Kıymetli

374 36 8
                                    

-Lucas-

"Ben nasıl hata yapabildim?"

Karanlıkla başbaşa kaldığımda bunu düşünücek zamanım olacağını bilmiyordum. Ölmek böyle birşeymiş demekki. Sahi , ölmüş müydüm ? Hem de bir inek yüzünden ? Gülüşümün sonsuzluğun içinde yayıldığını hissettim ve bunun ne kadar çılgınca olduğunu fark ettim. İşte , tertemiz delirmiştim. Teslimiyet duygusuyla yelkenleri suya indiriyorum. Normal bir insanın yaşayacağından daha uzun bir ömür sürmüştüm. Belki de artık huzur bulmam gerekiyordu. Peki bu sonsuzlukta kendimle huzuru bulabilecek miydim ? Geride bıraktıklarıma neler olacaktı ? Geride neyim vardı? Benim dışlanmış Tanrım ve evcil hayvanı haricinde... Gary... Ayağa kalktım , sonsuz karanlığın ortasındaydım , ama ben her zaman öyle olmamış mıydım ? Kendi karanlığımla koca evrenleri parçalamamış mıydım ? Ölmemeliydim... Henüz değildi... Çılgınlar gibi bağırmaya başladım , belki böylece kendi karanlığımı  yırtardım.

-Lilith-

Dizlerimin tutmayıyışıyla yere çöküyorum. Lucas'ın göğsünde dağılan kırmızı lekeden gözlerimi ayıramıyorum. Daha değil... Daha değil... Kulaklarımı kapatıp çığlığı bastığımı sonradan farkediyorum. Minatorunun kafasız iri bedeni hala seğiriyor. Pan güçlü kollarıyla Lucas'ı kucaklıyor. Minator'un kafasını bir hamlede gövdesinden ayıran o güçlü kollar... Lucas'ı kurtaramayan o güçlü kollar... Ayağa kalkıp son hızla yanlarına koşuyorum...

-Gary-

Pan , Lucas'ı tutarken ellerimi ağzıma bastırıyorum. Lucas'ın dikkatini dağıttığımı farketmem durumu benim için daha da kötüleştiriyor. Ellerimi uzatıp Pan'a dokunacakken hırlamaya benzer değişik bir ses çıkarmasına şahit olup elimi geri çekiyorum. Mahcubiyetimle beraber kızaran yüzüm ve gözyaşlarımda pek yardımcı olmuyor. Sadece... Sadece yardımcı olmak istemiştim , ama bu her şeyin mahvolmasına sebep oluyor. Pan , Lucas'ın yanağını okşuyor ve beyaz saç tutamını gözünün önünden çekip başını hafifçe kaldırıyor. O anda Lucas'ın Pan için olan önemini daha iyi kavrıyorum. Ortada yoldaşlık ve efendilikten çok , sahiplenmişlik duygusu kol geziyor. Pan bi elini pençe yapıp kolunu yarıyor. Akan siyah yoğun hacimli sıvıyı Lucas'ın ağzını hafifçe aralatıp içerisine akıtıyor ve kulağına bir şeyler fısıldıyor. Anlayamadığım bir şekilde Lucas'ın göz kapakları aralanırken Lilith'in lanet yağdıran sesi kulaklarıma doluyor.

-Lucas-

"Bana gel."

Sesin sahibini önce algılayamıyorum.

-"Ne?"

"Bana gel."

Sonsuz karanlıkta bedenini görmediğim sese odaklanıyorum.

-"Sen kimsin ? Kime geleyim ?"

Aklıma tek bir ihtimal geliyor.

-"Pan?"

-"Sana ihtiyacım var."

-"Seni seviyorum demenin başka şekli mi bu ? Ayrılık konuşması mı yapıyoruz ? Ben öldüm de sanırım."

-"Sen benim hizmetkarımsın!"

Ses bir anda hiddetlenince şaşırdım.

-"Ne yapmamı istiyorsun öldüm işte , ne yapabilirim bu konuda.?"

-"Bana gel!"

Sinirlenmeye başlıyordum.

-"Ne o , benden kurtulduğuna sevinmedin mi , gerçi ben senden kurtulduğuma sevindim ama Gary için üzülmüyor değilim , sıradaki hizmetkarının o olacağını tahmin ediyorum çünkü. Senin için heves sonuçta , ben de bir hevestim , Minatora teşekkür edebilirsin seni benden kurtardığı için."

Pan'ın silüeti bir anda karanlığın ortasında bir ışık şeklinde belirdi. Yanıma yaklaşıp yanağımdan hafifçe tuttu ve muzipçe gülümsedi.

-"Benimle gel , çünkü sensiz yapamam , sana ihtiyacım var. Sen benim için heves değilsin , sen benimsin , kıymetlimsin . Sen benim arkadaşımsın , o yüzden..."

Uzattığı eline baktım.

"Bana gel."



PanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin