http://youtu.be/xl1Ik1nsWyc kitabın tanıtım videosu.
Müziği ben söyleyince açın bitince tekrar başlatırsınız.
Aynada son kez kendime baktım. Sanki ayna bana ucube diye haykırıyodu. Olabilirdim de tabii.
Olabilirdim değil, öyleyim zaten.
Lavaboya gülüşerek giren iki kız beni görünce hemen sustu. Onlar böyle yapınca sinirle çıktım kızlar tuvaletinden. Sınıfa gittim ve sırama oturdum. Ama herkes bana bakıyodu. Önümde oturan çocuk bile arkasını dönmüş bana bakıyodu. Neden öyle bakıyolardıki? Normal insanlar gibi ben de sınıfa yürüyerek girdim ve normal bi şekilde oturdum. Böyle dik dik bakıcak ne vardı ki?
Elçin yanıma oturunca herkes şaşırarak Elçin'e baktı. Elçin sınıftaki en yakın arkadaşım olmasına rağmen ne zaman benimle konuşsa, yanıma otursa herkes O'na şaşırarak bakar. Aloo? Sınıftaki en yakın... Tek arkadaşım yani neden şaşırıyosunuzki?
Elçin yanıma oturduktan sonra eliyle yaklaş işareti yaptı. Başımı ona doğru uzattım. Kulağıma eğilip fısıldadı.
"Ceyhun bugün yine mavi hırkasını giymiş. Çok yakışıyo lan!"
Kıkırdamaya başladık. Kıkırdamamız daha çok ilgi çekmişti. Hemen sustum ama Elçin gülmeye devam ediyodu. Asık suratımı görünce kaşlarını çattı ve "Ne var?" der gibi baktı. Bişey söylemediğimi görünce üfleyip kolumdan tuttuğu gibi beni kaldırdı ve bodrum merdivenlerine götürdü. Ama merdivenlerden aşağı inmedik. Sebebi belli!
"Yine neyin var senin?"
"Herkes bana çok tuhaf bakıyo. "
"Ayh! Yedi bitirdi beni bu insanların kaçamak bakışları. "
"Ne kaçamağı?! Görmedin mi, böyle böyle bakıyolar. "
Gözlerimi kocaman açıp kafamı sallayarak Elçin'in gözlerinin içine baktım.
"Sen de onlara istediklerini veriyosun. "
"Ne veriyorum?"
"Yushi, onlar senin üzülmeni istiyolar denebilir ve sen onlara bunu veriyosun; üzüntünü. Yapma! Umursama. Tenefüste bahçeye çık. Gez dolaş. Hava al. Daima gülümse. Şu asık suratından kurtul! Seni daima kahkaha atarken görsünler. "
"Kahkaha atcak olay mı var?"
"Kahkahayı geçtim ama gülümse bari. Sonra... Ne biliyim patron gibi davran. Bu arada makyaj yap. "
"Rimel sürdüm. "
"Aman! Değdir çek, şak! Hazırım! Biraz daha sür. "
Cebinden rimel çıkarınca tuhaf tuhaf baktım. "Cebinde mi taşıyosun?"
"Hazırlıklı olmak için. "
Rimeli sürmeye başladı. İşi bitince bana gülümseyerek baktı.
"Heh şöyle! Gözlerinin rengi ortaya çıktı!"
(Müziği açın. )
Güldüm. Arkamdan biri beni çekince Elçin bağırmaya başladı. Başka bi çocuk Elçin'in ağzını kapattı. Bense çırpınıyodum. Beni bodruma indirdiler. Yüzünü bile görememiştim beni tutan kişinin. Masa tenisi odasına kadar tepindim. En sonunda O Kişi beni sırtına aldı. Sırtını yumrukluyodum ama pek umursamış gibi görünmüyodu. Masa tenisi odasına gelince beni bi sandalyeye oturttu. Ayağa kalkmaya çalışırken iki kolumdan birer kişi tuttu. Beni buraya getiren çocuk önümdeki sandalyeye oturdu.
Barış!
Hiç sesimi çıkarmadan kurtulma çabalarıma devam ettim.
"Özür dile. "
Bu iki kelime çabalarıma son vermişti. Sessizce sandalyeye iyice oturdum ve inanamaz gözlerle ona baktım.
"Özür mü diliyim?"
"Evet. "
"Manyak mısın sen? Neden özür diliyimki?"
"Dün işime karıştığın için. "
"Çocuğu öldürüyodunuz!"
"Sanane. "
"Ne demek sanane!"
Önüme düşen turuncu saçlarımı çekmek için kafamı salladım. Bu halime daha çok güldü.
"Özür dile. "
"Hayır. "
"Özür dile. "
"Hayır. "
"Son kez söylüyorum, özür dile. "
"Beynini tuvalete mi sıçtın sen? Hayır dedim ya!"
Ben miydim bunu söyleyen? Sınıftaki insanların bakışlarından rahatsız olup başını eğen, ortalıkta sessiz sessiz dolaşarak yaşayan ben şimdi bi psikopata küfür ediyorum. İnanamıyorum.
Barış kaşlarını bi kaç saniye çattı. Sonra cebinden kırmızı bi ip çıkardı. İpi boynuma doladı ve sıkmaya başladı.
Ağlamaya başladım. (Mediadaki gibi) Napıcağımı bilmiyodum. Özür dilemek için son hakkımı kullanmıştım. Bitmişti. Sadece işkence hakkım kalmıştı. O çocuğa yaptıkları gibi...
Boğazımı sıktıkça daha çok ağlıyodum. Barış kulağıma eğilip fısıldadı. "Bu daha başlangıç. "
Boğazımı biraz daha sıktı. Bu benim için artık dayanılmaz olmuştu. Çığlık atmaya başladım. Ama çok cırlıyodum. Korktuğum için çığlık atmış olmayı anlayabilirdim ama bu... Benim için bile fazlaydı. Herkes yere, dizlerinin üstüne çökmüş kulaklarını tıkıyodu. Acı çekiyolardı. Ben de çığlık atmaya devam ettim. Sustuğumda fırsattan yararlanıp sandalyeden kalktım ve koşarak bodrumdan çıktım.
Koridora çıktığımda gördüğüm manzarayla ağlamam şiddetlendi.
Herkes yerde, dizlerinin üstüne çökmüştü ve kulaklarını tıkıyodu. Bazıları acı içinde "Ah!" gibi sesler çıkarıyodu. Tek kıvranmayan bendim. Neden? Ben neden etkilenmemiştim? Çünkü çığlığı ben atmıştım. Peki bir sürü insan benim okulun en alt katında attığım çığlıktan etkilenebilir miydi?
Koşarak bütün katları dolaştım. Herkes kıvranıyodu. En üst kattakiler bile. Elçin'i görünce koşarak yanına gittim ve onu yerden kaldırıp lavaboya götürdüm.
"Yasemin, kulaklarım..."
"Boşver şimdi. Şu izleri kapatıcak fondotenin var mı?"
Boynumdaki ip izlerini gösterdim. Gözleri koskocaman açılırken bağırmayı da ihmal etmedi.
"Bunlar nasıl oldu? Çok acıyo mu? Barış yaptı di mi? Yürü Cellata!"
"Bırak şimdi Cellatı. (Müdür yardımcısına cellat diyoruz. ). Fondotenini ver. "
Cebinden fondotenini çıkarıp bana verdi. Ben fondoteni boynuma sürerken o da Cellat'a gitmemiz gerektiğiyle ilgili konuşup duruyodu.
"Benim yüzümden oldu. "
"Ne?"
"O sesten sadece ben etkilenmedim, çünkü bağıran bendim. Zaten ucube damgam var, bu olanlar duyulursa daha çok damga yemek istemiyorum. "
Başını salladı. Fondotenini verip yalnız kalmak şstediğimi söyleyip bahçeye çıktım.
Arka bahçeye gidip gözlerimi kapatıp derin bi nefes aldım. Nolmuştu öyle? Sihir gibiydi.
Saçmalama Yasemin! İyice kafayı yedin!
Arkamdan biri beni tutup kendini çevirdi ve omuzlarımı sımsıkı tutup sarstı.
Barış bak bu iki oluyo dememek için zor tuttum kendimi.
"Bodrumda naptın bilmiyorum, ama bi açıklama fırsatı tanıyorum sana. "
"Ben bişey yapmadım. "
"Nasıl bağırdığını biliyorum! Sen bağırınca çok canım yandı..."
"Yani canını yakmayı başarmışım. "
"Kes sesini!"
Omzumu ittirince geri geri sendeleyip bahçe duvarına çarptım ve yere düştüm. Diz üstü çöküp bana yaklaştı. Olabildiğince duvara yaslandım ve bacaklarımı kendime çektim. Barış gülmeye başladı.
"Az önce canımı yakmana rağmen şimdi benden korkuyosun. Neden?"
"Çünkü ben yapmadım. "
"Biliyo musun, insanlar kelebek gibi. "
"Kelebek mi?"
"Normalde insanlar benim elime düştüğünde mecazi anlamda ertesi gün ölürler. Ama sen ölmedin. Aksine canımı yakan ilk insansın. "
"Yani?"
"Yani sen çok tuhaf bi kelebeksin. "
"Neler saçmalıyosun?"
Ayağa kalkıp onu ittirdim. Sadece biraz sallandı ama olsun ittirmiştim işte. Onu ittirirken bileğimi kavradı.
"Kelebeğin ömrü de bi gün biter. Bunu unutma. "
Göz kırptı. Bileğimi sertçe çektim. "Senin de sonun gelicek. "
"Benimki kolay kolay gelmez. "
"İnsanlar kelebek gibidir, illaki sonları gelir. Demek ki sen insan değilsin. "
Arkamı dönüp okula doğru yürümeye başladım. Az önce Elçin'in saçma sapan taktiğini uygulmıştım. Ama haklıydı. Daha güçü hissediyodum.