masal anlat || sinman.
FanfictionSinan, yalnızca kendisinin duyabildiği bu sesten habersizdi.