Meg Myers - Desire
Nowhere to run - Stegosaurus Rex
(Hangisi tarzınıza uyuyorsa)Adımlarım benim evimin birkaç metre ötesindeki eve ilerlerliyordu. Yumruklarımı sıkıp sıkıp bırakıyordum. Gözüm hiçbir şey görmüyordu. Taehyung'a uyuyacağıma dair söz vermiştim. Şu an bedenime yayılan adrenalin tableti ve belimdeki metal ağır şey rüya mıydı? Korkutmak için yanıma kuru sıkı bir silah almıştım. Taehyung için birine zarar vermek beni rahatsız eder miydi?
Asla.
Onun için her şeyi yapardım. Benimkine benzeyen evin bahçe kapısındaki korumaya " Lalisa Manoban için geldim. Ona adımı söyleyin beni içeri alacağına eminim." dedim ve özgüvenli bir şekilde gülümsedim. O gece evime giren kadının sevgili hiç tanımadığım komşumun - Lalisa'nın- evine geldiği söylenmişti. Yani ne olursa olsun en azından Lisa o kadını tanıyordu. Burnumu çektim ve onaylayıp kulaklığına bir şeyler söyleyen adama bakmaya devam ettim. Sabrımın son demlerindeydim. İçimdeki huysuzluğun içimi kemirdiğini hissediyordum. Uykusuzluğumun 69. saatindeydim. Ama kanımda dolaşan adrenalin yerimde durmama engel oluyor sürekli bir bacağımı sallamamı, hiçbir şey yoksa bile tırnaklarımı kemirmemi sağlıyordu. Kalp atışlarım tıpkı nefes alış verişlerim gibi hızlanıyordu. Göz bebeklerimin ne kadar büyüdüğünü evden çıkmadan önce görmüştüm. Bugün bu işi bitirdikten sonra duşumu alıp tamamen dinlenene kadar uyanmayacaktım. Ağzımın içi kupkuruydu. Susamış gibi hissediyordum ve görüşüm hafifçe bulanıktı. Ayrıca aşağı taraftaki baskı tuvalete gitmem için yalvarıyordu. Gün içerisinde iki adrenalin tableti aldığım için kan şekerim düşmüş olmalıydı. Bu kızın beni böyle perişan etmesinin iyi bir sebebi yoksa onu iki katı daha fazla mahvedecektim.
Yabancı uyruklu korumanın kulağına haber gelmiş olmalıydı ki kapıyı açıp beni içeri aldı. Bahçe bana Barbie'nin 'Dreamhouse'unu hatırlatmıştı. Beyaz bir süs havuzu bile vardı. Çimenler yemyeşildi. Pembe bir köpek kulübesi vardı. Bahçenin etrafına pembe güller ekilmişti. Kafamı sallayıp dikkatimi topladım ve benim için açılmış evin kapısından içeri girdim. Burnuma dolan şekerli koku eşliğinde kapıyı arkamdan kapatan kadının sesini duydum. "Buyrun Bay Jeon. Bayan Manoban sizi salonda bekliyor. Montunuzu almamı ister misiniz?" kafamı reddedercesine iki yana salladım. Beyaz parke ayaklarım altında ezilirken ilerleyip iki basamak merdiven indim ve gözümün önündeki salona bir nevi giriş yapmış oldum. Hafif bir müzik çalıyordu. Pembe tonlarında patchwork avangartta oturan kadınla göz göze geldim. Üstünde leopar ve pembe bir röpteşambır vardı. Esmer teninde pek de eğrelti durmayan pembe rujlu dudakları aralandı. Küt saçları koyu kahverengiydi fakat kulağının arkasındaki sarı tutamları görebiliyordum. Ayaklarında peluş terlikler vardı. Oldukça cüretkar ve bu evin sahibiyim diye diye oturuyordu. Gözleri dik dik bana bakıyordu. Hadi ama evine ilk defa gelmiş biri için kıçını kısa bir süreliğine o koltuktan kaldırabilirdi. İstifimi bozmadan karşısına oturdum. "Hoşgeldin Jeongguk." dedi ince bir ses tonu vardı. "Hoşbuldum. Nasılsınız?" dedim saygı eklerini kullanarak. Sağ kaşı havalandı. Neden burada olduğumu sorguluyor gibiydi. "İyiyim teşekkürler. Sen?" diye sordu ve gözleri tepeden tırnağa beni inceleyip dik dik bakmaya devam etti. Pek de misafirperver sayılmazdı. Ben de pek misafir gibi gelmemiştim zaten. Aynı dik bakışları ben de ona atmaya devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
paparazzi≮ |taekook
Fanfiction"I'm your biggest fan I'll follow you until you love me" Bu fictionın ilham kaynağı paparazzi by Lady Gaga'dır. Fiction paparazi değil stalker içermektedir. Bu fictionın Jungkook'u possessive obsessive bir karakterdir. Takıntılı, hastalık derecesind...