Kitaba başladığınız tarih ve saat?
" Bazı şehirler soğuk, bazı cümleler eksik, bazı insanlar uzak ve bazı hayatlar yarım... "
1. BÖLÜM - GİRİŞ;
ŞEHİTBir şeyler vardı hep yarım kalan; yarım kalmış hayatlar, sözler, hikayeler... Her birinin içinde söylenmemiş o kadar çok söz, o kadar çok düşünce vardı ki..! Mesela “ Gel “ diyemezsin, “Git “ diyemezsin, hele “ Gitme kal “ hiç diyememişsindir. Çünkü bilirsin, söz konusu vatansa gerisi teferruattır!
Derin bir iç çektiğimde ciğerlerime dolan hasret ile bakışlarımı gökyüzüne çevirdim yeniden ve kayan bir yıldız görmemle gözlerimi sımsıkı yumup onu diledim, gelmesini ve bu hasretin artık son bulmasını... Asker yareni olmak böyleydi işte; gözlerinden akan yaşlar eşliğinde camın ardından izlemekle yetinirsin sadece adım adım ölüme gidişini ve sonra, umutla beklersin hasretinin son bulacağı günü...
“ Ne yapıyorsun gecenin bu saatinde burada? “ diyerek yanıma oturan adam ile bakışlarım daldığı gökyüzünden ayrılıp onu bulurken dudaklarımı araladığımda soğuktan çıkan buharı umursamadan “ Bekliyorum abi. “ diye yanıtladım sorusunu.
O ise üzerindeki parkayı çıkarıp omuzlarıma bırakırken “ Gelecek abim, sabır. “ dediğinde gözlerimden süzülen birkaç damla ile “ Ne zaman abi, ne zaman? Daha nereye kadar sabır ha, nereye kadar? “ diye hafiften yükselen sesim ile isyanımı dile getirdiğimde beni göğsüne çekmesiyle hıçkırarak sığındım abim bildiğim adamın kollarına.
Gözyaşları, ızdırabın sessiz sözleridir, demiş Voltaire. Ben haykırışlarımı, sessiz çığlıklarımı gözyaşlarıma sığdırmıştım; kahvelerine vurulduğum adama olan hasretimi sığdırmıştım o yaşlara... Gözlerimden akan her bir damla yaşta o vardı, kalp atışlarını hissetmeyi özlediğim o adam...
“ Her insan özler abim, her insan... Kimisi maziyi, kimisi geleceği, kimisi de hiç gelmeyecek sevgiliyi... “
Sessizliği bıçak gibi yaran sözleri yüreğime bir hançer misali saplandı o an; özlemekten daha kötü bir şey varsa o da, hiç gelmeyecek birini özlemek değil miydi?
Ne diyeceğimi bilemeyerek dudaklarımı araladığım sıra kulaklarımda yankılanan yüksek ses ile dudaklarımın arasından ufak bir çığlık firar ederken Sinan, çoktan ikimizi de atik bir haraket ile oturduğumuz bankın arkasına çekmişti bile; “ Burada kal Nefes! “
Belinden silahını çıkarırken bulunduğu ikaz ile titremesine engel olamadığım sesimle “ Neler oluyor abi? “ diye sorduğumda “ Bilmiyorum. Başını sakın çıkarma! “ dedikten sonra başka bir şey dememe fırsat vermeden alayın girişine koşmaya başladığında öylece arkasından bakmakla yetinebilmiştim. Ardından Hakkari’ nin semalarını inleten silah sesleri her saniye daha da artmaya başladığında bankın arkasına biraz daha sindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASEF- İ HASRET
General FictionYiğit' in timi ile Hakkari' nin o ölüm kokan dağlarına ayak basışıyla başlamıştı her şey... "Ölürsek şehit, yaşarsak gazi!" diyerek yola çıkan bir tim... Hilale renk, bayrağa kan, toprağa can verenlerdi onlar! Onlar, bayrak yere düşmesin diye topra...