sinan'ın osman'ı öpüşünün üstünden yaklaşık bir hafta geçmişti. zihnini dolduran, cevap bulamadığı düşünceler osman'ı görme cesaretini engelliyordu. osman da yanına gelmemişti zaten. haklı olarak sinan'ın onu bulmasını istiyordu. ama, bu işi keza sinan'a bırakırsa aralarında yaşanan şey her neyse onun son bulacağından da deli gibi korkuyordu.
kapının çalmasıyla derin bir nefes aldı sinan. "büyük ihtimalle eda geldi," diye düşündü. dudaklarına buruk bir tebessüm hakimken kapıya doğru ilerledi. tabii ki kapıyı açtığında karşısında yeşil, dolu gözlerle kendisine bakan bir osman görmeyi beklemiyordu.
ne sinan şaşkınlığını sakladı, ne de osman kırgınlığını. belki de ilk defa birbirilerine karşı ilk defa bu denli duyguları açıktı. "girebilir miyim?" diyerek sordu osman sesindeki titremeyle. sinan, cevap olarak osman'ın içeri girmesi adına geri çekildiğinde içeri girdi osman.
osman'ın ardından sinan da salona girdiğinde birbirlerine bakmaya başladılar. osman kırgındı, sinan ise ne yapacağını bilemiyordu. evet, osman'ı öpmüştü ama sonrasında ne yapmalıydı? daha önce hiç kimseye yüreğini, ruhunu açmayan sinan; her seferinde defalarca kıracak mıydı osman'ı? bugün, tam da şu an osman'ın gözlerindeki kırgınlığı gördükçe daha da korkuyordu osman'ı kırmaktan.
"neden sinan?" diyerek sordu osman aralarındaki sessizliği bozarken. sinan ne cevap vereceğini bilemezken osman'a bakmayı sürdürdü. bakışları karşısındaki oğlanın dudaklarına kaydığında alayla sırıttı osman.
"ne o? yine mi öpeceksin? sonra da kaçıp gideceksin kesin, osman senin etrafında dönüyor çünkü. osman enayi, öyle değil mi?" osman, sesini yükseltmeden, kırgınlık ve gücenmişlikle sıralamıştı art arda gelen soruları.
"osman... ben-"
"sen ne sinan? söyle, sen ne?" ürkek adımlarla boyu kendisinden uzun olan oğlana yaklaştı sinan. ardından, herkese umursamaz görünen bu çocuk, osman'ın göğsüne başını yaslayarak ağlamaya başladı.
"korktum osman... hevesini almış olmandan korktum, olacaklardan korktum, her şeyin sonunda babam gibi bırakırsın beni diye korktum..." sinan'ın hiçliğe meydan okuyan sesi, osman'ın içine işlerken duvarlarını yıkmadan duramadı.
sinan'ın küçük, güçsüz bedenini sarmaladı ve saçına minik bir öpücük kondurdu. duygularını saklayan sinan, kendisine en saf duygularıyla geliyordu; çocukluktan gelen korkularıyla.
"şşt, sakin ol yavrum," dedi osman, naif bir ses tonuyla. sinan, osman'ın ses tonuyla, dokunuşlarıyla ve ara ara kondurduğu öpücüklerle güven duygusunu yeniden kazanıyor gibiydi. osman'ın her masum temasında korkularından birisi daha kırılıp gidiyordu sanki. osman, sinan'ın kahraman olarak nitelendirdiği oğlan, adeta güçlü bir kahraman edasıyla ikisi adına da her zorluğu bir bir bertaraf ediyordu sanki.
"osman... dengemi bozuyorsun benim, iyi ki bozuyorsun," diyerek bir itirafta bulundu sinan. osman ise sinan'ın bu tatlı itirafı karşısında gülümseyerek çenesinden narince tuttu ve göz göze gelmelerini sağladı. sinan öyle güzel bakıyordu ki osman'a... gülmeden edemedi osman.
"kedi gibi bakıyorsun," dedi osman kıkırdayarak. sinan, osman'ın bu söylemiyle gülümsedi. başkası söylemiş olsa çoktan felsefeye girmişti.
osman'ın bakışları sinan'ın dudaklarına kayarken bir adım yaklaştı sinan'a, aralarındaki mesafeyi tamamen kapatmak için. ardından, karşısında kedi gibi bakan oğlanın dudaklarına eğilerek kendi dudaklarıyla bastırdı.
osman'ın istediği sadece minik bir öpücükken geri çekilmesini istemedi sinan. "içimde bok gibi bir his var, sanki seni öpmesem dinmeyecekmiş gibi." dedi sinan, osman'ın dudaklarıyla kendi dudaklarını yeniden buluşturduğunda.
osman, sinan'ın itirafıyla sırıtarak geri çekildi. "özlemişsindir," dedi ve ekledi: "beni yani."
6'11
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bana bir masal anlat || sinman.
FanficSinan, yalnızca kendisinin duyabildiği bu sesten habersizdi.