Yeraltı Tapınağı

313 39 2
                                    

Elim soğuk ve kuru jölemsi varlığın içine girdiğinde biraz endişe ve biraz korkuyla Pan'a baktım. O ise bana gülümseyerek beni taşıyor olmasına rağmen tereddüt etmeyip jölenin içerisine atlamıştı. Böylece arkamızda kanlı bedenler ve vahşet bırakarak İntihar Ormanı'nın görülen kısmını terk etmiş olduk.

Görebildiğim tek şeyin dostlarımın , (evet onlar benim için arkadaştan daha fazlası oldu , ve olacaklar),  parıldayan gözleri olması kendi zayıflığımla yüzleşmeme sebep oldu. İnsanoğlunun en büyük kusurlarından biri ile...Işık... Işıksız gözlerim işe yaramazlardı ve o jöle bizi sandığımın aksine karanlığın avucuna bırakmıştı. Nem ve toprak kokusu ciğerlerime işlerken yakın mesafeden gelen suyun öfkeli sesi bunalmama yetmişti.Lilith avucunda mor bir parıltı ile bize ışık sunana kadar Pan'ın kucağında konumumu korumuştum. Sonra , Lilith mor parıltısını yukarıya kaldırıp üfledi ve o mor ışık uzaklaşıp sayamadığım kadar parçaya bölünerek duvarlardaki  meşaleleri tek tek tutuşturdu. O parçalardan bir tanesi ise büyüyerek adeta bir güneş gibi bulunduğumuz yerin tamamını aydınlattı. Çevremi ayırt edebildiğimde önümüzde aşağıya doğru uzanan , şelalenin arkasına kurulmuş uzunca bir merdiven , merdivenin uzağında ise sarmaşıklarla kaplanmış taştan ve kumdan oluşmuş gözüken bir yapıyla karşılaştım. Merdiven ise bir dağın üstünden iniyordu.Meşaleler ve mor güneş , evet buna öyle hitap edeceğim çünkü bu kudretli ışığı anlatırken kullanabileceğim başka bir tabir bulamıyorum , sayesinde insanoğlunun görebileceği en uzak noktaya kadar görüyordum. Yukarıya baktığımda bulunduğumuz ortamın toprakımsı bir tavana sahip olduğu gerçeğini keşfettim. Mağara gibi bir yerde miydik ? Ya da ... Yerde miydik ? Lucas gülerek kafamı parmağıyla dürtükledi.

-"Yeraltı Tapınağı'na hoş geldin ölümlü. Bu arada şaşırınca suratın her zamankinden daha da fazla aptallaşıyor."




PanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin